Makale
Kur'an'ın Bağımlıları Olalım
Kış mevsiminin sonunda yazın evvelinde yağan ve yeryüzünü tozdan ruhları ise kirlerinden temizleyen bir yağmurdur Ramazan şeklinde bir tanım okumuştum bir tarihler. Her Ramazan arefesi ilk önce bu tanımı hatırlarım ne hikmetse. Yaklaşan Ramazan öncesi haber merkezlerinde b ve c planları hazırlanır ve normal süreçten farklı bir yoğunluk yaşanır. Tabii bu durum manevi değerlerimize hassasiyet gösteren medya için geçerli. Sadece medya sektörü değil elbette Ramazan atmosferinden etkilenen. Manevi açının pek de derdinde olmayan ve ticaret odaklı düşünen kurumlar için ise on bir ayın sultanının gelişi ayrı bir ehemmiyet arz edecektir kuşkusuz. Bir de Ramazan'da nasıl beslenmeli tarzında yapılan bıktırıcı programlar var ki asıl mevzudan uzaklaştırıp adeta gündem saptırmaya ayarlı. Hayatın tüm ayrıntılarını tanzim eden bir din, muhatabının yeme içe ile ilgili ölçülerini es geçecek sanki. Ve sanki sevgili peygamberimizin tarzından, tavrından bihabermişiz gibi davranıyor, bazı bilgileri yeni duyuyormuş cehaleti yaşıyoruz bazen.
Bu köşe vaz-u nasihat yeri olmadığı gibi fakirin de öyle bir maksadı yok. Vaktiyle gündemdeki gelişmeleri takip edip her an tetikte olan bir haberci refleksi biraz bizimkisi. Daha ziyadesi ise en büyük haberin hitabına dikkat çekerek bir duruşun altını çizmek. "Allah'ın ve Resulü'nün önüne geçmeyin" buyrulur Kur'an-ı Kerim'de. Tabii günümüz dünyasının kodları tamamen aykırı bir frekansa ayarlı olduğu için haliyle sinyaller karışıyor ve alıcılar bocalıyor ister istemez. Oysa mevzu açık, net ve son derece anlaşılır: Herhangi bir konuda ilk önce Allah ve Resulü ne der duruşunu korumak. Elbette bu duruş sadece Ramazan ayının günlerine has değil tüm zamanları kapsayan bir duruş.
Vakit gece yarısına yakın. 21. yüzyılda ümmet olmanın anlamı üzerine görüş beyan ediyor akademisyen beyler bir televizyon kanalında. Üst başlığın ifade ettiği anlam hayat bulsaydı eğer hızla sekülerleşen bir çağda önceliklerimiz dava odaklı olurdu herhalde. Mesela Allah Resulü'nün o kutlu ağzından dökülen "müslümanlar birbirlerine kenetlenmiş bina gibidir, birisinin rahatsızlığını diğeri hisseder" şeklindeki cümlelerini akleden bir kalple hissederdik herhalde.
Dijital çağın imkanları ile haşır neşir olduğumuz bir dünyada telefon, tablet ve televizyona atıfla "3T'den uzak durun" gibi yaptırımı olmayan bir şey söylemeyeceğim. Bambaşka bir cümle var aklımda, hisseder isek hayatımıza dokunacak cinsten hem de. 'Şehrin öte tarafından koşup gelen ve hiç bir ücret istemeyenlere uyun' diye yalvaran dava delisinin heyecanı ile koşup Kur'an'ın bağımlıları olalım vesselam.
Henüz yorum yapılmamış.