Sosyal Medya

Makale

İktidar Aracı Olarak Borç

-"Borçlandırılmış İnsanın İmali" üzerine bir değerlendirme-

Ä°nsanlığın tarih içindeki en kadim sorunlarından biri iktidar iliÅŸkileri sorunudur.  Ä°ktidarın gücüne malik olanlar çeÅŸitli araçlarla diÄŸerleri üzerinde tahakküm kurma fırsatına sahip olurlar. Belli bir azınlık toplumların  hayatları, gelecekleri, iradeleri ve hayalleri üzerinden oluÅŸturdukları denetimli kurgularla "tanrıcılık" oynama çalışır.

Toplumlar bu kurguları yıkacak gerekli güce sahip olsalar da kurguların ikna ediciliği (güvenlik,geçinme,barınma vb ihtiyaçlarının en azından sistem içerisinde sağlanması) ve örülen ağların(eğitim,iş,kariyer vs) sıklığından dolayı onları harekete geçirebilecek motivasyon ve birliğin oluşması çok zor gerçekleşir. Tarihsel süreç içerisinde bu iktidar ilişkilerinin dinamikleri değişkenlik gösterse de mahiyeti itibariyle toplumsal paylaşımdaki dengesizliğin kendisi her zaman bir sorun olagelmiştir.

Günümüzde de bu dengesizliğin kilit noktalarından biri "borçlandırılmış insandır". Ekonomi gibi derinlemesine bilgim olmayan bir alanda ahkam kesmekten çekinerek ve affınıza sığınarak Maurizio Lazzarato'nun "Borçlandırılmış İnsanın İmali" adlı kitabından yola çıkmak suretiyle borcun etik-politik düzlemdeki yerini, soy kütüğünü ve sınıfsal mücadelelerde kendisini neoliberalizm üzerinden yenileyen kapitalist ekonomideki konumuna kısa bir şekilde değinerek hem kitap hakkında özlü bir değerlendirme hem de bir beyin fırtınası yapmaya çalışacağım.

Öncelikle yazıya ilk girişi iktidar ilişkileri üzerinden yapmamın arka planında Lazzarato'dan esinlendiğim borcun evrensel bir iktidar ilişkisi olduğu izlenimi vardır. Çünkü onun tabiriyle bu herkesi kapsar: kredi almak için fazla fakir olanlar dahil kamu borçlarının ödenmesi üzerinden alacaklılara faizleri ödemek zorundadır; bir refah-devletine kavuşmak için fazla yoksul olan ülkeler bile borçlarını geri ödemekle yükümlüdür.

Toplum kamusal borç üzerinden bir şekilde borçlandırılmakta ve bu borçlandırma gelecek nesillere de aktarılarak devam etmektedir. Bu, işin bireysel olarak bizi aşan boyutuyla alakalı kısmıdır. Bunun yanı sıra tüketim, çoğu zaman kendi tercihimizle kullandığımız kredi kartlarıyla ödenen gündelik malların alınmasında bile borçla işlemektedir. Yazarın D.Plihon'dan alıntıladığı gibi kredi kartı , onu taşıyan kişiyi daima borçluya, hayat boyu "borçlandırılmış insana" dönüştürmenin en basit yoludur.

Burada  Ã¶nemli bir ayrıntıyı paylaÅŸmak isterim. Yazar kitabında kapitalizmin ne olduÄŸunu tanımlamaz çünkü kapitalizm hep oluÅŸ halindedir. Belli bir sistematik yapısı yoktur.

Burada yakalamamız gereken nokta onun nasıl iÅŸlediÄŸidir.  Bu sebeple ki, iktidar iliÅŸkilerini hem tarihsel hem pragmatik açıdan okuyarak kapitalizmin iÅŸleyiÅŸindeki davranış kalıplarını anlayabiliriz. Bununla birlikte yazarın da sıklıkla belirttiÄŸi gibi diyebiliriz ki: kapitalizme sanayi, finans, devlet ya da bilgi üretimi gibi bir temel aramak faydasızdır. Çünkü iktidar iliÅŸkilerinin kendisinden türeyebileceÄŸi tek bir merkez yoktur. Ekonomik, politik ve sosyal farklı güç aygıtları (dispositif) vardır ve her biri kendi özgül stratejisi ile yönetilenler üzerinde "boyun eÄŸdirme", yazarın deyimiyle tabiiyet oluÅŸturmaya çalışır. Borç ekonomisi denilen ÅŸey ise  yazarın vurgulayarak kast ettiÄŸi bu çokluÄŸu bir arada tutan düzenlemedir.

Yazarın anlatımındaki kanımca en ilginç olan noktası ise Nietzsche'nin Deleuze ve Guattari yorumu üzerinden borcun soy kütüğüne yönelik politik ve ahlaki (etik) bir arka planına deÄŸinmesiydi. Bu politik-etik kısma deÄŸinmeden önce,  yazarın Deleuze'un yorumuna baÅŸvurarak  Nietzsche'nin  toplumsal örgütlenmeyi deÄŸiÅŸ-tokuÅŸta deÄŸil, kredide görmesi  ilkel ekonomiye(!?) farklı bir bakış açısı getirmesi açısından ufuk açıcıydı. Fakat bu önermede tam olarak deÄŸiÅŸ-tokuÅŸu yok saymaktan ziyade deÄŸiÅŸ-tokuÅŸun  eÅŸitlik mantığına göre deÄŸil, dengesizlik ve "gücün ayrımsallığı" mantığına göre iÅŸlediÄŸini belirtmek gerek.

Bu ÅŸekilde borçta toplumsal iktidar iliÅŸkisinin ilk örneÄŸini görmüş oluruz. Bu, yazarın da belirttiÄŸi gibi ekonomi ve toplumu, eÅŸitliÄŸi içeren meta deÄŸiÅŸ tokuÅŸu temeli üzerinden deÄŸil tamamen güç asimetresi üzerinden hareketle kavramak, toplumsal kesimler arasına iktidar ayrımları sokmak, gücü elinde bulunduranların ekonomi ve toplum üzerinde yok etme/yaratma iktidarı sunduÄŸu için aynı zamanda paraya yeni bir tanım vermek anlamına da  gelir. Öte yandan borçlanmak demek ekonomik iliÅŸkileri öznel kılmaktır.

Çünkü yazarın ifadesiyle borç, kendini gerçekleÅŸtirmek için, öznelliÄŸin biçimlendirilmesini ve denetimini gerektiren ekonomik bir iliÅŸkidir. Buradaki öznellikten kasıt, oluÅŸan borç iliÅŸkisinde daha açık ifadeyle iktidar iliÅŸkisinde alacaklının kurguladığı sınırlarda, borçlunun da bu kurgunun içerisinde kendisini aktif bir ÅŸekilde  borcunu ödemek üzere gerçekleÅŸtirmesi ve denetlenmesidir(özellikle içsel-ahlaki bir denetim).

Günümüzde ise bu durum pek de farklı olmamakla beraber kurgunun sınırları daha esnek ve kapsamlıdır. Neoliberal projenin dayandığı bugünkü baskın küresel ahval, borçlar üzerine kurulu bir düzendir.

Tam bu noktada ise karşımıza borçlu-alacaklı iliÅŸkisindeki etik boyut çıkıyor. En basit ÅŸekliyle kredi/borç dediÄŸimiz ÅŸey bir ödeme vaadidir. Buradaki vaat, borçlunun kendisine ve geleceÄŸe ait belli bir süreyi alacaklıya yani sermaye sahibine, bir diÄŸer ifadeyle paranın alıcı gücünden ziyade yok edici/yaratıcı gücünü elinde bulundurana satması demektir.Yani gelecek, deÄŸer vaadi  olarak sunuluyor.

Vaatte bulunma bir "söz ve irade hafızası" gerektiriyor ise de sözün ağızdan çıkması borcun ödenmesi için kâfi deÄŸildir. Burada Nietzsche'nin belirttiÄŸi borçlunun kendine teminat olabilmesi için, onu hem sorumluluÄŸa  hem suçluluÄŸa teÅŸvik edecek bir hafıza , vicdan ve ahlak ile donatacak bir "öznelliÄŸin inÅŸası" devreye girer. Ä°ÅŸte tam bu noktada yazarın vurguladığı ÅŸekliyle borç ekonomisi aynı zamanda politika alanıyla da meÅŸgul olur, çünkü her bireyi borçlandırılmış ekonomik özneye dönüştürmek için, etik-politik inÅŸa sürecini kullanır ve sömürür.

Kredi/Borçlanma ile egemenler yani iktidar sahipleri insanın en saf ve en temiz erdemlerine, kalbin en mahrem duygularına ve bu duyguların beslediÄŸi eylemin yaratıcılığı ve eyleme gücünün kendisinin içinde bulunduÄŸu  "oluÅŸmakta olan dünyaya"  ipotek koyarak bizim davranışlarımızın tahmin edilebilirliÄŸini ölçebiliyor ve sınırlar oluÅŸturabiliyorlar. Burada farklı bir ÅŸekilde insan iradesinin olduÄŸu (oluÅŸmakta ve devam eden) dünyaya ölçüler koymaya kalkma gibi bir hadsizlik oluÅŸmaktadır.

Her zaman borçlu olduÄŸumuz bu sermaye sahipleri, Allah'ın kulları için var ettiÄŸi günlerde bile hükmedici ve denetleyici olmaya çalışarak insanların iradelerini  ve ahlaki deÄŸerlerini istismar etmektedirler.

Yazar kitabında bu durumu anlatan "..borç veren tarafından zamanın ele geçirilmesi..", "..zaman hırsızı olarak tefeci.." hatta "..Tanrı'nın mülkünün hırsızı.." gibi ifadeler kullanarak öfkesini kelimelerde sert bir şekilde hissettiriyordu. Tabi biz burada "borç" derken Ahmet'in Mehmet'ten aldığı borçtan veya bu tarz, insanların dayanışmalarından, birbirilerine destek çıkmalarından bahsetmiyoruz. Bu çok olağan ve olması gereken bir durum. Burada bahsedilen borç, iktidar ölçüsünü düzenleyen bir mekanizmadır.

Para dediÄŸimiz ÅŸey de zaten eÄŸer tekrar Nietzsche'ye geri dönecek olursak bu ölçünün tezahürüdür. Yani kökensel olarak ekonomik deÄŸildir. Özneler arasındaki iliÅŸkide iktidarı elde etmedeki ve düzenlemekteki sembolik araçtır.  Ä°ktidar iliÅŸkilerinin düzenlenmesi için paranın kurumsallaÅŸması gerekir.  Ã–lçü koyan, düzenleyen her ÅŸey de özü itibariyle politiktir. Bununla birlikte sermaye de her zaman dönüştürücü gücü kendi içinde barındırması suretiyle bizatihi politik olanın bir parçasıdır.

Hülasa yazar çözüm önerisi olarak  borçları ödemeyi reddetmek ( faizci-tefeci 'efendilerin' oluÅŸturdukları ekonomik düzende bize yükledikleri ve dayattıkları gerek kamusal gerekse toplumsal ÅŸiÅŸirilmiÅŸ borçlar) ve bunun için kavga etmek gerektiÄŸini söyler. Borç karşısında kendimizi aklamaya çalışmamamız gerektiÄŸini, her aklamanın bir suçluluÄŸu kabulleniÅŸ olduÄŸunu ifade eder.

 

Bir kaç önerisini de söyledikten sonra, zihnimizden çıkarmamamız gereken ÅŸu hatırlatmayı tekrar yapar: "borç" ekonomik bir mesele deÄŸil, bizi fakirleÅŸtirmekle kalmayıp felakete de sürükleyen bir iktidar aygıtıdır. Bu çerçevede bireysel anlamda kendimizin sistemin bir çarkı olmamasına özen göstermekle birlikte, bu tefecilerin-faizcilerin borçlandırma üzerinden kurdukları denetleme ve yönlendirmeye raÄŸmen  yardımlaÅŸmayla, müşterek ekonomik faaliyetlerle ve zamanlarımızı çalmalarına asla müsaade etmeden zekat ve sadakalarımızı (zekat malın arındırılması olarak ifade edilir.

 

Peki neyden arınma diye sorarsak; bu metnin bağlamında malın-sermayenin, insanın 'tanrılaşmaya eğiliminden' arınması olarak okuyabiliriz.) sürekli diri tutarak alternatif bir duruş sergileyebiliriz. Aksi takdirde Allah'ın kerim olan kitabında çok sert bir şekilde eleştirdiği, Allah'a ve peygambere savaş açmakla eş değer kabul ettiği tefecilik-faiz bize yıkımdan başka bir şey getirmez.

 

Mülkün gerçek sahibi olan Rabbimizin bize öğütlediÄŸi gibi servet, belli zümreler arasında dönüp dolaÅŸan bir iktidar ve güç aracına dönüşmesin. Özü itibariyle son derece politik bir inÅŸanın parçası olan bu söz, sermayenin niceliksel çoÄŸunlunun basit alım gücünden ziyade bu çoÄŸunluÄŸun sahip olduÄŸu potansiyelin yaratıcı/yok edici niteliÄŸine atıfta bulunarak insanoÄŸluna yapılan bir uyarı ve nasihattir. Çünkü her türlü  iktidar gücü ve onu dizayn edip ÅŸekillendirme istidâdı (sermaye) insanı "tanrılaÅŸmaya" kadar götürebilir. Bu ise tarih boyunca peygamberlerin ve çeÅŸitli halk önderlerinin mücadele ettiÄŸi zor ve çetin bir alan olmuÅŸtur.

 

Özü itibariyle politik olan bu mücadelenin, ana meselesi ise insanın hürleşmesi ve dirilmesidir ki; böylece bu kişilerin oluşturduğu müştereklik sermayenin yok edici/yıkıcı, müdahaleci ve denetleyici gücünün sahiplerine karşı politik, özgün ve emin bir duruşu gösterebilsin.

 

(Bu Makale, Genç Öncüler  Dergisinin 2016-112. Sayısında Yayınlanmıştır.)

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.