Makale
Parça Parça Edilen Din
''Onlar ki Kur'anı parça parça ettiler.Rabb’ine andolsun ki yaptıklarından dolayı muhakkak surette onların hepsini sorguya çekeceÄŸiz.'' (Hicr-91-92-93)
Bugün vahşi kapitalist kültürün egemenliği altında bulunan İslam coğrafyasındaki Müslümanların birliğinin oluşturmak İslam ümmetinin geleceği açısından hayati bir gerekliliktir.Müslümanlar tarih içinde yitirdikleri veya zayıflayan kardeşliklerini yeniden ihya etmek zorundadırlar.Müslümanların bir tek ümmet olduğu (23/52) bilincine ulaşmak tevhidi bilince ulaşmakla eş değerdir geleneğin olumsuzlukları yanında vahiy dışı çağdaş kültürlerin yapay sorunların ve sınırların birbirine yabancılaştırdığı Müslümanların birliğinin yeniden tesir edilmesi istediği her geçen gün güçlenmektedir.Gel gör ki şu anda İslam ümmeti imamesi kopmuş tesbih taneleri gibi paramparça dağılmış emperyalist A.B.D ve haçlı zihniyetinin güdümünde işgal sofralarında meze durumuna düşmüştür.. Onlar seyrediyor, Müslüman halk birbirini öldürüyor senaryolarını oynuyorlar.
Ä°nsanların ayrılığa düşmelerinin sebepleri heva ve heveslerini aÅŸamamaları ''nefsini ilahlaÅŸtıran kiÅŸiyi gördün mü ?'' (25/53) , kendilerine Rabb’leri katında doÄŸru yolu gösterecek ve ÅŸifa olacak kitaplar verilmesine raÄŸmen aralarında yarattıkları kıskançlıkları kıramamaları (2/213) ve dolayısıyla Allah'ın kitabını gereÄŸince akledememeleriydi. (2/44) Birçok konuda ihtilaflar sökün etti ve sonra içlerini aralarında parçaladılar çeÅŸitli kitaplara ayırdılar. (23/53) Yani dinlerini parça parça edip grup grup oldular. ''Dinlerini bölüp gruplara ayıranlar var ya senin onlarla hiç bir alakan yoktur onların iÅŸi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.'' (6/159) Kendisine kelimeler verilen (2/37) Adem (a.s.)’dan bu yana tüm insanlık için kurtuluÅŸ yolu hep aynı olmuÅŸtur. Bu yolun özü ve adı birdir. Allah katında din Ä°slam’dır. (3/19). Daha sonra oluÅŸan tahrifatlara raÄŸmen Ä°brahim (a.s.)’ın dininin adı da budur Hz. Ä°sa’nın ki de. Tahrik olmuÅŸ din anlayışının ve cahili geleneÄŸin çürümüşlüğü karşısında hayatı yeniden ıslah etmek ve insanları aydınlığa ulaÅŸtırmak üzere Hz. Muhammed'e tamamlanmış olarak vahy edilen (5/3) dinin adı da Ä°slam’dır. Ama toplumsal yaÅŸamda dile getirilen önceki ihtilaflar ve ayrışmalar Rasulullah'ın (sav.) vefatından sonra Ä°slam Dünyasında da varlığını göstermiÅŸ ve devasa sorunlara neden olmuÅŸtur.
Oysa yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim’de müminlerin bilerek hakka ÅŸahitlik etmelerini istemiÅŸti. (42/86) Onların kardeÅŸ olduÄŸunu (49/10) ve Allah yolunda birbirlerine kenetlenmiÅŸ bir bina gibi saf baÄŸlayacaklarını (61/4) ifade etmiÅŸti. Ayrılığa düşülmesini olumsuzlamıştı. (42/14) Ve kitapta ihtilaflardan arınma yolunun Allah'a ve Resul’üne yönelmek olduÄŸu gösteriliyordu (4/59) Ayrıca kendilerine apaçık ayetler sunulduÄŸu halde ihtilaflardan vazgeçmeyenlerin kötü bir akıbetin beklediÄŸi hatırlatılıyordu (3/105).
Rasulullah hayatta iken Müslümanlar arasında bölünmelere neden olacak her hangi bir ihtilaf olmadı. Rasulullah Müslümanların öğretmeni ve önderi idi. Ona itaat etmek Müslüman olabilmenin zorunlu gereÄŸi idi. (4/64). O Müslümanlar arasında Allah’ın kitabı ile hükmediyordu (4/105). Onlara vahyin anlaşılması ve yaÅŸanması hususunda ÅŸahitlik yapıyordu. (2/143) Ve onun döneminde Müslümanlar vasat bir ümmet olarak vahdeti oluÅŸturmuÅŸlar ve insanlara tevhidi hakikatlerin ÅŸahitliÄŸini sosyal yaÅŸamın içinde göstermiÅŸlerdi. Bunun ile birlikte Kur'an’ın mesajı evrenseldi. O her dönemde ve her iklimde yaÅŸanabilecek vahyi ilkeler ve emirler bütünüydü.
Müslümanların daha sonraki dönemlerde de Kur'an’ın bildirdiÄŸi ve Rasulullah'ın uygulamalarını gösterdiÄŸi doÄŸrultuda Allah'a topluca kulluk etmek, aralarındaki iÅŸleri istiÅŸare ile halletmek, birlikte ruku etmek, zulüm ve saldırı karşısında topluca tavır almak birbirlerine karşı merhametli bağışlayıcı olmak kendilerinden olan Ul’ül emre uymak, ihtilaflarını Kur'an’ın hakemliÄŸinde çözmek gibi toplumsal sorumlulukları devam etmekteydi. Güçlerinin zayıflamaması için birbirleriyle çekiÅŸmemeleri ve kardeÅŸlik hukuklarına dikkat etmeliydiler (8/46). Dağılır ayrılmamalarının yolu Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaktı (3/103). Ama Hz. Muhammed’in vefatından sonra Müslümanlarda önceki milletlerin başına gelen acı akıbeti yaÅŸamaya baÅŸladılar. Ãœmmetin birlikteliÄŸinin zedeleyen bazı olumsuzluklar hissedilmeye baÅŸlandı. Ve peÅŸi sıra vahyin ortaya koyduÄŸu toplumsal yasalar varlığını gösterdi. Zira Rabbimiz kendinde bulunan güzel meziyetleri deÄŸiÅŸtirmedikçe bir millete verdiÄŸi nimeti deÄŸiÅŸtirmeyeceÄŸini bildirmekteydi.(8/53) Günümüzde olduÄŸu gibi Ä°slam tarihi içinde de sürekli olarak gündeme getirilen vahdet konusu aynı zamanda yitirilen bir birlikteliÄŸin de ifadesi oluyordu.
Cahili kültürel ve kişisel ihtiraslar, insanları Kur'anın aydınlığı karşısında köreltti. Müslümanların bazıları kitabı okudukları halde Yahudi ve Hristiyanlar gibi birbirlerini doğru bir temel üzerinde olmamakla şuçlamaya başladılar.(3/113)
Bazılarıda, ellerinde vahiy bilgisini tutmalarına raÄŸmen çekememezlik yüzünden birbirlerine düştüler (42/14). Kuran’ın sunduÄŸu kolaylık ve anlaşılırlık imkanları içinde vahye teslim olunacağına, farklılaÅŸan deÄŸerler, cahili arzular, beÅŸeri anlayışlar kendilerini Kur'an’la ifade etmeye çalıştılar. Bu noktadan sonra Kur'an’ın parça parça edilmesi (15/91) söz konusu idi.
Hicri, birinci, ikinci, üçüncü asırlarda (makalat) << fırak >> << Milel ve Nihal>> başlıklarıyla fırkalaşmaların ifadesi olan kitaplar yazıldı. Bu kitaplarda ümmetin bölünen parçaları kendi fırkalarının tezlerini oluşturmaya ve nassları kendi tezleri doğrultusunda tefsir etmeye gayret ettiler. Sosyal konumları vahyi ölçüler belirleyeceğine, vahyi ölçüler ve Hz. Muhammed'in sünneti, Kur'an ve sünnet müdafaası iddiası altında önceden kazanılmış veya gasp edilmiş sosyal konumlara göre yorumlanmaya başlandı. Artık çoğu kişi için nassların yönlendiriciliği değil, nassların yönlendirilmesi söz konusu idi.
Heva ve hevesler ön plana çıktı. Dillerini, Allah’ın ayetleriyle eÄŸip bükenler (3/78) çoÄŸaldı. Kelimelerin yerleri deÄŸiÅŸtirildi (5/41). Allah'ın ayetlerini gizlemeye cüret edenler tövbe edip Rabbimizden af dileyeceklerine, lanetleneceklerini bile bile (2/159) bu tavırlarına gerekçe olarak bazı lafızlara yeni ilahi anlamlar yüklediler.
Söz konusu olumsuzluklar yanında her Fırka, Fırka-ı Naciye olduÄŸu iddiasıyla diÄŸer gurupları dışlama ve tekfir etme hastalığına yakalandı. Ä°ÅŸ başına geldikten sonra bozgunculuk yapan (2/205) iktidar sahipleriyle mücadele etmek ve zulmedenlere eÄŸilim göstermemek (11/113) gibi yükümlülüklerini Müslümanların çoÄŸu unuttu. Yüce Rabbimiz tabi ki bozgunculuk yapanı ıslah edenden ayırt edecekti (2/220) iÅŸlerini kendi aralarında farklı kitaplar halinde parçalayıp bölenler (23/53) gibi Kur'an’ı terkedilmiÅŸ (25/30) bir durumda bırakanlar, yaptıkları haksızlıklardan sonra tevbe edip hallerini ıslah edeceklerine (5/39) diÄŸer grupları bi’datçılık ve bozgunculukla suçlamaya devam ettiler.
Ayrılıklar katmerleÅŸti, Ä°slam tarihi ile ilgili rivayetlere bakılacak olursa öyle onlar yaÅŸandı ve hala yaÅŸanıyor ki küffar karşısında dökülecek kanlar adeta iç savaÅŸa dönüşen mezhep kavgalarında heder edilir oldu. Åžu anda da mezhepçi holiganlar kan akıtmaya devam ediyorlar. Ãœmmetin dirlik ve düzeni bozuldu. Ãœmmetin bilincini yaÅŸatan tevhidi inanç Ä°slam dünyasına görünebilir bir ÅŸekilde toplumsal gününü yitirdi. Rabbimizin ''Dini dosdoÄŸru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin’’ (42/12) hitabıyla yaptığı tavsiyeye uyulmadı. Birbirleriyle çekiÅŸen Müslümanlar çözülüp yılgınlaÅŸtılar. Rüzgarları kesildi (8/46).
Bugün insanların Ä°slam’a, Müslümanlarında birliÄŸe, vahdete, ÅŸiddetle ihtiyacı var. Bu ise temenniyle olmaz . Vahdet, var olan ayrılıklarından uzaklaÅŸma emelini içermekle birlikte ayrılıkların üreme kaynaklarını kurutmayı da amaçlamalıdır. Hastalığın nedenleri iyi teÅŸhis edilmelidir.
Kültürümüzü, alışkanlıklarımızı, duygularımızı, Kur'an’ın aydınlığıyla tarihi kaynakların tasallutundan ve bencilliklerden arındırmalı aynı tarih içerisinde güç bulan her türlü ÅŸirkin, zulmün, haksızlığın karşısındayükselen tevhidi mücadele çizgisini iyi kavramalı ve bu çizgiyi kalınlaÅŸtırarak daha da yaygınlaÅŸtırmalıyız.
<< Bu benim dosdoğru yolumdur. Şu halde ona uyun sizi o'nun yolundan ayıracak yollara uymayın.>> (Enam153)
''Rasul: ''Ya Rabbi kavmim bu Kur'an-ı terk etti.'' (25/30)
Bu ayetler hepimiz için yol iÅŸaretleri olmalıdır. Ä°slam’ı bilerek yaÅŸayalım eÄŸer adam gibi Müslümanca yaÅŸayacaksak dinini parça paça edenlerden, dinini oyun ve eÄŸlence edenlerden, ekranlarda ÅŸarlatanlık eden din adına ahkam kesen ÅŸarlatanlardan, hokkabazlardan yorumlarını din edinenlerden bu halkı uzaklaÅŸtırmalıyız - vahiyle yüzleÅŸtirmeliyiz… Akıllarıyla - vahyi birleÅŸtirmeliyiz Kur'an’a önyargısız olarak yaklaÅŸmalarını saÄŸlamalıyız.
Henüz yorum yapılmamış.