Sosyal Medya

Makale

Faiz mi, Caiz mi?

İnsan, öğrenmenin yanında var olanı isimlendirme özelliğiyle de donatılmıştır. İnsandan Vahiy ile istenilen, varlığı kendisine verilen bir nimet olarak görmesi, yaratana ve nimetlerle donatana şükretmesidir. İblis’in kendi varlığını öne çıkararak yaratılan insanı yok sayması aslında yaratanı ve yaratılıştaki niyetini yok saymasıdır. Yaratılış ilkesine karşı çıkan, nimetlerin yerine kendi varsayımlarını koyandır. Allah ile mücadeleye girişen bu sistemin adı şeytanlaşmadır. Şeytanileşenler önce,  ürettiğinin var olan bir nimete benzerliğinden söz eder. Sonra var olanın eksiklerini ve ürününün üstünlüklerinden bahseder. Reklâma inanan tüketici bulunca esas niyeti ortaya çıkar. İcat ettiği şey üzerinden var olanı isimlendirip onu küçümser.          

Her insan doğumu sonrası annesine verilen sütü emer. Buna ilaveten önce anne sütüne takviye olarak tavsiye edilen mamalarda bebeğe gerekli bütün materyallerin ve vitaminlerin külliyen bulunduğu iddia edildi. Sonra sütü gelmeyen annelerin mama ile beslediği bebeklerin, anne sütüyle beslenenlerden daha sağlıklı olduğu üniversiteler desteğiyle(!) yaygınlaştırıldı. Hatta kadınlara estetiğiniz bozulmasın diye emzirmeyin telkininde bulunuldu. Bundan sonra “anne sütü mama kadar değerlidir” sloganıyla var olan, icat edilenin altına indirgendi. Ama sonuç ortada ve şu anda bütün devletler her bebeğin ilk altı ay sadece anne sütüyle beslenmesini ana çocuk sağlığı birimleriyle mecbur kılmaya çalışmaktalar.

Önceleri insanların ana sermayelerine takviye olarak düşük faizli kredi alması tavsiye edildi. Sonraları değişen şartlarda ana sermaye ile iş yapılırsa günden güne gerileneceği, hâlbuki faizli kredilerle çok fazla kazanç elde edileceği yaygınlaştırıldı. Alınan kredilerin ödemeleri alınan yeni kredilerle yapılanma zorunluluğu nedeniyle borç artmaya başlayınca ürün satışına ait vade oranları kredi oranlarına göre belirlenir oldu. Artık ticarette veya üretimde elde edilen miktar, faiz oranının üzerinde ise kâr altında ise zarar sayıldı. Ve ticarette aynı faiz gibidir yalanıyla finansal kapitalizm bir yönetim biçimine dönüşüverdi.

Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi davranırlar; çünkü bu onların ‘Alışveriş de faiz gibidir!’ demelerindendir. Hâlbuki Allah, alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbinin öğüdünü dinler ve hemen (faizden) vazgeçerse, evvelki kazançlarını koruyabilir ve onun hakkında karar vermek artık Allah'a kalır; (faize) geri dönenlere gelince; içinde yaşayıp kalacakları cehenneme mahkûm olanlar işte böyleleridir.” (Bakara  / 275)

Toplumu cin çarpmışa döndüren faizci teröristler, alışveriş ile faizi, aynı işleme tabi tuttuklarıyla yetinmeyip faizi asıl, alışverişi de ona benzer bir ayrıntı gibi sunarlar. Alışverişin faizin izinde gitmesini kural gibi sunarlar. İşte faizi, alışverişe benzetmeleri daha önemlisi faizi asıl ve temel kabul edip alışverişi de onu izlemesi gereken konumuna indirgemenin sloganı, "Alışveriş faiz gibidir" şeklindedir.

Finansal kapitalistler, bol kazanç elde etmenin en rahat, en kısa yolu faizdir derler. Bu teröristlerin iddialarına göre, ‘faizde kâr muhakkak ve kuvvetli; ticaret ise riskli, zayıf ve vehim, yani varsayımsaldır(!), Alışveriş gibi değişik sözleşmelerin çeşitli çaba ve zahmetlerin arkasından gelecek olan kâr ile tek sözleşmeyle ve bir hamlede elde edilecek faizsel kazanç arasında ki kazanç(!) farkı çok açıktır.’ Bunun için paranın sağladığı fayda derken yalnızca faizi düşünenler, faiz kalkarsa ticaret durur yalanını yayarlar.

Günümüzde birçok üretici veya tüccar, faiz gelirine oranla düşük gelir sağladıklarını ve her geçen gün zorlaşan ekonomik şartları ve nakit masrafları göstererek ticaretten veya üretmekten vazgeçip faize ve onun yan unsurlarına yönelirler. Kurtulduklarını zanneden bu kişiler, hiçbir şey üretmeyen ve alışverişin risklerine katlanmayan bir avuç kan içici finansal teröristin her şeyi ele geçirip yarınımızı karartmasına bilmeden destek verirler.

Allah, ticareti helal faizi haram kılarak bu kıyası geçersiz kılar. Faizle borçlanan kişi kâr etmişse bu onun çalışmasının ve emeğinin karşılığıdır, dolayısıyla verdiği faiz onun emeğinden çalınmıştır. Eğer zarar etmişse bu durumda alınan faiz onu batırmıştır.  Bu yüzden faiz, sadakanın karşıtı cehennem sonlu bir terör eylemidir.

Coğrafi komşumuz Yunanistan, faizle borçlanma yüzünden büyük ekonomik krizler yaşamaktadır. Turistlerin kredi kartıyla ödeme yapmasını kabul etmemelerinin nedeni bugün açık olan bankanın yarın kapanacağı korkusudur. 2007 yılında A.B.D. de yaşanan mortgage krizi, sekiz milyon kişi işsiz, altı milyon kişi evsiz kalmasıyla sonuçlandı. UEFA’nın ceza korkusundan geri adım atılmasa tüm futbol kulüpleri ve dolayısıyla süper lig faizden batacak. Bunların yaşandığını unuturcasına her paranın muhakkak bankaya uğramasının sağlandığı, bankalar kapalı olunca piyasaların tatil edildiği, bankacılık sisteminin sağlamlığı nedeniyle hamd edildiği vahşi finansal kapitalizmin hepimizi esir alması kimsenin umurunda değil. Herkes aydınlık yarınlar yalanlarıyla kandırılmaktan son derece memnun…

İş yapmak isteyen insanları borçlandırıp ellerindekilere el koyan veya insanların alamayacakları şeyleri kredi ile aldırıp tüketimi arttırarak kendilerine ömür boyu köle eden bu faizci teröristlerin yaptıklarıyla birçok insanın hayatlarını ve geleceklerini cehenneme dönüyor. Bundan dolayı akıbetleri çıkılmamak üzere cehennemde yanmak olacaktır. Faizci teröristlere yardım ve yataklık eden, medya, üniversitelere, reklâm sektörü, ilahiyatçılar, kandırılmış iktidar sahipleri ve helal olan ticareti veya üretimi terk edip bunlara destek verenleri, dünya hayatının cehenneme çevrilmesine katkılarından zorlu bir gelecek beklemektedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.