Sosyal Medya

Makale

Gerçek Müflis kimdir?

Arzın yani üretimin, talepten fazla olduğu piyasalarda rekabet en vahşi yollarla yapılıyor. Kapitalist sistem, rakiplerinizi sindirmeniz ve piyasayı belirlemeniz için sizi devamlı yatırım yapmaya yani büyümeye zorluyor. Bu büyümeyi gerçekleştiremeyenlere tek yol kalıyor küçülmek. Bunu da başaramayan firmalar iflas ediyor. İflas eden iş adamları pastalarını kaybederken ona destek veren bir çok küçük işletme sahibi ve işgörenler ekmeklerinde oluyorlar. Bunun yanında borçları ödemediğinden dolayı bir yandan mecburi kâr ortakları faizci leş kargalarına ek olarak devlet ve kurumları mal varlığına el koymakta yarışınca kul hakkı konusunda gittikçe azalan hassasiyet yitiriliyor. Hengamenin içinde bu iflastan hiçbir şekilde sorumlu olmayan, ancak aylıklarla ayakta duran bir çok aile zor durumda kalıyor.

Ama bir de bu şeytani finansal kapitalist sistemin kanun maddelerindeki boşluklardan hukukçu, finans ve hesap uzmanları yardımıyla haberdar olan şark kurnazları(!) tüm borçlarını kurtulmak ve toplu ödeme yapmadan  çalışanlarını işten çıkarmak için hileli iflaslar gerçekleştiriyor. Alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malları kaçırır, gizler veya değerini azaltırlar. Malvarlığını kaçırdıkları ortaya çıkmaması için ticari defter, kayıt veya belgelerini gizler veya yok ederler. Gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı halde, böyle bir ilişki mevcutçasına, borçları artıran sahte belge düzenler, muhasebe kayıtlarıyla oynar sahte bilanço tanzimiyle kazancı az gösterirler. Yani iflası kâra  çevirmenin yollarını ararlar.

İşte suçluların baş vurduğu yollardan haberdar olununca, TCK’nin ilgili maddelerine yeni ekler yapılarak cezalandırılması gerek hususlar arttırılır. Kanuna yeni eklenen maddelerden haberdar olan hukukçu, finans ve hesap uzmanları yeni yollar ve yöntemler önerirler. Bundan haberdar olan devlet, tespit edilen her yeni hileli iflas metoduna ait yeni maddeleri ilgili kanuna ekleyerek suçun önlemeye çalışır. Yani bu kuyruğunu yakalamak isteyen bir köpek gibi nihayetsiz bir çabadır. Zira hesap gününe inanmayan, her şeyin kazanmak ve bunun sayesinde kanunlar üstü dokunulmazlık elde etme adlı önü alınmaz hırslar her dönemde değişik suç örgütlenmelerini de beraberinde getirecektir.

Vaizlerin cemaatlerine anlattıkları kul hakkına el uzatmamak konulu uyarılar küçük ve bireysel suçları kapsar. Asla finansal kapitalist sistemin kendisinin bir suç örgütlenmesi olduğu ve bu şeytani sistem sürdükçe kul hakkına girmekten kurtulanamıyacağından bahsetmez. Bu kirli sistemin çarklarına uyan modern ürkek kent insanı ayakta kalmak için istemese de suça iştirak eder. Hatta ömür boyu okuttukları çocuklarının bunun bir parçası kılan dolgun maaşlı işlere girmesinden büyük memnunluk duyarlar.

İslam dini fertleri her türlü suç organizasyonuna dahil olmasını yasaklar ve onlara hesap gününü hatırlatarak tövbeye yani o suçla mücadeleye yönlendirir. Helal kazanmak aynı zamanda kul hakkına el uzatan suç örgütlenmelerinden uzak durmakla mümkündür.

Tek önderimiz Resûlullah(sav), hepimize gerçekten iflas edenin sonunu hatırlatsın mı?

Ebû Hüreyre’nin (ra) rivayetine göre, Resûlullah (sav):

“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâbı Kiram (rah):

‘Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Resûlullah (sav): “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnat ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı ondan alınıp şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir’ buyurdular. (Müslim /Birr 59, Tirmizî, Kıyâmet 2) 

Resûlullah’ın(sav), “müflis kimdir?” sorusu sözcüğün lügati manasından çok ıstılahı yani fonksiyonel manasını vazetmeye yöneliktir. Sahabeye göre müflis, parası ve malı bulunmayan kimse olarak tanımlansa da, hakiki müflisin bu olmadığı açıktır. Çünkü bu durum, daha sonra zengin olmakla ortadan kalkabilir. Gerçek müflis ise tamamen mahvolmuş, âhirete götürdüğü hayır ve hasenattan elinde hiç bir şeyi kalmayarak ziyanda olanlardır. Bunların ahirete yönelik tüm kazanımları, haklarını gasp ettiklerine ve borcunu ödemediği alacaklılarına verilmesi zararı karşılamayınca, karşı tarafın günahları da bu kulların üzerlerine yüklenecek, sonra da cehenneme atılacaklardır. Gerçek zarar ve ziyan, hakiki iflâs işte budur.                                                                       

Yani bir yandan namazı, orucu, zekâtı ve benzeri kulluk görevlerini yapan Müslümanlar, aynı zamanda dinin haram kıldığı, insanların mal, can ve ırz emniyetine yönelik haklarına, kamuya ait olan mallara tecavüz etmek gibi affedilmez büyük günahlardan uzak durmalıdır. Bu tür günahları normalleştiren kapitalizm ve tüm şeytani türevleriyle mücadele etmeyenlerin hac ve umre öncesi tek tek helalleşme çabalarıysa, bataklığı kurutmak yerine sinekleri tek tek öldürerek mücadele etmek benzeri nafile çabalardır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.