Sosyal Medya

Makale

Aşırılık

Milletlerin ruhlarına uygun kavramları bulunuyor. Bunlar bir anlamda toplum hayatında belirleyicidirler. Onlara yüklenen anlam ile yaşananlar arasında bir uyum ve özdeşlik bulunur.

 

Bazen hayatın önüne geçen kimi kavramlar bir milleti belli yönlere doğru sürükler. Bu yön belirleyicilik zamanla zarar verir. Bize ait kimi kavramların bugün ifade ve algısı elbette zor. Çünkü farklı bir dünyada yaşıyoruz artık. Müslüman olsak bile ne yazık ki böyle. Hayata egemen olan ve ruh veren düşüncenin, inancın devrede çıkmasıyla yabancılıklar hayata siner.

 

“Ä°frat” ve “tefrit” bunların baÅŸlıcalarından. Aşırılık veya uçlarda gezinmek gibi bir karşılığı var bunların. Bu durumda hayata egemen olan ÅŸey duygusallık olur. Bir diÄŸer tanımıyla hamaset devreye girer. O zaman bu, insana yön verir ki saÄŸlıklı bir durum olmaz. Aşırılık insanı uçlara götürür. Geri dönülmez bir yola sürükler. Duyguyu denetim altına almak için hem sabır ve hem sükûnet hem de aklın devreye girmesi gerekir.

Elbette hayatta duygunun önemi büyük. Kalpten gelen bir durumdur bu. Kalp ile aklın dengesi insanı uçlara sürüklemekten korur. Öfke değil sükûnet, telâş değil sabır, panik değil soğukkanlılık insanı dengeler. Öfke, telâş ve panik insanı uçlara götürür. Sağlıklı düşünmeyi ve karar vermeyi engeller.

 

Günümüz insanı birçok yönden huzursuz ve tedirgin. Kendi ruh dünyasında yaşamıyor. Bunun sonucu uçlara sürükleniyor. Kendisini bunlardan koruyan etmenlerden yoksun kalınca ipin ucu kaçıyor. Kendisine ait olmayan kavramlar ile hayata tutunuyor. Öfke ve şiddet de bunun sonucu ortaya çıkıyor.

 

Orta yol belli bir düşünce ve inanış içinde muvazaa değildir. Teslimiyet ise asla. Çünkü günümüz kuşatılmışlığında insanlar körü körüne uçurumlara sürükleniyorlar. Arzulanan veya istenenin dışına çıkılıyor. Müslümanların günümüzde en çok zarar gördüğü tutum da bu.Can havliyle saldırganlaşıyor.

 

Åžiddetin en yoÄŸununu yaÅŸamış olan Peygamberimiz, korunmuÅŸluÄŸuna raÄŸmen Mekke’yi terk ediyor. Yeni bir hayata baÅŸlıyor. Yeni bir kent, yeni bir medeniyet kuruyor. Bu, giderek büyüyor, açımlanıyor ve dünyayı kuÅŸatıyor. Bütün bu zorbalıklara, iÅŸkencelere ve akıl almaz zulümlere raÄŸmen Mekke’nin fethinde itidalli oluyor. Anlayışı ve inanışı gereÄŸi böyle. Åžiddete ÅŸiddet ile karşılık vermiyor. En azılı olanlar bile bağışlanıyor.

 

Sabır da ibadetin bir türü. Ä°nancın gereklerinden. Zorlukları aÅŸmanın biricik yöntemi. Ä°nsan, kendini uçuruma atacak deÄŸil. Uçurumdan korunmanın ve bir çıkar yolu bulmanın gerekliliÄŸi var. Ä°nsan kıymetli bir varlık. Can kendisine emanet edilmiÅŸ. Bunu korumakla da yükümlü. Zor bir hayatın ve koÅŸulların içinden sıyrılmak ve bir çıkış yolu bulmak onun görev ve sorumluluÄŸunda. Bazen Hz. Musa gibi Firavun’un sarayında yaÅŸama zorunluluÄŸu bile olabiliyor. Kendisini bekleyen bir gelecek var çünkü.

 

Öfke bir savunma refleksi. Sevgi de öyle. İnsan ipin ucunu kaçırınca sınır tanımıyor. Uçlara gidebiliyor. Bu da ister istemez zarar veriyor. Zamanla durulununca her şey yerli yerine oturuyor ama iş işten geçiyor.

 

Yönetim erkinde bulunanlara büyük bir sorumluluk düşüyor. Özellikle. Onlar salt kendilerinden sorumlu deÄŸildirler. Büyük bir kitleyi yönetenler bütüne tam olarak hâkim olamayabiliyorlar. Adil olmak ve dengeli olmak çok zorlaşıyor. Hz. Ömer’in Fırat’ın kıyısındaki bir koyundan kendini sorumlu tutması büyük bir düşünce sorumluluÄŸu. Olması çok zor olan. Ama sonucu kendisine çıkacak bir duruma iÅŸaret. Hz. Ebubekir baÅŸta olmak üzere sorumluluktan kaçıyorlar. Zorla görev kabul ediyorlar. Çünkü insanı yönetmek kadar zor bir durum olmasa gerek. Her insan bir ben her ben bir dünya ve farklı.

 

İnsan mazlum hem zalim, hem masum hem değil. İnsan dengesini korumak kadar zor bir durum olmasa gerek. Asıl sorumluluk o anda başlar. Dengeyi bilmek uçlara taşmamak ve sabırlı olmak. Süreci asıl sahibine havale etmek ve teslim olmak. Yoksa insan farkında olmadan zalimleşebiliyor.

 

MÄ°LLÄ° GAZETE

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.