Sosyal Medya

Makale

İran Emperyalizmi

Bir zamanlar kahramanımızdı İran; Kuran bayrağı altında tüm Müslümanları birleştirip vahdeti sağlayacaktı. İslam coğrafyalarının kanını emen batı emperyalizminin korkulu rüyası olacaktı.

Beklentilerden uzak bir İran görsek de bunu devrimin hemen sonrasında çıkan İran-Irak savaşına ve Devrimin suikastla öldürülen güzide birçok ismin yokluğuna verdik.

İmam Humeyni’nin (kendilerinin yetiştireceği nesli kastederek) “Asıl devrim 20 yıl sonra…” sözü umudumuz oldu.

İran-Irak Savaşı bitti, 20 yıl geçti, işaret edilen yeni nesil yetişti fakat beklediğimiz İran’ı göremedik. Tersine, her geçen gün Fars milliyetçiliğine ve Şia taassubuna batan bir İran gördük.

2009’a kadar Hamas’a yapılan dönemsel yardımları saymazsak İran’ın kendinden başka ümmete yaptığı kayda değer bir katkı hatırlamıyorum. Afganistan’da, Çeçenistan’da, Azerbaycan’da, Irak’ta ve daha birçok yerde Müslümanlara bir katkısı olmadığı gibi çoğu yerde köstekleri oldu.

Hayal kırıklığımız her geçen gün biraz daha artarken İranlı siyasilerin ara sıra ABD ve İsrail aleyhine yaptığı hamasi nutuklar bir nebze olsun umutlarımızı diri tutuyordu.

1982 Hama olaylarında daha sonra ilk körfez savaşında İran’ın sessizliği bizi rahatsız etmiş olsa da o günün şartlarına yorduk.

Fakat 2. Körfez Savaşında ABD ve müttefiklerinin Irak’ı işgalinde, Iraklı Şii güçlerin direnişini engellemesi şok etkisi yaptı. Şii olmayan İran sempatizanı insanlar “ne oluyor..?” demeye başladı.

Olan aşikârdı; Irak’taki Şiilerin sayısal çoğunluğu nedeniyle işgal sonrası oluşacak Irak Hükümetinde Şiiler iktidar olacaktı. Şiilerin iktidarı için Irak’ın işgali kolaylaştırıldı.

İran, ebedi düşmanı “Büyük ŞeytanAmerika ile perde gerisinde yeni Irak’ın inşasında yer aldı. Şimdiye kadar kurulan tüm Irak Merkezi Hükümetleri hem İran’a hem de ABD’ye hizmet etti.

Iraklı Şii lider Mukteda El Sadr, ABD’nin Iraktaki varlığına karşı çıkan bir isim. Şii Irak Hükümetini ve İran’ı, ABD’yi Irak’ta tutmakla/ABD’ye hizmet etmekle suçladı.

Lübnan Hizbullah’ının vefat eden eski dini lideri Fadlallah da İran’ın milliyetçi/Şii politikalarından rahatsızdı. Bu yüzden son dönemlerinde İran yönetimi tarafından dışlanmıştı.

Gariptir, Suriye’de ABD ve Batı Emperyalizmi gelmesin diye savaştığını iddia eden İran, bugün Irak’ta DAEŞ’le mücadelede (?) ABD ve Batılı müttefiklerle omuz omuza savaşıyor.

Devrimin ilk ekibini hariç tutarsak, son 20-30 yılda işbaşında olanlar gizliden gizliye emperyal/yayılmacı bir çizgi takip ettiler.

Dışarıya “Devrim İhracı” diye anlattıkları şey aslında “Şia İhracından” başka bir şey değildi.  

Bugün İran kaynaklı sayfaları dikkatle takip ederseniz sıklıkla “Direniş Hattı” lafını göreceksiniz. Bu kavram Afganistan, Pakistan’dan başlayıp İran, Irak, Suriye’den Lübnan’a kadar uzanan bir hattı tarif ediyor.

Direniş hattı” ama, neyin direnişi, kime karşı ve niçin..?

Sadece bu kavram sorgulandığında İran’ın gizli emelleri ve olaylara bakışı net şekilde ortaya çıkıyor.

İran siyasetini yakinen takip edenler bilir; İran hep ikili oynar ve takiyye yapar. Gerçekleri genellikle alt yöneticiler söyler. Üst yöneticiler ya yalanlar ya tevil eder. Herkese mavi boncuk dağıtırlar. Bu nedenle İran’ın gerçek niyetini ağızlarından öğrenmeniz imkânsız gibidir.

Kudüs Ordusu” olarak adlandırılan, Şii Milislerden kurulu ve Kudüs’ün kurtulması için organize olan bu orduyu yakinen takip etmekte fayda var. Kudüs haricinde her yerde varlar.

Bugün İran, Pakistan, Afganistan, Körfez ülkeleri ve Yemen’den devşirme Şii gençler Kudüs Ordusunun neferleri olarak Irak ve Suriye’de savaşıyorlar.

İran, Körfez ülkelerinde petrol şeyhlerinin zorba yönetimlerini, DAEŞ ve El Kaide gibi örgütlerin Şia karşıtı eylemlerini çok iyi kullanıyor. Bunları göstererek İran dışındaki Şiileri yanında topluyor.

Irak Hükümeti İran’ın kontrolünde.

Suriye derseniz, Esad sadece ismiyle var; Rusya’nın hava desteğiyle beraber savaşan bizzat İran’ın kendisi. Suriye şuan fiili olarak bir “İran Mandası” olmuş.

Lübnan, Hizbullah üzerinden İran’ın etkisinde.

Yemen’de ön planda Şii Husiler gözükse de askeri mühimmat, lojistik ve harekât kontrolü İran’dadır.

Bahreyn, Katar ve Arabistan’daki Şii kitleleri yine kendisi yönlendiriyor.

İran’ın etkisi sadece Ortadoğuyla sınırlı değil; Afrika ve Uzak Asya’da nüfuz oluşturma çabaları var.

Batı Afrika’da Nijer ve Burkina Faso’da bizzat Şiileştirilmiş kitleleri gördüm. İran destekli Şialaştırılmış yerli guruplar kendi camilerinde İran’a bağlı Şii kitleler oluşturma çabasındalar.

Sanırım birçoğunuz Nijerya’da İran’a bağlı Şii milislerin olduğunu duymamışsınızdır. Ne alaka demeyin, bugün Nijerya’da Şiiler her geçen gün büyüyen bir güç.

Afrika’da İran, Çin ile beraber büyüyen ve hâkimiyet alanını artıran bir güç konumunda.

Özetle; İran 21. Yüzyılın yeni emperyalist bir devletidir.

Emperyal çıkarları için kendinden olmayan Müslümanların kanını dökecek kadar gözü karadır.

NOT: Yazının gidişatından “Antişia” bir anlam çıkarılabilir. Lakin ne salt bir Şia karşıtlığım vardır ne de Sünni fanatizmim. Şialığın da Sünniliğin de beşeri bir yorum olduğunu; Sünniliği Şia’ya oranla itikadi ilkelerini daha tutarlı bulmakla beraber, İslam’ın, Şia ve Sünniliğin üzerinde olduğuna inanırım.

 

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.