Sosyal Medya

Makale

Cemaatlere karşı savaş mı?

Sünnet ve cemaate bağlı olanlar (ehlü's-sünne ve'l-cemâ'a) ifadesindeki sünnet, Peygamberimiz (s.a.)- in anlattığı, yaşadığı ve yetiştirdiği örnek nesil vasıtasıyla daha sonraki zamanlarda yaşayacak olana nesillere örnek almalarını hararetle tavsiye ettiği İslam anlayış ve uygulamasıdır.

Cemâ'at ise sünnete bağlı kalan, İslam'ı yaşamak, korumak ve yaymak için siyasi olarak da örgütlenmiş bulunan ümmet topluluğudur. Tarih boyunca bu topluluk Müslümanların çoğunluğuna sahip olmuş, onlardan anlayış, inanç ve siyasi tercih bakımından ayrılmış olanlar ise hep azınlıkta oluşlardır.

Kur'an'ın ve sünnetin Müslümanları teÅŸvik ettiÄŸi bir baÅŸka cemaat de “namaz cemaatidir”. Bunlar, tercihan mescidlerde ve camilerde, bunda zorluk çekenler için ise bulundukları yerde, içlerinden ilim, kıraat ve ahlak bakımından en uygun olanı imam yaparak namaz kılmaları halinde oluÅŸan “ümmetin tamamlayan cüzleri” manasındaki topluluklardır.

Bunların dışında kalan çeÅŸitli öğrenme, yardımlaÅŸma, eÄŸitim, dayanışma topluluklarına da cemaat adı verilebilir, ancak kültür ve medeniyetimizde ıstılah olarak “cemaat” yukarıda tarif etmeye çalıştığımız iki çeÅŸit topluluk için kullanılmıştır.

Bir müminin vazifesi önemli bir mazereti bulunmadıkça namazlarını cemaatle kılmak, ümmetin itikadi ve siyasi olarak bütünlüğün temsil eden sünnete bağlı büyük topluluğa katılmak, bu topluluğun varlık ve birliğini korumak için elinden geleni yapmak ve asla tefrikaya sebep olmamaktır.

Bu iki cemaate dahil olmayan veya dahil olup tefrikaya sebep olan fertler ve topluluklar meşru yolda değildirler, ana topluluğun fertleri, uygun yöntemlerle bunları ıslah etmeye, akidede ve amelde birlik ve beraberliği bozan davranışlarını önlemeye çalışırlar.

Adına geleneğimizdeki anlamını aşarak cemaat denilen bir grup örgütleniyor, sonra diğer gruplara cephe alıyor, düşman ile diyalog ve işbirliği yaptığı halde Müslüman gruplarla bunu yapmıyor, kendi varlığını onların yokluğunda arıyor, yeterince güçlendiğini sanınca siyasi otoriteyi kullanmaya kalkışıyor, siyasi otorite onların kötü niyet ve fiillerini keşfedip direnince ona karşı çoğu kez kendini perde arkasında saklayıp vekilleri vasıtasıyla savaş açıyor, sonunda sapkınlık ve taşkınlığını en vahim noktaya taşıyarak ve yine vekillerini kullanarak darbeye teşebbüs ediyor.

Çok şükür bu felaket teÅŸebbüs önleniyor, maÄŸdurların temsilcisi olan devlet de bir daha böyle bir oluÅŸum ve teÅŸebbüse meydan vermemek için çok yönlü tedbirler almaya baÅŸlıyor. Åžu ana kadar devletin, haddini aÅŸan bu “cemaat” yüzünden diÄŸer cemaatlere de savaÅŸ açtığı filan yok, böyle bir niyet de mevcut deÄŸil. Ama ortada dolaÅŸan bir teÅŸvik, bir de endiÅŸe var.

TeÅŸvik vaktiyle tekkeleri ve zaviyeleri kapatan, örgün ve yaygın din eÄŸitimini yasaklayan zihniyetin temsilcilerinden geliyor; onlar “mevcut tarikatler ve diÄŸer dini topluluklar da böyle bir geliÅŸmeyi bünyelerinde taşıyorlar, semirdiklerinde yarın onların da buna benzer teÅŸebbüslerde bulunmayacağını kimse garanti edemez, ÅŸu halde tamamı yasaklanmalı, faaliyet ve varlıklarına son verilmelidir” diyorlar.

İyi veya kötü niyetli, haddini aşmayan ve aşan dini topluluklar, yukarıda işaret edilen tahrikler sebebiyle devletin kendilerine karşı da bir tasfiye operasyonuna girişmesinden endişe ediyor olmalılar ki, medyadaki temsilcileri savunmaya geçmiş bulunuyorlar.

İyi niyetli ve haddini aşmayan; yani sivil örgütler olarak isteyene, kendi özel yöntemleriyle din eğitimi ve öğretimi yapan, bunun dışında dini kullanarak maddi veya siyasi çıkar peşine düşmeyen tarikatlar ve diğer dini grupların endişe etmeleri için bir sebep görmüyorum. Kendilerine açıktan ve devlet gücüyle savaş açan iktidarlar döneminde bile yaşamayı başarmış olan bu gruplar şimdi daha müsait olan zeminde elbette varlıklarını koruyacaklardır.

Kötü niyetli, haddini aşan (yoldan çıkmış), dini kullanan gruplara karşı ise mücadele sünnet ve cemaate bağlı bütün müminlerin vazifesidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.