Sosyal Medya

Makale

'İnşaallah Sana da Çıkabilir'

Öğlen ezanı öncesi Eminönü Yeni Camii’nin denize bakan yönünde, büyük bir kalabalığın camiinin önünde bekleşmesine anlam verememiştim. Yoksa bomba ihbarı nedeniyle cemaat boşaltılmış mıydı? Sırtı dönük bir hacı amcaya yaklaşıp durumu sormayı düşünürken onun bana doğru yönelmesiyle gerçeği irkilerek öğrendim. Bu günler MP Yılbaşı büyük çekilişi öncesiydi ve ben Bahçekapı Nimet abla satış gişesinin civarındaydım…

Hacı abi elindeki milli(!) piyango bileti koçanını uzatıp gülümseyerek dedi ki;

-İnşaallah altmış milyonluk büyük ikramiye sana da çıkabilir hacı…

Muhtemelen emekliydi ve bu yaşta yapacak başka bir işi bulamamıştı. Çocuklarının eline bakmaktansa bu ayazda bütün gün, onu taşımakta zorlanan bacakları üzerinde dikilip satış yapıyordu. İnsanları istikbale doğru umutlandıran bir hayalin satışına yöneldiğinden ona hoyrat davranılmıyordu. Üstelik yaptığı satışta kullandığı dua cümleleri müşteri çekiyordu. Ona, hacı kumara alet olmuşsun desem, o eskidendi şimdi bu sayede devletimizin bundan kazandığı paralarla diye başlayan malum serenatın muhatabı olmayı göze alamayıp surat asıp hızlı adımlarla camiye yöneldim. Zira o uyarılması gerek zincirin son halkasıydı…

Devletimiz bir yandan bu kumarı organize ederken, diğer yandan diyanet teşkilatına bunun haram olduğunu ilan ettiriyordu. Nimet abla ölmeden önce Zincirlikuyu’ya çok büyük bir camii yaptırmıştı ama bu kazanç(!) kapısını çocuklarına bırakmayı da ihmal etmemişti. Bu bir şark kurnazlığı idi. Nasıl vergi verdiğin sürece, kazançlar kutsanıyorsa, haram kazancın(!) bir kısmını hayır işlerine harcayınca da bu günahtan sorulmayacağı zannı yaygındı.

Daha şimdiden basılan biletin %85’inin tükendiği realitesi üzerinden düşünüldüğünde bir hacı abinin başka bir hacıya piyango satış önerisi normal karşılanmalıydı. Üstelik İnşaallah demesi de onun açısından normaldi. Zira o biletleri satamayıp para kazanamasa bile töresi gereği bunu bir nasipsizlik görecek ve sonunda uğradığı zararı sineye çekecekti.

İnşaallah, Allah dilerse veya Allah izin verirse demektir. O, bir şeyi dilerse veya izin verirse ancak o zaman gelecekte olacak iş gerçekleşir. Yani işlerinin başında ‘İnşaallah’ diyenler Allah’ın takdirine güvenenlerdir.  Hiçbir şey, O’na rağmen olamayacağı inancı bizden önceki nesillerde de mevcuttu. Bunu söyleyerek başlanan işler eğer istenilen gibi gerçekleşmezse nasip değilmiş denilir, boyun eğilip sonuca razı olunurdu.

Ama her işin başında inşaallah demek ve bunun sonucu başarı beklemek, bu zikri arındırıcılığından uzaklaştırmış yani içini boşaltmıştır. Arınmaya yönlendirmeyen her zikir gibi sonraki nesle doğru bir şekilde devredilemiyor. Üstelik altı yaşından itibaren modern eğitimle rekabete alıştırılmış, başaramadığı sürece bu kalabalık şehirde kaybedenlerden olacağı korkusuyla yetiştirilen nesiller, eskilerin duygusallığında İnşaallah demez/ diyemez. Zira o her şeye rağmen başarmaya mecburdur ve kaybetmekten ölesiye korkmaktadır.

O halde İnşaallah zikrini yeni nesile temenni değil de bir ilke olarak nasıl öğretebiliriz?

Hacı abinin sözünden hareket edersek, Milli(!) Piyango biletine yüksek bir ikramiye(!) çıktığında bu Allah’ın izniyle gerçekleşmiş olur. Allah, bir taraftan kumarı haram kılarken diğer taraftan izin veriyor oluşunun imtihan olduğunu bilmeyenler içinse bu bir tenakuzdur.

O zaman, haram saydıklarının onun izniyle gerçekleşmesini nasıl anlamalıyız?

 (İblis): "İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver." dedi (Ve Allah): "Tamam, sen artık mühlet verilen kimselerden oldun" diye buyurdu. (Araf /14,15)

Vahiyle donatılmış Âdem’e (as) saygı göstermeyen İblis, tövbe etmemiş ve kibirlenip kıyamete kadar süren uzun bir ömür istemiştir. İblis, her ne kadar hükmüne karşı gelse de Allah izin vermediği takdirde (inşaallah demedikçe) bu isteğinin gerçekleşmeyeceğini bilmektedir. Yani İblis başlangıçlı şeytanileşme, Allah’a rağmen değil Allah’ın izin vermesi sayesinde yapıla gelmektedir. Bu, Allah’ın şeytanileşmeyi onayladığını değil tüm şeytanileşmenin O’nun sarsılmaz otoritesinin kontrolü altında olduğunu gösterir. Yani inşaallah denilmese de tüm şeytanilikler ancak Allah izin vermesi halinde gerçekleşecektir.

Buradan hareketle, inşaallah temennisiyle alınmış bilete büyük ikramiyenin isabet etmesine Allah’ın izin vermesi, tövbe edip kefaret ödemediği sürece kişiyi cehennem sonlu olmaya sürükleyecektir.

‘Allah imhal eder (süre verir) ama ihmal etmez’ ilkesi uyarınca İnşallah ile başlayan her cümle, Allah’ın izin verdiği, helal saydığı, razı olduğu eylemlerin başlangıcında zikredilirse bu bir ilkeye dönüşür. Bu ilkesel tavırla İnşaallah diyen kişi, bunun kendisine helal kılındığının ve yaptığından dolayı Allah’ın kendisinden razı olacağını umduğunu ilan etmiş olur.                   

Kuran bir zikirdir ve bu zikri edenin ameli zikrin gereği olarak (tezkiye olmak) arınmaktır. Sonu (tezkiye) arınmak olmayan zikirlerin tamamı şeytanın zikridir. Allah’ın anlamlandırmasına muhalif tüm şeytani zikirler, güç toplamaya ve bununla kibirlenmeye yönelik slogandan öteye bir anlam taşımadığından devredilemeyecektir.

Haydi, ‘İnşaallah’ zikri ile arınmayı devredecek şekilde hep beraber diyelim ki;

Allah’ın dilemesine bağlamadıkça hiçbir şey için ‘Bu işi yarın yapacağım.’ deme. Ancak ‘İnşaallah’ de. Bunu unuttuğun zaman da Rabb’ini zikret ve ‘Umulur ki Rabb’im beni doğruya en yakın olana eriştirir.’ de!” (Kehf 23, 24)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.