Makale
Suç, ceza ve aşk
Maktul kendi katlinden bütünüyle sorumsuz deÄŸil. / Soyguna uÄŸrayan da soyulmuÅŸ olmaktan tamamen kabahatsiz deÄŸil. / Ä°yi insan, kötünün yaptıklarına karşı tamamen masum deÄŸil. / Ve temiz el, tamamen azade deÄŸildir kirli elin cürümlerinden. / Evet, suçlu çoÄŸu zaman maÄŸdurun kurbanıdır. / Dahası; mahkûm olan, çoÄŸu zaman suçtan ve kabahatten azade olanların yükünü taşır: / Bu yüzden zalim ile mazlumu, masum ile mahkûmu ayırt edemezsiniz. / ...Sizden biri bir kadını sadakatsiz diye yargılarsa, kadının kocasının kalbini de tartsın terazide, onun ruhunu da vursun ölçeklere. Suçluya kamçı kaldırmak isteyen kiÅŸi, maÄŸdurun ruhuna baksın.” Böyle söylüyor Halil Cibran (ErmiÅŸ, çev. M. Hakkı Suçin, Kırmızı Y. Ä°st. 2016, s. 74).
Çoğu kez görmek istemediğimiz, gördüğümüz ve kabul ettiğimiz takdirde kendimizi de suçlu saymaktan kaçınamayacağımız bir ince dengenin sözünü ediyor yazar.
Hepimiz aynı suç ortamının üyeleri olarak yer alıyoruz bu toplumda.
Suçlu, bir başına işlemedi o suçu. Mağdur onun karşısında aynı ortamda yer almayaydı o suç işlenmemiş olacaktı.
Bu görüş, suçluyu masum kabul etmeyi öngörmüyor. Fakat suçun bir toplumsal şartın tezahürü olduğunu ifade etmek istiyor. Suçlunun mağdurun kurbanı olduğunu söylemek, onun mağdur ile aynı toplumsal ortamı paylaştığını ileri sürmek demek olur.
Âşık da bir başına âşık olmadı. Aşığın yaşadığı toplumsal ortam maşuka da yer açmayaydı âşık maşukunu nasıl bulabilirdi?
Aşk, Platon'un ideler âleminde yüzen soyut bir kavram olarak kabul edilebilse bile, o ide bir insanın kalbinde yer tutmadan, onun gerçekliği soyut bir gerçeklik olarak kalırdı evrende. Onun somutlaşması insan yüreğinde yer tutmasıyla kabildir. Öyleyse aşkın kendini gerçekleştirmesi, ona kalbinde yer açacak bir insanın varlığını gerektirir. Evet, bir insan... Eğer o insanın sayısı ikiye çıkarsa aşk üzerinden teatinin, iletişimin başlamasına yol açılır.
Hep söylüyorum, aşk, sevgiliye ulaşma iştiyakıyla yanıp tutuşma halidir... Âşık her zaman yaralıdır, her zaman hüsrandadır; yazık ki, böyledir... O, kendi yaralarını onarmaz, onaramaz, onarmak da istemez; o, kendi yarasından memnundur, çünkü o yara ona maşuktan yansıyıp gelmiştir: maşuktan gelen her bela baş göz üstünedir...
Suçluya kaldırılan kamçı aynı zamanda topluma da kaldırılmış sayılsa da, aşk ilişkisinde maşukun başından def edilecek bela onu maşukundan uzak tutmanın yolunu döşer.
Suçlu, yarasının sağaltılmasına taliptir; âşıksa belasının ziyadeleşmesine...
Kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.