Makale
Fırsat meselesi
Hemen ÅŸimdi, ÅŸu anda yapılabilecek bir iÅŸle karşı karşıya kaldığınız durumlar olur. Bir ân sonrası yoktur, nasıl ki bir ân öncesi de yoktu. Hemen o anda karar vermek zorundasınızdır. Bu, çocukların “al vermem oyunu”ndaki hale de benzetilebilir. Avucunuzdaki cismi çocuÄŸa uzatır ve “al!” teklifinde bulunursunuz, çocuk elinizdeki cismi kapacağı anda avucunuzu kapatarak geri çeker ve “vermem!” diye seslenirsiniz. Bu iÅŸte geç kaldığınız anda elinizdeki cismi kaptırırsınız. Ama bu, nihayetinde bir oyundur ve
çocuğu oyalamaya yöneliktir. Ne var ki, bu basit oyunda bile, çocuğa bir fırsatı kullanma alışkanlığı aşılama hedefi gizlidir. Çocuk elinizdeki cismi kapmakta geciktiği her seferinde, daha bir hırsla saldırır ve elinizdeki cismi kapmanın ancak o verili fırsatta mümkün olabildiğini gide gide anlamaya başlar.
Siyasetse nerdeyse baştan sona bu al vermem oyununa benziyor. Siyasette daima iki taraf yer alıyor. Mecburen. Çünkü siyasetçi ister istemez bir taraf durumunda olarak faaliyet gösterir. O, bir taraf olunca, karşı taraf kendiliğinden oluşur ve işbu al vermem oyunu, taraflar arasında aynı anda başlar. Ama çocuk oyunundan farklı olarak taraflardan biri elindeki cismi kaptırmamaya, öteki de kapmaya çalışma sürecinde, cismin kaptırıldığı ya da muhafazasına muvaffak olunduğu anda biter. Siyasette al vermem oyunu sürgit devam etmez. Bu, verili bir fırsattır ve bir defaya mahsustur. Elindeki fırsatı kaçırdığın anda iş bitmiş olur. Ya da tersi, kaptırmamayı başarırsan kazanmış sayılırsın. Burada oyalamanın, geciktirmenin, mızmızlanmanın, mızıkçılığın yeri yoktur. Bir defaya mahsus olan bir fırsat ya yerli yerince kullanılmış olur, ya da ebediyen kaçırılmış...
Adamın biri, sirk müdürüne gelir ve der ki: “Beyefendi, ben kuÅŸ taklidi yaparım, sirkinizde bana göre bir iÅŸ istiyorum.” Sirk müdürü: “Bizim kuÅŸ taklidi yapan adamımız var.” derse de, kuÅŸ taklidi yapan adam: “Ama benim gibisini bulamazsınız, ben sahici kuÅŸ gibi olurum.” der, ama sirk müdürünü ikna edemez. Bunun üzerine kuÅŸ taklidi yapan adam, bir anda kollarını çırpar ve kuÅŸ olup açık pencereden uçar gider. Sirk müdürü arkasından “aman, yaman!” diye feryat etse de, sesini bir daha iÅŸittiremez.
Marguerite Duras, bir yazısında, yıllar öncesinde rastladığı bir küçük gazete ilanının metnini hatırlıyor. Ä°lân ÅŸuymuÅŸ: “Geçen pazartesi akÅŸamı, saat yedide, Tronchet Sokağı no: X'de yer alan çiçekçi dükkânının önünden geçerken, kapıdaki adama dönüp bakan kadın, lütfen kendinizi tanıtın.” Ä°ÅŸte, geç kalmışlığın ve piÅŸmanlığın harika ve çarpıcı bir örneÄŸi... O kadın kuÅŸ olup uçmuÅŸtur, o adam kuÅŸ olup uçmuÅŸtur, o fırsat kuÅŸ olup uçmuÅŸtur, bir daha yakalanmamacasına, ebedî olarak...
Henüz yorum yapılmamış.