Sosyal Medya

Makale

Sonsuzluğun Sonluda Tezahürü: KURBAN

Kurban, insanın nefsi karşılığında ödediği bedel olarak muayyen bir hayvanın Allahın adını anarak kesmesidir. Hem Ademin çocuklarına, hem İbrahim (as)ın İsmail için Allah tarafından gönderilen hayvanın kesilmesi hem de Peygamber efendimizin babası için dedesi tarafından yüz deve civarında hayvan kesilmesi, bize tarih boyunca böyle bir imkanın verildiğini göstermektedir. Bu Allaha kişinin kendi nefsi karşılığında bir bedel ödemesini içermektedir.

Kurban aynı zamanda bir bağıştır. İşte sonsuzluğun kapısını aralayan şey de tam burada tezahür etmektedir. Bir bedeli bağış olarak sonsuzluğa tevdi ediyorsunuz. Ama bu bağışı fakir, yoksul ve yetimlere veriyorsunuz. Yani sonsuzluğu sonluda tezahür ettiriyorsunuz…

Mesele şu: tarih boyunca kurban meselesini bu şekilde ele alarak kesen kişi sayısı ne kadardır. Peygamberler hariç insanoğlu bu idrak ile mi kurbanını kesmektedir. Herhangi bir şey beklemeksizin bir şey vermek olan kurban böylece kişiyi sonsuzluğa yönelik bir atılıma da davetiyedir. Bütün hikâye bu idraki dikkate alarak kurban kesebilmektir.

Modern dönemde bizatihi modern dönemin karakteristik özelliği olan bir şeyin içeriğini boşaltmak olan şey kulluk edimlerinin de başına mı geliyor? Kulluk edimleri olan namaz, sadaka, yardımlaşma, dua ve kurban kesme ile birlikte zekat verme, hacca gitmenin kendisi asrısaadette yapıldığı gibi rikkat ve dikkatle yapılmaktadır. Yoksa bir görevi ifa eder gibi mesela işe giden bir işçi ve memurun mesai saatlerini mecburi olarak orada geçirme zorunluluğuna matuf olarak orada olmanın keyfiliğini mi yaşanmaktadır.

Bir kulluk edimi ile zorunlu ifa edilen bir tavır arasında ciddi farklar vardır. Bir kere birincisinde bir samimiyet ve sahicilik varken diğerinde mecburilik ile sahtelik vardır. Mecburi olanda samimiyet aranmaz, samimiyet olmadığında da sahicilik bulunmaz…

Kulluğumuzu mecburiyet sınırlarının dışına çıkararak Yaratıcımıza olan şükür halinin hamd ile buluşmasını sağlayacak bir samimiyet ve sahicilikle gerçekleştirmeliyiz. Bu aynı zamanda sonlu olanda sonsuzluğun kapısını aralamanın istidadını ortaya koyma gücü kazandırır. Mesele şu: sonlu olanı bit- tecrübe yaşayarak öğreniyoruz. Sonsuz olana yönelik tecrübemiz ise ancak sonlu olanın sonsuzluğunu fark ettiğimizde fark edebilir ve ona yönelik bir algımız oluşabilir.

Sonluluk sonsuzluğun kudreti sayesinde varlık sahasına çıkmaktadır. Kulluk ise bu sonlu fanilerin insan olarak sonsuzluğa yönelirken sonlu hareketlerle sonsuzluğun farkındalığını oluşturdukları bir tecrübe biriktirme halidir. İşte bu tecrübe bizi sürekli Allahın varlığının tecellileri ile buluşturacak bir zihni zemini inşa eder ve bize sonsuzluğun tadımlık azığını tattırarak bizi varlığa karıştırır. O zaman hem sonlu oluşumuzun idrakini taşır hem de sonsuzluğun burada hem varlığını hem de ötede ulaşılacak bir adım olduğunun idrakine varırız.

İnsanın Allahın evine doğru yolculuğa çıktığında her şeyi geride bırakmanın buruk tadı yanında Allahın evine ulaşmanın heyecanını da tadar ve taşır. Nasıl ki her şeyi geride bırakma konusunda bir isteksizliği taşımıyorsa kişi kurban ederken de yeni bir duyguyu keşfeder ve kendisinin burada bir karşılık üzerinden varlığını sürdürdüğünün önemini kavrar. İşte bu kavrayış ki kişiye kurbanın ne olduğunu ve nasıl bir sonsuzluğun kapısını araladığının bilincine erdirir.

Hep ötelere talip olmanın bir bedeli burada olanın terk edilmesini göze alabilmektir. Çünkü burada olan hep bir sebebe irca edilir. Bir şey yapıyorsan bir karşılık bekliyorsun demektir. Ama kulluk sahici anlamı ile bir karşılık beklemeden onu yapabilmektir. O zaman sonlu olanda sonsuzluğun tadını alabilirsin. Yoksa herhangi bir karşılık ister burada ister ötede senin tavırlarının sahicilikten uzaklaştırır ve samimiyetine gölge düşürür. İstenen şey bir beklenti olmadan yapılması gerekeni yapmaktır. Allah diledi ve bu dileme benim dilemem haline geldiğinde samimiyetimi ortaya koymuş olurum. Allah diledi ama ben dilemeyi bir karşılık olarak kabul ederek yaptığımda o karşılığın kendisi için yapacağım bir edim beni Allaha ne kadar yaklaştırabilir ki o zaman mukarrebun ve sabikun olmayı sadece hayallerimizde görebiliriz. Halbuki hedef kişinin mukarrebun ve sabikun olarak Allah’ın davasının hem temsilcisi ve örnekliğini yapıp sabikun olmak hem de onu samimi bir şekilde yaparak Allaha en yakın olan mukarrebun olmaktır.

Her kulluk edimi gibi kurban edimi de sosyal bir özellik taşır. Ve bu sosyal özelliği sayesinde davanın toplumsallaşmasının bir zeminini inşa eder. Kişi, bu kulluğu gerçekleştirirken aynı zamanda kişilerin de bu kulluğa yönelmelerine bir katkı sunacaktır. Ama bu katkı ile insanların kulluğa yönelmeleri onlar üzerinde bir tahakküm kurma seansına dönüşmemelidir. Bu da modern bir hastalıktır. Bu hastalığa dikkat edilmeli…

Samimiyet insanı her kötülükten azade kılarken kulluğu samimiyetle yaptırarak sahici bir eylemin sahibi kılar. Böylece nefsini kendi elleri ile Allaha adayarak ve bunu samimiyetle yaparak aslında kendisini Allaha bağışlamış olur, tıpkı Allahın kendisini yaratırken bir bağışta bulunduğu gibi…

Not: okuyucularımın Kurban bayramını tebrik eder ve bu bayramın ümmetin dirilişine ve selametine vesile olmasını temenni ederim…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.