Sosyal Medya

Makale

Modern Hayata Meydan Okuma Örneği: AMİŞLER

İlk bilgisayar oyunlarıyla karşılaştığım zaman çocukluk zihnimdeki bütün denklemler değişmişti. Benim kontrol ettiğim, benim yönlendirdiğim sanal karakterlerle ve farklı bir dünyayla karşılaştım. Tabi hiç biri Nintendo 'yla karşılaşmamız kadar duygusal ve heyecan verici değildi. Bebek Mario (biz ona öyle diyorduk), Kedi Mario, Süper Mario olmak üzere Mario'nun bütün versiyonlarını bitiremesek bile önemli mesafeler kat etmiştik. Bizi kendisine bağlayan bir kutuda, saatlerimizin geçtiği zamanlar olmuştu. Tabi daha sonra annemin Nintendo kısıtlamalarına maruz kaldık.

Annem, dışarıda oynamamızın bilgisayar veya Nintendo oynamaktan daha iyi olduÄŸunu söyleyerek bizi dışarı çıkmaya annelik otoritesiyle ikna ederdi. Tabi bunu ÅŸimdi, zamanımızı ve enerjimizi  bir gerçekliÄŸin içinde eriterek zihnimizi doÄŸaya ve insana açtığı için bizi daha saÄŸlıklı bir büyümeye sevk etme hamlesi olduÄŸunu yeni anlamaya baÅŸladık. Yine de eve dönünce Nintendo oynamanın vermiÅŸ olduÄŸu umut ve heyecan bizi daha da kuÅŸatıyordu. Ta ki küçük kardeÅŸimizin Nintendo'yu açmaya çalışırken televizyonu kırmasına kadar. O günden sonra evimize televizyon hiç girmedi. Ä°lk baÅŸlarda kardeÅŸimle benim yoÄŸun bir muhalefet  ve ikna etme yöntemlerinin devreye girmesiyle yaptığımız ısrarlar sonuç vermedi . Daha sonra da durumu artık kabullenmeye baÅŸlamıştık. Ä°lk zamanlar biraz tuhaf olsa da televizyonun olmazsa olmazlardan olmadığını anladık. Çünkü onun olmayışının bize kazandırdığı, onun oluÅŸunun bize kazandırdıklarından daha fazlaydı.  

SaÄŸlamış olduÄŸu faydaların yanı sıra bizden neleri alabildiÄŸini fark ettik. Her ÅŸeyden  Ã¶nce bize çok fazla vakit kalıyordu; Sohbet etmeye, küçük kardeÅŸimizle daha fazla ilgilenmeye ve yeni oyunlar üretmeye... Ä°smini kendimiz koyduÄŸumuz devletlerden oluÅŸan Dücane'nin ince detaylarla çizdiÄŸi haritada bazen kavgalarla bitirdiÄŸimiz (çünkü birimizden biri fazla sınır alıyordu) ülke kapmaca oyunu gibi bir çok el yapımı oyunlar kurgulayabiliyorduk.  Ve daha sonra ..... diye devam ederek canlanan hatıralar geçenlerde Amish Grace (AmiÅŸlerin Merhameti)  filmini izlerken zihnimde sürekli yankılanıyordu. Her ne kadar oradaki yaÅŸam tarzı  teknolojiden uzak bir ÅŸekilde bilerek kurgulanmış ve farklı bir kültürün mirası üzerinden yaÅŸanıyor olmuÅŸ olsa da, teknolojinin insanı kuÅŸatan evrensel etkisinin kırılabilirliÄŸi açısından ufak bir benzerlik yakalamıştım.

Film 2006 yılında yaÅŸanan AmiÅŸliler'e ait okula yapılan gerçek bir saldırı olayına dayanarak kurgulanır. Filmin vermiÅŸ olduÄŸu bir çok mesajı olmakla beraber, orada özellikle dikkatimi çeken husus onların yaÅŸantılarıydı. Daha sonra kendileriyle ilgili ufak bir araÅŸtırma yapmak için internette gezindiÄŸimde çok etkilenmiÅŸtim. YaÅŸamın basitliÄŸine inanırlar ve Anabaptisizm akımına yakın bir din anlayışları vardır. Anabaptizm 17. yüzyılda ortaya çıkan, Protestanlığa yakın olmakla beraber incilin ahlaki öğretilerini ve saf inancı öne çıkartarak dini Hz Ä°sa'nın tebliÄŸlerinin özüne uygun bir ÅŸekilde yaÅŸamaya çalışan insanların benimsediÄŸi bir yoldur. AmiÅŸler de bu yolu benimserler. Kendilerini, inançlarını ve bu doÄŸrultuda yaÅŸantılarını korumak için bir araya gelen bir cemaattir. Teknolojik aletleri kullanmazlar. Giyim tarzları sade ve belli ölçülere dayanır, hanımları baÅŸlarını bir bezle veya örtüyle kısmen kapatırlar. Çocuklar 13-14 yaÅŸlarına kadar eÄŸitim alırlar. EÄŸitimin çok uzun olmasına karşılar. DoÄŸarken vaftiz olmazlar.  Belli bir yaÅŸa geldikten sonra vaftiz olurlar. Her hangi bir doÄŸum kontrolleri yoktur.  O yüzden AmiÅŸler'de  7-8 çocuklu ailelerle karşılaÅŸabilirsiniz.

AmiÅŸler'in ayrıca "Rumspringa" denilen bir uygulamaları vardır. Bu uygulama belli bir yaÅŸa gelmiÅŸ AmiÅŸli bir gence dışarıdaki hayatla tanışma fırsatı vererek,  dış dünyayı görmesini ve tanımasını saÄŸlamaktadır. 1-2 senelik bu tecrübeden sonra genç nerede yaÅŸayacağına karar verir: Bir "sakıncalı" mı olacak yoksa cemaatin bir üyesi olmaya devam mı edecek? Genelde gençlerin çoÄŸu cemaatlerinde yaÅŸamaya devam etmeyi tercih ediyorlarmış. YerleÅŸim yerlerinde merkezi bir kilise yoktur. Ä°badetlerini her hafta cemaatten birinin evinde toplanarak yaparlar. Pazar günleri tatildir. Dışarıda herkes o gün iÅŸi gücü bırakıp aileleriyle, çocuklarıyla ve dostlarıyla vakit geçirirler; babalar çocuklarıyla ilgilenir, çocuklar kendi aralarında oyunlar oynarlar vb.

Filmde de burada anlattıklarımı özet olarak rahat bir ÅŸekilde bulabilirsiniz. Mesela bir kadın, dışarıda kız çocuklarını toplamış onlara hikayeler anlatır. Cemaatteki aileler bir araya gelerek erkeklerin erkeklerle kadınların da kadınlarla olduÄŸu yemekler yerler ve sürekli bir iletiÅŸim ve muhabbet halindedirler.  Bir problem olduÄŸu zaman cemaatin büyükleri devreye girerek yardımcı olmaya çalışırlar.  Ailenin fertleri  gün içi yapılan iÅŸlerin dışında akÅŸamları beraber bir arada vakit geçirirler. Çünkü onlara meÅŸguliyet verebilecek  televizyon, radyo (gerçi baya nostaljik bir örnek oldu), bilgisayar, akıllı telefon gibi teknolojik aygıtları yoktur. Bu da bir ÅŸekilde isteyerek ya da istemeyerek karşılıklı muhabbeti zamanla geliÅŸmesine ve insanların birbirleriyle daha fazla vakit geçirmesine olanak saÄŸlamaktadır.

AmiÅŸler'in teknolojiyi reddetmesi onun ÅŸeytanın iÅŸi olduÄŸu için deÄŸil, insanı daha aç gözlü yaptığını düşündükleri içindir. Çünkü teknoloji  aynı zamanda üretimi güçlendiren, rekabeti arttıran ve insanın doÄŸaya ve diÄŸer insanlara daha fazla hükmetmesini saÄŸlayan bir araçtır da aslında. Ona olan muhalefet bizatihi kendisinden deÄŸil, ortaya çıkan sonucunun insanın aleyhine iÅŸlemesinden kaynaklandığı içindir. Filmdeki bir vaaz sahnesinde vaiz bir Ä°ngiliz'le yapmış olduÄŸu diyalogdan bahsederken, adamın  "hem Ä°sa'nın yolundan yürüyüp,hem tv izleyemez misiniz?"sorusuna "Evet, iyi bir  aldatmaca olurdu.EÄŸer dünyevi ÅŸeylerle sürekli dikkatimizi dağıtırsak , aklımız nasıl Tanrı'da olabilir? Hayatlarımızı basit tutuyoruz ki cennete gidiÅŸ yolumuz sonuna dek açık olsun ve engellerle dolu olmasın.." ÅŸeklinde cevap vererek aslında neden teknolojiyi kullanmadıklarına yönelik sebeplerden birini de söylemiÅŸ olur.

Teknolojiyi tamamen hayatımızdan çıkaramayız evet. Çünkü o artık hayatımızın bir parçası olmuÅŸtur. Günümüzdeki bu gerçekliÄŸi göz ardı ederek teknolojiden bağımsız doÄŸayla bütünleÅŸen ütopyalarında gerçekçi olmadığı malumdur. Muhabbetlerde belki estetik hava katabilir. Ya da ara sıra bazı filmlerde gördüğümüz bireysel varoluÅŸunu bulmaya çalışan insanların doÄŸaya kaçıp oralarda hayat kurması hayalleri bize çekici gelebilir. Fakat çözümün buralarda olmadığını aslında hepimiz çok iyi biliyoruz. Ali Åžeriati teknoloji için sermaye ile sanayinin gayri meÅŸru çocuÄŸu demektedir. Öyleyse sorunun temelde bizden neleri aldığına veya almakta olduÄŸuna eÄŸilerek anlamaya çalışmalıyız. AmiÅŸler'in özelinde bu duruma eÄŸildiÄŸimizde hayatın basitliÄŸini, muhabbeti, samimiyeti ve insanın kendisiyle, insanla, doÄŸayla ve Rabbiyle olan iliÅŸkisindeki dengeleri bozacak ÅŸekilde oynayabildiÄŸini fark edebiliriz. Bu dengenin temelinde ise  aile kavramı çok önemli bir yer tutmaktadır. Sonuçta saydığımız tüm bu durumların temelinde aslında aile ve aile iliÅŸkileri yatmaktadır.

Belki yalıtılmış cemaatler ÅŸeklinde AmiÅŸler tarzı bir uygulama yapamayabiliriz, ki belki de buna gerek de yoktur. Bizim ihtiyacımız olan ÅŸey ise hayatı bütün yönleriyle evetlemeyi becerip, bu karmaÅŸanın içerisinde kendimizle, doÄŸayla ve Rabbimizle olan iliÅŸkimizi bir mizan üzere tutmayı saÄŸlamaya çalışmaktır. Bunun olabilmesinin en önemli öncülü ise aile ocağının güçlü olması ve birbirimizle olan dayanışmalarımızın bizi destekler nitelikte olmasıdır. AmiÅŸler'in örnekliÄŸi bunun olunabilirliÄŸini farklı bir yaÅŸam tarzı üzerinden bize göstermektedir. Bu yaÅŸam tarzı örnekliÄŸinde merkezde olan ise aile ve sürekli birbirleriyle iletiÅŸim ve muhabbet halinde olan komÅŸuluk ve dostluk iliÅŸkileridir. Bu beraberinde bir diÄŸerinin derdiyle dertlenmeyi ve  müşterek hareket etme bilincini de geliÅŸtiren bir durumdur. Biz bunu yalıtılmış bir toplum olarak deÄŸil, hayatı bütün gerçekliÄŸiyle kabul edip onu ÅŸekillendirebilen bir müslüman bilinciyle baÅŸarabilmeliyiz ve baÅŸarmalıyız da.  

(Bu Makale, Genç Öncüler  Dergisinin 2016-113. Sayısında Yayınlanmıştır.)

MUHAMMED SALÄ°H DEMÄ°RTAÅž

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.