Sosyal Medya

Makale

Kaybedenler Kulübü

Bir ÅŸeyin çok eski olduÄŸunu belirten sözlerden biri, “Nuh Nebi zamanından kalma” ifadesidir. Nitekim Kur’an’da Nuh (as)’dan bahseden her husus, bu konuya ait en eski örneklerden biri anlamına gelir. Kaybedenlere sığınak olmanın ilk örneÄŸi de Nuh (as) dur;

“(Nuh’a) soydaÅŸları, ‘PeÅŸinden gelenler aramızdaki ayak takımı iken hiç biz sana inanır mıyız?’  dediler.”  (Åžuara / 111)  Taptıklarını ilan ettikleri sahte ilahlar üzerinden ulaÅŸtıkları statüleri kaybetmek istemeyen o yörenin iktidar sahipleri, Nuh’u (as), gayretine destek verenlerin aÅŸağı tabakadan olduÄŸu iddiasıyla karşısına çıkarlar.

Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına inanmak, yani sahte kutsalları reddetmek, aynı zamanda sahte protokolleri de reddetmeyi gerektirir. Ãœstünlük iktidara yakın olmak deÄŸil, insanları eÅŸit görüp onlarla paylaÅŸarak Allah’a yakın olmaktır. Tabi bu iktidar üzerinden nemalanan için kabul edilemeyecek bir tekliftir. Ancak bilindiÄŸi gibi Kur’an’da söz edilen peygamberlerin etrafında öncelikle ekmek, özgürlük, güvenlik sorunlarını aÅŸamamış insanlar bulunmuÅŸ, yani kaybedenler kulübünün fahri baÅŸkanı her zaman peygamberler olagelmiÅŸtir.

Azgın muktedirlerin bu söylemine “Allah’ın hidayet ettiÄŸini kimseleri kovarsam beni O’n(un azabın)dan kim koruyabilir?” ÅŸeklinde cevap vermiÅŸlerdir. Bütün elçiler, kaybedenleri, Allah’ın emaneti olarak görmüş ve onlara mukayyet olmayı görev addetmiÅŸlerdir. Rasulullah (sav) da ilk günden itibaren atası Nuh (as)’un sünnetine tabi olmuÅŸ, Medine’de iktidar olmasına raÄŸmen de kaybedenlere mukayyet olmayı terk etmemiÅŸtir. Mescidi Nebi’de iÅŸsiz, evsiz, yalnız ve bekâr komÅŸularından oluÅŸan Ashab-ı Suffa’yı kendi hayatına dâhil etme çabasından hiçbir gün vazgeçmemiÅŸtir. Hatta onları gözetme çabasıyla yemeÄŸini paylaÅŸarak aç gecelediÄŸi günlerin sayısı epeyce fazladır..

Ä°ktidar, güç yetirenin de, yetiremeyenin de sahip olmak istediÄŸi ideolojik bir alandır. Gücü yeten iktidar olur. Güç yetiremeyen ise muktedir olmak isteyenin arkasına takılarak onu takip eder. Bu, muktedir olmak isteyen aÅŸağılanmışların, yegane motivasyon kaynağıdır. Ä°ktidara sahip olmak onu bu yolda bayraklaÅŸtıran bir kitleye sahip olmayı gerektirir. “Firavun, böylece halkını ahmaklaÅŸtırdı ve onlar da sonunda boyun eÄŸdiler, çünkü onlar aldatılmış, ayartılmış bir halktı!” (Zuhruf / 54) ayeti bu gerçeÄŸi dile getirir. Bu ÅŸekilde kaybetmeye alıştırılan insanlar, takip edip taklit etmekten vaz geçtiklerinde ancak kurtulabilmiÅŸlerdir. Zira insan yerine konmayan Ä°srailoÄŸullarının Musa (as)’nın peÅŸinden Mısır’ı terk etmesi, Firavun’un sahte Rab’liÄŸini de zalim düzenini de sonunu getirmiÅŸtir.

Bütün sahte statüler, kendilerini hâkim sayar ve insanlardan köleler edinirler. Dahası sahte ilahlar, hep kendi kullarından beslenirler. Eşitliği ve adaleti ortadan kaldırırlar. Ve halk onlar için basit görünüşlü ayak takımına döner. Allah, onların bu gaddar iktidarlarına ortak olmayı reddeden elçileriyle tüm insanlara seslenmiştir. Tek, biricik, sahih iktidar ve güç kaynağının sadece Allah olduğunu söyleyip, iktidarlarca nemalanmayı reddeden peygamberlerin çağrısı tüm iktidar sahipleri için korkunç bir çığlıktır. Bu, aynı zamanda küçümsenen ve aşağılanan kimseleri aydınlık yarınlara hazırlayan bir ümide dönüşmüştür.

Bütün iktidarlar, o yörenin kaybedenlerini kandırıp örgütleyerek güç kazanmıştır. Fakat onların sahip olduklarını muhafaza etme çabaları, zamanla kendilerini var eden kitleden yavaş yavaş uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Bu uzaklık onlar için önemli değil tam tersine şımarmalarına çanak tutan gerekli bir mesafe olmuştur.

Ä°ktidar neÅŸesiyle hareket edenler, kaybedenlere aydınlık günlerin yakında olduÄŸu müjdelerler. Buna itiraz edenlere geçmiÅŸ hatırlatılarak “Bizden sonrası Nuh tufanı!” diyerek aba altından sopa gösterirler. Ä°nsanların geleceklerini kredilerle ipotek altına alır ve baÄŸlı bulundukları cemaatleri iktidara mecbur bırakan iliÅŸkilere mahkûm ederler. Kendilerine direnenleri ise rejim muhalifi görüp terörist ilan ederler.

Nuh (as) sünnetine tabi olan Rasulullah (sav) Medine’de kurduÄŸu devlet, Mekke müşriklerinin iktidarına asla benzemez. O’nun Mekke’de iktidarı ve onun getirdiÄŸi bütün ÅŸahsi kazanımları reddetmiÅŸtir. KardeÅŸleriyle birlikte Medine’de iktidarı ve onun getirdiÄŸi gücü paylaÅŸmanın en güzel örneklerini vermiÅŸtir. Zira Medine’de oluÅŸan sistemde en önemli unsur, Allah’ın tek otorite kabul edilmesidir. Ardından sahte kutsallar ve sahte protokoller üreten saltanatlar, insanı önemsiz kılıp onlara kullarım diyecek kadar ileri gitmiÅŸlerdir.

“Çünkü böyleleri, kendilerine güç ve statü (kaynağı) olur diye, Allah’tan baÅŸka varlıkları tanrılar edinirler.”  (Meryem / 81)

Velhasıl dostlar, çevremiz diye lanse ettikleriniz, güçlü, paralı ve muktedirlerden oluÅŸuyorsa siz de protokolleri, insanlardan üstün gördüğünüz için bugünlerde birilerini aÅŸağılıyorsunuz veya bu tip propagandalara destek oluyorsunuz demektir. Nuh (as)’dan beri kimlerden olursa olsun, insanı kendine emanet görüp mukayyet olan elçileri örnek almak ve tek ve tartışmasız otoritenin sadece Allah olduÄŸuna inanmak gerekir. Ancak bu ÅŸekilde sahte protokolleri yerle bir edebiliriz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.