Makale
Murat M.Hakkı ile Türkiye ve Bölgenin Geleceği Üzerine Söyleşi
Bir önceki yazımızda Murat Metin Hakkı ile ‘Türkiye ve bölgenin geleceÄŸi’ ile ilgili söyleÅŸi yapacağımızı belirtmiÅŸtik. Kıbrıs’ta yaÅŸayan Murat bey ile Skype üzerinden yaptığımız söyleÅŸiye geçmeden önce Murat Metin Hakkı beyi kısaca size tanıtmakta fayda vardır sanırım.
Murat Metin Hakkı Londra’ya baÄŸlı Greenwich kasabasında doÄŸdu. Ä°lk öğrenimini Kıbrıs’ta ki Åžehit Tuncer Ä°lkokulu’unda tamamladıktan sonra 1999’da Maarif Koleji’nden mezun oldu. Ä°ngiltere’de Southampton Ãœniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 2002 ile 2004 yılları arasında Londra Ãœniversitesi’ne baÄŸlı London School of Economics ve ABD’de ki Cornel Ãœniversitesi’nden ticaret hukuku ve uluslararası hukuk üzerine yüksek lisans yaptı. Eylül 2004’te Harward Ãœniversitesi’nin Fen ve Sosyal Bilimler Fakültesi’ne baÄŸlı OrtadoÄŸu çalışmaları Merkezi’nde üçüncü yüksek lisans çalışmalarına baÅŸladı. Uluslararası iliÅŸkiler, OrtadoÄŸu ve Avrasya’da ki siyasi ve stratejik dengeler üzerine derin okumalar yaptı.
2006 Haziran’nın da Harward’tan mezun olan Hakkı’nın ‘la Revue politique Etrangere, American Foreign Policy Ä°nterests, Journal of Military and Strategic Studies, Human rights Review’ gibi tanınmış uluslararası hukuk ve sosyal bilimler dergilerinde yayınlanmış bilimsel makaleleri bulunmaktadır. ‘Kıbrıs Çıkmazı, Türkiye, OrtadoÄŸu ve Avrasya’yı neler bekliyor?’ yayınlanmış eserleri. Ayrıca Kıbrıs’ta Yargıtay kararları isimli bir kitap çalışması olduÄŸunu öğrendik..
2007’de Londra’da profesyonel avukatlık sınavlarını da tamamladıktan sonra Kıbrıs’ta yaÅŸamını sürdüren Hakkı, 2009 yılında New York eyalet barosuna ve Güney Kıbrıs Barolar BirliÄŸi’ne üye oldu. Kıbrıs’ta Avukatlık mesleÄŸini icra eden yazar, Türkçe, Arapça, Ä°ngilizce, Fransızca, bilen Murat Hakkı, evli ve bir çocuk babasıdır.
Derin tarih bilgisi, güncel meselelere olan ilgisi, sahip olduğu bilgiyi analiz edebilme yeteneği ile genç yaşına rağmen yazmış olduğu bilimsel makaleler dünya çapında ilgiyle takip edilmektedir. Murat Metin Hakkı ile yaptığımız söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı ümit ederek sizi söyleşiyle başbaşa bırakıyorum.
Öncelikle Düşünce Mektebi’ne vakit ayırdığınız için size teÅŸekkür ediyor diyor hoÅŸ geldiniz diyorum.
-Hoş bulduk. Bende kitabıma gösterdiğiniz ilgiden dolayı size teşekkür ediyorum. Kitabımı çok güzel tanıttığınızı söylemek isterim. Ayrıca Lauren Both ile yapmış olduğunuz çok başarılı röportajı okudum sizi tebrik ediyorum.
Kitabınız 2007 yılında yayımlanmış peki siz kitabı ne zaman yazmaya başladınız?
-2004 yılının Aralık ayında yazmaya baÅŸladım ağırlıklı olarak 2005’te yazdım 2006 yılında son halini verdim ve nihayet sizinde belirttiÄŸiniz gibi 2007 yılında yayımlandı.
Siz bu kitabı yazdığınızdan bugüne 12 yıl geçmiş üzerinden. Avrupa ve Ortadoğuda yaşadığımız problemlerin çoğunu öngörmüşsünüz. Doğru bir öngörüde bulunmanın sırrı nedir?
-Bence bunun sırrı çok okumak olayları iyi incelemek, analiz edebilmek aynı zamanda saÄŸlam bir tarih bilincine sahip olmak gerekir. Çok hoÅŸuma giden bir söz vardır ‘Tarih geleceÄŸin aynasıdır’ bence çok doÄŸru bir sözdür bu. Çünkü geçmiÅŸte yaÅŸanmış birçok olaya iyi vakıf olursanız gelecekte nelerin olabileceÄŸini öngörebilirsiniz. Benim akademik çalışmalarım daha çok hukuk ve uluslararası iliÅŸkiler alanında oldu ancak ilkokuldan beri tarihe karşı çok büyük bir ilgim vardır ve her fırsat bulduÄŸumda okurum. Tarih okurken dünya tarih kaynaklarından da istifade etmeye çalışırım. Kendimi belli bir bölgenin tarihi kaynaklarıyla sınırlı tutmadığımı özellikle belirtmek isterim.
Kitabınız yayınlandığı dönem Türkiye’nin AB ile iliÅŸkilerin en iyi olduÄŸu zamandı. Herkesin artık AB’ye giriyoruz dediÄŸi bir zamanda siz ‘Hayır AB Türkiye’yi asla almaz’ demiÅŸsiniz. Maalesef dediÄŸiniz gibi de oldu. Bu geçen süreyi nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?
-Sizinde belirttiÄŸiniz gibi öngörüldüğü gibi oldu. Özelikle Almanya ve Fransa, nüfusu 80 milyonu bulan Türkiye’yi aralarına almaya hazır deÄŸil. BaÅŸta Kıbrıs konusu olmak üzere temel hak ve özgürlükler konusunu bahane ederek müzakere sürecini yavaÅŸlatmak için ellerinden gelen gayreti yapıyorlar ve yapacaklar. Çünkü 80 milyonluk Türkiye’yi aralarına alırlarsa Avrupa BirliÄŸi içinde Almanya ile eÅŸit ağırlığa sahip olacaktır. Bu ne Almanya’nın ne de Fransa’nın iÅŸine gelir.
Türkiye ile Almanya hangi konular da anlaşamıyorlar özellikle Almanya açısında? Biri nüfus olduğunu söylediniz. Başka sebepler var mı?
-Balkanlar baÅŸta olmak üzere diÄŸer coÄŸrafi bölgelerde de Türkiye’yi rakip görüyor Almanya. Birde biliyorsunuz göçmen krizinden sonra Avrupa’da yükselen milliyetçilik ve farklı kültürlere karşı olan eÄŸilimden Almanya’da etkileniyor. Tabi Türkiye’nin müslüman bir ülke olması, Avrupa BirliÄŸi ailesi içine alınmaması için önemli sebep teÅŸkil ediyor.
Almanya’nın DoÄŸu Avrupa ülkelerine yönelik hedefleri biliniyor. Türkiye’nin Balkanlar üzerinde belli bir nüfuzu olması Almanya’nın Türkiye’yi rakip görmesine mi yol açıyor?
-Elbette. Bakın eğer Türkiye Avrupa Birliği üyesi olursa Bosna Hersek, Arnavutluk, Makedonya, Hırvatistan gibi Doğu Avrupa ve Orta Avrupa ülkeleriyle engelsiz olarak ticaret yapabilme imkanı ve nüfuzunu artırabilme olanağına sahip olur. Bu da Almanya açısında birçok dengeyi bozar.
Bazı uluslararası iliÅŸkiler uzmanları diyorlar ki Almanya ile Amerika’nın gizli bir rekabeti var. Amerika AB’nin içindeki nüfuzunu Türkiye ile artırmak istiyor. Almanya’da bunun farkında olduÄŸu için Türkiye’nin AB’ye katılmasına karşı çıkıyor. Siz bu yoruma katılıyor musunuz?
-Avrupa BirliÄŸi’nin bugünkü nüfusu 500 milyon, 80 milyon ilave Türkiye nüfusu dahil olursa 580 milyon yani yaklaşık 600 milyon nüfus yapar. Bu 600 milyonluk nüfusun arasında 80 milyonluk yeni bir ülkenin hazmı zor olur. Ayrıca siyasi entegrasyon daha da sulanmış olur. Dolayısı ile Almanya’nın Fransa’nın bir kısım strateji uzmanlarının içten içe arzuladığı Avrupa BirleÅŸik Devletleri projesi daha da eriÅŸilmesi zor bir hale gelir bu da Amerika’nın iÅŸine gelir elbette.
-BildiÄŸiniz gibi Ä°ngiltere Birlikten çıktı. Hollanda’nın muhalefet liderinin BBC’de okuduÄŸum bir beyanatında ‘Hollanda’yı Brüksel kafesinden kurtaracağız’ demiÅŸti. Avrupa BirliÄŸini bir ‘kafes’ olarak görüyor keza Fransız politikace Lüpen ‘ Seçilirsem Frexit olacak’ demiÅŸti. Bu milliyetçi liderler iktidar olmak için yeterli çoÄŸunluÄŸu ÅŸimdilik alamamış olsalar da oy oranlarının yükselme eÄŸiliminde olduÄŸunu gözlemliyoruz. Bu çerçevede Türkiye’den bağımsız olarak Avrupa BirliÄŸi’nin geleceÄŸini nasıl görüyorsunuz?
-Åžimdi bence Avrupa BirliÄŸinin sıkıntılarının çoÄŸu zamanında ekonomik ve siyasi konsolidasyonun tam yapılmadan bir geniÅŸleme olmasıdır. ÖrneÄŸin bugün 50 eyaletten oluÅŸan Amerika BirleÅŸik Devletlerinin tarihine bakacak olursak önce 13 eyaletten oluÅŸmuÅŸ bir ÅŸekilde kuruldu. Sonra kademeli olarak geniÅŸledi. 1803’te Louisiana Fransa ile yapılan anlaÅŸma ile ilhak edildi sonra Texas, Kaliforniya sonra kuzey de Oregon gibi eyaletler en sonunda Havaii ve Alaska Amerika BirleÅŸik Devletlerinin parçası oldu. Amerika BirleÅŸik Devletleri kendisi geniÅŸlerken yeni katılan üyelere herhangi bir imtiyaz tanımadı. Mesela ayrı para birimine sahip olabilirsin dış siyasette daha bağımsız olabilirsin gibi imtiyazlar tanınmadı.
Amerika BirleÅŸik Devletleri özetle saÄŸlam temeller üzerine inÅŸa edildi. Oysa Avrupa BirliÄŸi’nde benzer ÅŸeyler olmadı. Özellikle Sovyetler BirliÄŸi yıkıldıktan sonra 12 civarında ülke daha Avrupa BirliÄŸine katıldı. Bu katılımlar olurken Avrupa BirliÄŸi kendisi buna hazır deÄŸildi. Siyasi konsodilasyon zayıftı para biriminde bir birlik saÄŸlayamadılar. EÄŸer günün birinde Rusya tekrar güçlenirse DoÄŸu Avrupa tekrar Rusya’nın etkisine girmesin diye acele ile Avrupa BirliÄŸine aldılar. Åžimdi Avrupa BirliÄŸi 28 üyeye ulaÅŸmanın hazımsızlığını yaşıyor. Hem siyasi anlamda hem ekonomik anlamda.
Avrupa BirliÄŸinde ise baÅŸta Ä°ngiltere’nin muhalefeti nedeniyle böyle bir birlik saÄŸlanamadı. Åžu an itibariyle Avrupa BirliÄŸi 28 baÅŸlı bir canavara benziyor siyasi açıdan. Ekonomik açıdan da Ä°ngiltere ile birlikte birçok DoÄŸu Avrupa ülkeleri ‘EURO’ para birimine dahil olmadı. Åžimdi Ä°ngiltere’nin AB’den ayrılması, çok önemli siyasi olaylara yol açabilecek bir geliÅŸmedir. Şöyle ki 19. yüzyıla baktığımızda Napolyon Bonapart’ın bütün Avrupa’ya egemen olmasını Ä°ngiltere engellemiÅŸti. Yine 1941’de Hitlerin bütün Avrupa’yı büyük ölçüde sindirmesine de Ä°ngiltere mani olmuÅŸtu. Yani Ä°ngiltere Avrupa siyasetinde bir denge unsuruydu. Ä°ngiltere Avrupa siyasetinden çekildikten sonra meydan büyük ölçüde Almanya’ya kalacak. Bence Avrupa BirliÄŸi içinde ‘Birlik içinde Birlik’ görebiliriz önümüzdeki yıllarda. Almanya ve ona yakın duran komÅŸu ülkeler kendi aralarında ekonomik ve siyasi entegrasyon geliÅŸtirebilir adeta eski Roma ve German Ä°mparatorluÄŸu sınırlarına yakın bir oluÅŸum olma ihtimali olabilir.
Çok önemli bir öngörüde bulunuyorsunuz.
- Almanya’nın liderliÄŸinde Birlik içinde Birlik olma ihtimali görebiliriz. Yani Ä°ngiltere’nin denge kurucu unsurunun siyasetten ayrılmasıyla Almanya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, belki Ä°talya ‘Birlik içinde Birlik’ kurabilirler.
Fransa’yı söylemediniz neden?
-Fransa ile ilgili durum biraz karışık. Orada genel olarak AB'nin ekonomik ve siyasi sıkıntılarına karşı duyulan bir rahatsızlık var. Aşırı saÄŸ da yükseliÅŸte. Ayrıca biliyorsunuz Almanya ile Fransa arasında tarihten gelen bir rekabet var. Dolayısıyla Benelüks ülkeleri veya Ä°talya gibi ülkelere kıyasla ileri entegrasyona karşı daha yüksek bir hassasiyet söz konusu olabilir. Bu nedenle Fransa’yı ayrı düşünmek lazım.
Avrupa BirliÄŸi’nin yaÅŸadığı sıkıntıların temelinde ekonomik ve siyasi entegrasyonun tam olarak konsolidasyon edilmemesine ilaveten Samuel P. Huntington’un ‘medeniyetler çatışması’nın haklı çıkma ihtimali etkili oluyor. Şöyle ki ekonomik ve siyasi sorunlardan bunalan Avrupa halkları, suçu bir bakıma Avrupa’ya OrtadoÄŸu’dan Afrika’dan gelen müslüman göçmenler de buluyor. Diyorlar ki bu gelen göçmenler hem ekonomik hem de kültürel dokumuzu bozdular. Aşırı sağın yükselmesin de bu göçmenlerin nedeni olduÄŸunu söylüyorlar. Yani Avrupa BirliÄŸi bir türbülanstan geçiyor.
Peki Avrupa Birliği Türkiye geleceği açısında neler söylemek istersiniz?
-Bence Almanya Dış iÅŸleri Bakanı Sigmar Gabriel’in de üzerinde çalıştığı gibi Türkiye ile yaÅŸanan siyasi gerginliÄŸe raÄŸmen Avrupa BirliÄŸi - Türkiye iliÅŸkileri tam olarak kopmayacaktır. Öte yandan Türkiye’nin bu muÄŸlak durumu daha fazla devam ettirmesi de mantıklı deÄŸildir. Bence imtiyazlık ortaklık seçeneÄŸinin Almanya’ya ve Fransa’ya Türkiye’nin kendisinin sunması lazım. Ama bu varılacak özel anlaÅŸma Avrupa’nın ortak, Türkiye’nin de pazar olacağı ÅŸekilde olmamalıdır. Bugün ki gümrük birliÄŸi anlaÅŸmasında maalesef Avrupa ortak, Türkiye’de pazardır. Bunu yerine Türkiye için en iyi imtiyazlı ortaklık şöyle olabilir; Türkiye ile Avrupa arasında ikili ticareti daha da geniÅŸletecek anlaÅŸmalar yapılabilmeli. Ayrıca Türkiye’nin üçüncü ülkelerle de serbest ticaret anlaÅŸması yapabilmesine imkan verecek yeni bir ÅŸekile dönüştürülmeli. Malların serbest dolaşımına ilaveten belki ÅŸirketlerin de hiçbir bürokratik engele takılmadan, mali kontrol olmadan, sermayenin serbest dolaşımı gündeme getirilmeli. EÄŸer böyle bir imtiyazlı ortaklık kurulursa hem Türkiye mevcut ekonomik ve siyasi prangalardan kurtulabilir hem de ülkeye daha fazla yabancı sermaye gelir diye düşünüyorum.
Daha önce Lauren Booth ve Gilad Atzmon ile yapmış olduÄŸum söyleÅŸiler de Türkiye Avrupa BirliÄŸi iliÅŸkilerini sorduÄŸumda her iki isimde Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸine girmesi Türkiye açısında doÄŸru deÄŸil demiÅŸlerdi. Özellikle Gilad demiÅŸti ki ‘Siz denizlerinizin, sanayinizin, toprağınızın sahibisiniz ama eÄŸer Avrupa BirliÄŸine girerseniz sahip olduÄŸunuz bu deÄŸerlerler çok uluslu ÅŸirketlerin kontrolüne girer’. Bu fikre katılıyor musunuz?
- Katılıyorum çünkü ÅŸuanda Avrupa BirliÄŸinde sistem düzgün çalışmıyor. AB ile yapılabilecek esnek bir anlaÅŸma AB’ye katılımının getireceÄŸi praganlardan Türkiye’yi uzak tutar ayrıca çok boyutlu ticaret anlaÅŸması malların ve sermayenin serbest dolaÅŸmasına olanak saÄŸlar. Bu durum bence her iki tarafında yararına olacaktır.
Esasında Almanya’nın da öteden beri hep imtiyazlı ortaklık öneriyordu. O zaman Almanya’nın önerisi daha gerçekçi diyebilir miyiz?
-Evet. Ancak şöyle bir ince fark var Almanya’nın imtiyazlı ortaklıktan anladığı Avrupa ortak, Türkiye pazar olacak. Benim bahsettiÄŸim imtiyazlı ortaklıkta ise; ticari entegrasyonun daha da geliÅŸeceÄŸi karşılıklı esaslara dayanan bir ortaklık ve bu ortaklık teklifini Türkiye kendisi hazırlamalı.
Yani diyorsun ki Türkiye imtiyazlı ortaklık teklif etmeli?
-Evet evet. Bir de Almanya ile ilgili olarak ÅŸunu söyleyeyim; Almanya Türkiye’den pek hazzetmediÄŸi için Türkiye’nin fazla güçlenmesini istemiyor. Fetöcüler baÅŸta olmak üzere birçok örgüte kucak açarak Türkiye’yi istikrarsızlaÅŸtırmak için çeÅŸitli hamleler de bulunuyor. Bence bu durumu tersine çevirmek için Türkiye’nin bazı adımlar atması lazım. Almanya’nın iyi bir dost olmadığını bileceÄŸiz ancak bunu bile bile Almanya ile ticari ve askeri iliÅŸkiler geliÅŸtirmeliyiz. Tarihten size bir örnek vereyim ki ne demek istediÄŸim daha iyi anlaşılsın.
1827 senesinde Yunan bağımsızlık savaşında Osmanlı askeri güçleri Kavalalı Mehmet Ali PaÅŸa’nın ve Cezayir donanmasının yardımıyla Yunan isyanını büyük ölçüde bastırabildi. Yunanistan’ın bağımsızlık hayalleri suya düşüyordu. Ancak Ä°ngiliz bankerleri ve iÅŸ adamları Yunanistan’ı oluÅŸturacak kiÅŸilerden bağımsızlık bonoları almıştı. Bu bankerler ‘EÄŸer Osmanlı isyanı bastırabilirse bizim Yunanlılardan yüksek faizle aldığımız bağımsızlık bonoları pul haline gelir ve çok büyük ekonomik kaybımız olur’ demiÅŸlerdi. Bu bankerler Ä°ngiltere ve diÄŸer ilgili devletleri de ikna ederek Navarin'de Osmanlı donanmasını yaktırdılar ve netice de Yunanlar bağımsızlık savaşını kazanmış oldu.
Bizim de Almanya ve diÄŸer baÅŸat ülkelerle geliÅŸtireceÄŸimiz iyi iliÅŸkiler ile esasen onları kendimize daha bağımlı hale getirmiÅŸ oluruz. Alman sermayesini Türkiye’ye daha fazla getirmeye çalışmamız lazım ki Alman yatırımcı kendi hükümetine ‘Benim Türkiye’de ÅŸu kadar milyar euro yatırımım var eÄŸer Türkiye’yi istikrarsızlaÅŸtırırsak bu yatırımlar tehlikeye girer. Dolayısıyla PKK ve FETÖ konularını fazla kaşımayın’ desinler. Ayrıca Almanya’nın OrtadoÄŸu’da bir lokasyona ihtiyacı var. Bence Türkiye askeri anlamda da Almanya ile iyi iliÅŸkilerini geliÅŸtirirse doÄŸal olarak Almanya kendi çıkarı için Türkiye’nin istikrarını savunacaktır. Biraz milliyetçi duygularla diyoruz ki ‘Almanları Ä°ncirlik’ten atalım!’ halbuki tam tersine onları kendimize daha bağımlı hale getirmemiz lazım diye düşünüyorum.
Diyelim ki Almanları Ä°ncirlik’ten attık, medyamızı tatmin ettik. Almanlar gider Güney Kıbrıs’ta askeri üs kurar ve bu gelecekte Türkiye’ye daha büyük bir tehdit oluÅŸturur. Düşmanı kendimizden uzaklaÅŸtırmak yerine kendimize daha çok yakınlaÅŸtırmalıyız.
Kıbrıs konusu sorularımın arasındaydı okuyucularımız yormamak adına bir sonraki bölümde bu konuya dair Murat Metin Hakkı beyin detaylı açıklamaların devam edecek...
ÖNEMLİ NOT: Hepimizin tanıdığı insanlar hakkında bir algısı vardır... Akif Emre'nin bende oluşturduğu algı, edep, ahlak, birikim ve derin düşünen adam algısı olmuştur... Yazılarında sade bir dil, derin bir bakış, kıvrak bir zekanın pırıltısını hep hissederdim... Akif'in yazılarında bu coğrafyanın acıları, umutları ve heyecanı vardı...
Rabbimizden Akif'imize Rahmet, acılı Ailesine, okurlarına, sevenlerine sabır diliyorum...
Henüz yorum yapılmamış.