Sosyal Medya

Makale

Biat ve Kula Kul Olma Üzerine

Çarpık bir “Biat Kültürümüz” var.

İslam’da “Biat” vardır ama bizdeki gibi değil. Yani şartsız, sonuna kadar bir biat yoktur.

Birçok sahabe rivayetine bakarsanız:

Allah’a şirk koşmamak, hırsızlık yapmamak, çocukları diri diri gömmemek, zina yapmamak, kınayıcının kınamasından korkmamak vs üzere biat ettik…” gibi ifadeler görürsünüz.

Yani biat edilenle biat eden arasında bir sözlü antlaşma vardır. Nereye kadar ve hangi şartlarda tabii olunacağı önceden belirtilir.

 “Falanca hoca efendiye/şeyhe/lidere biat et!”

Ne üzere, nereye kadar..?

“Her ne derse, itirazsız kabul et, ölünceye kadar…”

Sorgusuz sualsiz her şeye körü körüne tabi olmak; bunun adı biat değil, düpedüz kul olmaktır ki bu şekilde bir biat ancak Allah’a yapılır.

Hutbede, “Dinleyin ve itaat edin!” diyen Halifeye;

Üstündeki cübbe için kullandığın fazla kumaşın izahını yapmadığın müddetçe itaat etmeyiz…” diyen sahabenin duruşu çok anlamlıdır.

Bugün biat ettiği şeyhe veya hoca efendiye “altındaki Mercedes’in, oturduğun villanın izahını yapmadan itaat etmiyorum” diyecek kaç yiğit var acaba?

Maalesef büyük bir çoğunluğumuz ifrat ve tefrit arasında bir yol tutturmuş gidiyor. Kimimiz hiç kimseyi takmazken kimimiz de kulluk derecesine varan bir itaat içerisinde.

Bugün, hiç kimseyi takmayan, kendi kafasına göre bir yol tutturmuş giden ciddi bir kitle var.

İslam’da ferdi duruş vardır ama tercih edilen/öğütlenen hep toplu duruş olmuştur.

Üç kişi bir araya geldiğinizde birinizi imam seçin” diyen bir dinde başıboşluk/keyfilik yoktur. Haliyle, Müslüman bir toplulukta mutlaka bir yönetici vardır ve bu yöneticiye itaat vardır.

Özetle; cem/cemaat olmak lazım, cem olurken seçilen lidere biat şart. Ama bu biat, ne akılsız bir itaat ne de başıboş keyfi duruş olmamalı. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.