Makale
Gergor'un Mektubu: 'Erdoğan, İnsanlığın Vicdanı ve Sesidir'
Sevgili Gergor’un mektubunu ilk defa gören dostların 24.03.2017 tarihli yazıma bakmalarını tavsiye ederim, zira bu mektup o yazının devamı niteliÄŸindedir.
Öncellikle, Gergor’un mektubunu ilginç bulduÄŸumu söylemeliyim. Bazı bölümlerinde duygulandığımı itiraf etmeliyim. Gergor, nazikçe benimle de ilgili bir iki güzel söz söylemiÅŸ, mektubun orijinalini bozmamak için bunları çıkarmadım. Bundan dolayı beni hoÅŸ karşılamanızı ümit ederim. Kibir ve riyadan Allaha sığınırım. Bu kısa girizgâhtan sonra sizi mektupla baÅŸ baÅŸa bırakıyorum.
Sevgili Mehmet,
Önce ilginiz için teşekkür ederim. Düşünce Mektebi adlı bir sitede yazıyormuşsunuz. Sizi ve Düşünce Mektebi ailesini iyi ve güzel işlerde başarılı olmanızı temenni ederim. Keşke İngilizce versiyonu olsaydı da biz de takip edebilseydik.
Sorularınıza cevap vermeden önce, kısa süren yolculuğumuzun bende bıraktığı uzun etkisi hakında bir iki şey söylemek isterim.
Sizinle kısa süren yolculuÄŸumuz da uzun konular konuÅŸtuk. Açıkça söylemem gerekirse, seksene merdiven dayamış ‘yaşı senden büyük genç bir arkadaşın olarak’, dünyada çok ülke gezdim, çok insan tanıdım. Bazı insanlar vardır tanışırsınız unutursunuz ama bazı insanlar vardır, tanışırsınız sizde güzel etkiler bırakır, unutamazsınız. BireyselciliÄŸin yalnızlaÅŸtırdığı Avrupa kıtasında, biz muhabbeti ve edebi unuttuk! Ä°ÅŸte sizinle kısa süren yolculuÄŸumuzun bende bıraktığı etkinin özeti budur.
Diyorsunuz ki Avrupa Birliği dağılıyor mu?
Biz hekimler, bir hasta bize geldiğinde önce hastalığı teşhis ederiz sonra da nedenlerini anlamaya çalışırız. Aslında bu yöntem, sosyal ve siyasal problemler için de böyledir.
Avrupa BirliÄŸinde deÄŸerler temelinde bir birlik yok zaten. Çıkarlar temelinde bir birlik var. Ekonomik kriz bu gerçeÄŸi gün yüzüne çıkarmış oldu. Senin de hatırlattığın gibi, Ä°ngiltere’nin AB’den ayrılacağını söylemiÅŸtim ve öyle de oldu.
Dünya’da beklenmedik bir geliÅŸme olmazsa, ekonomik kriz devam ederse, Avrupa birliÄŸi denilen ama gerçekte ise ‘Çıkarlar birliÄŸi’ olan bu yapı dağılır. Elbette emin deÄŸilim ama böyle olacağını tahmin ediyorum.
Bana, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında ki gerginliği nasıl değerlendiriyorsunuz diye sormuştunuz.
Sokrates’in çok güzel bir sözü vardır; ‘Haksızlığa uÄŸramak, haksızlık yapmaktan iyidir’ der.
Türkiye, haksızlığa uÄŸrayan bir ülke. Avrupa, mülteciler konusunda Türkiye’yi yalnız bıraktığı gibi, söz verdiÄŸi yardımı da yapmıyor. SeçilmiÅŸ hükümette karşı darbe yapmaya çalışanlara sığınma hakkı vermek, darbecileri destekliyorum demektir. Benim ülkem de dahil olmak üzere, darbecilerin yargılanması için Türkiye’ye iade etmediÄŸi sürece, ne haktan, ne hukuktan, ne de özgürlükten bahsedebilir. GeçmiÅŸte darbelerden çok çekmiÅŸ bir ülkenin vatandaşı olarak diyorum ki; Askeri darbelerin tümü ‘demokratik deÄŸerlere’ aykırıdır, eÄŸer darbecilere kucak açıyorsanız, mantığın doÄŸal sonucu olarak siz bu deÄŸerlere inanmıyorsunuz. Çünkü ya o ya bu. Hangisi?
Åžimdi, sözde ‘Avrupa’nın en temel deÄŸerlerinden biri olan ifade özgürlüğü’ deÄŸil midir? Peki Türk bakanlarını konuÅŸturmamayı, nasıl ve neyle izah edeceksiniz? Åžimdi bu utanç orta yerde duruyorken, siz Dünya’ya demokratik deÄŸerlerden bahsedebilirmi siniz? Bütün bunlar gösteriyor ki Avrupa’nın deÄŸerleri dedikleri metinler sadece kağıt üzerindedir. Gerçekte var olan ise Avrupa’nın menfaatleridir.
Avrupa neden Türkiye’ye haksızlık yapıyor diye sordunuz.
Bu sorunuzu ÅŸu ÅŸekilde düzeltmek isterim; Neden bazı Avrupalı politikacılar Türkiye’ye haksızlık ediyor? Åžeklinde ifade etmek daha doÄŸru olur. Çünkü bazı Avrupalı politikacılar ve aydınlar Türkiye ile iyi iliÅŸkiler içinde olunması Avrupa’nında yararına olduÄŸuna inanıyorlar. Bende buna inanlardanım.
Türkiye’ye karşı bu tutumun nedenlerine baktığımız da biri ekonomik, diÄŸeri de CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın ÅŸahsında temsil ettiÄŸi deÄŸerler ile alakalıdır.
Ben ekonomist olmasam da gazetelerin ekonomi sayfalarını okurum. Avrupa’nın son yıllarda daralma yaÅŸadığı halde Türkiye’nin büyüme kaydettiÄŸi gerçeÄŸi bazı Avrupalıları rahatsız ediyor. Diyorlar ki; Avrupa BirliÄŸi içinde ki bir Türkiye, daha fazla avantaj elde edecektir. Gittikçe yaÅŸlanan Avrupa’nın durumunu göz önünde tutuÄŸumuzda, Türkiye’nin sahip olduÄŸu genç nüfus bazı Avrupalı politikacıları aydınları endiÅŸelendiriyor.
DiÄŸer bir konu da BaÅŸkan ErdoÄŸan’ın temsil ettiÄŸi deÄŸerlerdir.
Sayın ErdoÄŸan’ın tarihini hatırlamadığım BM’nin genel kurulunda ki bir konuÅŸmasında, dünyanın bir kısmının obezite ile mücadele ederken, bir kısmının açlıktan öldüğünü söylüyordu. Yeryüzünde ki kaynakların adaletsizce paylaşımından bahsediyordu.
ErdoÄŸan’nın bu sözleri dünya kaynaklarını talan edenlerin suratına sert bir tokat gibi inip nefeslerini keserken, diÄŸer tarafta, Dünya’da ki maÄŸdurların, ezilmiÅŸlerin nefesi ve sesi oluyordu. Bu ses, Latin Amerika ve Afrika baÅŸta olmak üzere, vicdanı kirlenmemiÅŸ tüm yürekler de yankı buluyor.
ErdoÄŸan, maÄŸdur Filistin halkına sahip çıkıyor, Mısır’da ki askeri darbeye tepki gösteriyor, Esed rejiminin zulmünden kaçan milyonlarca Suriyeli’ye kucak açıyor, Dünya kaynaklarının adaletsizliÄŸinden ÅŸikâyet ediyor. ErdoÄŸan, sadece Arap sokaklarında deÄŸil, tüm insanlığın vicdanı ve sesi oluyor.
Avrupa, darbecilere kucak açarken, Erdoğan mazlumlara, mağdurlara, kucak açıyor. Haksızlığa karşı çıkmak, ezilmişin yanında olmak, tüm milletlerin ortak değeridir. Erdoğan bu değerin temsilcisidir.
Sevgili Mehmet, seksenine merdiven dayamış bir hekim olarak, Sokratesin yaÅŸadığı Atina’dan ÅŸu tarihi uyarıyı aracılığınla Türkiye halkına yapmakta benim insanlığa karşı olan görevimdir; Avrupa, bu sese olan ilgiyi engellemek için kasıtlı olarak gerginlik çıkartıyor. Bu bir tuzaktır. Bu tuzağı nasıl bozacağınıza kafa yormakta sizin görevinizdir.
Ne demişti Sokrates; Haksızlığa uğramak haksızlık yapmaktan iyidir.
( MEKTUBUN İNGİLİZCESİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYABİLİRSİN )
Henüz yorum yapılmamış.