Makale
Bizi Bekleyen Ä°ki Tehlike
Batı dünyasının siyasi gündemine baktığımızda, giderek tekrar MilliyetçiliÄŸe doÄŸru bir eÄŸilim içinde olduÄŸunu görebiliyoruz. Bu eÄŸilimin giderek geliÅŸtiÄŸinin en somut örneÄŸi, ABD seçimlerinde Donald Trump’ın seçilmesi oldu. Çünkü Donald Trump, seçim kampanyasını Milliyetçilik üzerine kurdu ve seçimi kazandı. Der Spiegel, iki hafta önce yayınladığı bir analiz de, Trump’ın seçilmesinin Avrupa’da belli bir tabanı olan MilliyetçiliÄŸin daha da yükselmesine sebep olacağını ileri sürdü. Gerçekten de Avrupa’daki yazılıp çizilenlere baktığımızda, giderek milliyetçi söylemlerin ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Ancak yazılanları analiz ettiÄŸimizde, bu MilliyetçiliÄŸin ırk temelinde deÄŸil, kültür ve din temelinde olduÄŸunu görüyoruz.
Sosyal ve siyasal olayların ortaya çıkış nedenleri ile ilgili yapılmış akademik çalışmaları okuduğumuzda, hiç bir olayın kendiliğinden ortaya çıkmadığını anlıyoruz. Olayları hazırlayan bazı sebeplerin ve bu olayların yarattığı algılara tepki olarak ortaya çıktığını görüyoruz.
Peki Batı dünyasında Milliyetçilik fikirlerinin yükselmesine hangi nedenler etki ediyor?
Batı da, Milliyetçilik fikirlerinin yükselmesinde birçok etken olabilir ama ben iki temel nedenin ön plana çıktığını görüyorum. Bunlardan birincisi; Avrupa da gerçekleÅŸen terör saldırılarıdır. Milliyetçi çevrelerin bunu kullanarak kendi siyasi hedefleri için, din ve kültür temelinde kendilerinde olmayanlara karşı özellikle de Müslümanlara karşı bir tutum geliÅŸtiriyorlar. Bu tutum bazen mescitlerin kundaklanmasına, bazen otobüste, trende, başörtülü yada sakallı birine saldırı olarak gerçekleÅŸiyor. Ä°kinci neden ise; YaÅŸanan ekonomik kriz nedeniyle yabancı düşmanlığının artmasına sebep olmaktadır. Milliyetçi çevreler, ‘’yabancıların ülkelerine gelip ucuza çalışmasıyla kendi insanlarının iÅŸsiz kalmasına sebep olmaktadır’’ tezini ileri sürerek sürekli Milliyetçi düşüncelerin diri tutmasını saÄŸlıyorlar. Bu iki gerekçenin nedenleri üzerinde düşündüğümüzde, biri en temel hak olan yaÅŸam hakkıyla ilgili, diÄŸeri yaÅŸamını sürdürebilmesi için en temel hak olan karnın doyurulmasıyla ilgili. Milliyetçi çevreler, tezlerini bu iki temel insani deÄŸere dayandırdığı için; Batıda, terör saldırıları ve ekonomik kriz olduÄŸu sürece MilliyetçiliÄŸin giderek etkili olacağını düşünüyorum.
Batı dünyasında Milliyetçi fikirlerin yükselmesi devam ederken; Türkiye’nin ana gündemi Referandum, Suriye’deki geliÅŸmeler ve terör olaylarının yanı sıra iç politikadan kaynaklanan bir takım kısır politik çekiÅŸmeler. Ne yazık ki Türkiye’de ki büyük medya kuruluÅŸlarının geneli de iç politikadaki gündemin parçası olmuÅŸ, ‘’tarafgirlik’’ anlayışıyla ya hükümet taraftarı yada karşıtı olmuÅŸlardır. Çok az sayıdaki insanın kıymetli çabalarını istisna edersek, maalesef yazarlarımızın çoÄŸu iç politikaya o kadar odaklanmışlar ki dünyada ki geliÅŸmelere karşı kayıtsız kalıyorlar.
Oysa dünyanın sadece Türkiye’den ibaret olmadığını, dünyadaki geliÅŸmelerin bizim üzerimizde sonuçlarının olacağını hesap etmemiz lazım. Medya’nın asli vazifelerinden biri de dünyadaki geliÅŸmeleri takip edip, toplumu bekleyen tehlikelere karşı ‘’uyarı’’ vazifesini yapmaktır. Bu baÄŸlamda, Düşünce Mektebi’nde beni takip eden dostlarıma karşı duyduÄŸum sorumluluÄŸun bir gereÄŸi olarak, gelmekte olan iki tehlikeye karşı uyarı vazifemi yapmak istiyorum.
Batı dünyasında Türkiye ile ilgili yorumlara baktığımızda bizi iki tehlikenin beklediÄŸini görüyorum. Birincisi; Milliyetçi fikirlerin yükselmesi din ve kültür temelinde olduÄŸu için, bize olumsuz etkilerinin en başında, bu yılki yapılacak 24 Nisan 1915 olaylarının sözde ‘’Ermeni soykırımı’’ anma törenlerine yansıyacağını düşünüyorum. Daha ÅŸimdiden Batıda ki Ermeni Lobilerin faaliyetlerine baÅŸladığını görüyorum. Ermeni Lobilerin Batıda yükselen MilliyetçiliÄŸi de kullanarak, Türkiye’yi uluslararası toplumda, bu yıl daha fazla sıkıştırmayı hedefleyeceÄŸini ön görüyorum. Ermeni Lobilerinin bu faaliyetleri, hem Türkiye Ermeni iliÅŸkilerine zarar verir, hem de Türkiye Avrupa BirliÄŸi iliÅŸkilerine daha fazla zarar verecektir.
Unutulmaması gerekir ki Türkiye Avrupa birliği ilişkileri siyasi ilişkilerin yanı sıra ekonomik ilişkilerin de olduğu, karşılıklı ihracatları mevcuttur. Dolayısıyla Türkiye Avrupa birliği ilişkilerinin gerginleşmesi, her iki tarafta yaşayan bizim gibi sade vatandaşların günlük yaşantısının da olumsuz etkilenmesi demektir.
İkinci tehlike ise; Yaklaşan Referandumu fırsat bilerek bir takım toplumsal gerginlikler çıkartmak için spesifik saldırılar yapmayı deneyebilirler. İktidarıyla muhalefetiyle, herkesin hepimizin bu tür olaylara fırsat vermemek için ortak sorumluluğumuz vardır.
Yaklaşmakta olan bu iki tehlikeyi ve daha başka tehlikeleri bertaraf etmek için, birleştirici bir dile, husumetleri azaltacak bir adalete, aramızdaki sevginin gelişmesine etki edecek bir merhamete, farklıklarımıza tahammül edecek bir sabra, sorunlarımızı doğru tespit eden bir basirete, sorunlarımızı çözmek için derin bir akla; ülkemizi, coğrafyamızı ve dünyadaki ezilen, tüm insanlık ailesi ile dayanışmayı esas alan kuşatıcı bir vizyona ihtiyacımız vardır.
Umarım bu uyarılarım daha geniş kitlelere ulaşarak, iktidarıyla, muhalefetiyle, yazarıyla, okuruyla, üzerinde düşünerek, harici ve dahili tüm tehlikelere karşı toplumsal yapımızı güçlendirerek, erdemli bir toplumunun inşası için, elimizden geleni yaparız.
Henüz yorum yapılmamış.