Makale
Kılıçdaroğlu niçin hedef seçildi?
Artvin'de CHP Genel BaÅŸkanı Kemal KılıçdaroÄŸlu'na yönelik saldırı giriÅŸimi, “Yenikapı Ruhu” olarak ifadesini bulan “milli dayanışma”dan ne kadar rahatsızlık duyulduÄŸunun bir göstergesi. Öte yandan CHP'nin “Cerablus Operasyonu”na verdiÄŸi desteÄŸin 15 Temmuz darbe giriÅŸimi karşısında Yenikapı'da sergilenen dayanışmayla sınırlı olmadığının bir ispatı.
Türkiye'yi zaafa düşürmek isteyen uluslararası güç odaklarının terör yoluyla ulaÅŸmak istedikleri hedeflerin başında, ülkenin dirliÄŸi ve birliÄŸiyle devletin bekasını ilgilendiren konularda partiler arasındaki iÅŸbirliÄŸini akamete uÄŸratmak geliyor. Bu güç odaklarının “Devlet”i ve “Millet”i hedef alan darbe giriÅŸimi ve terör saldırıları karşısında Hükümeti yalnızlaÅŸtırmak politikası çok şükür tutmadı. Bu bakımdan KılıçdaroÄŸlu'na yönelik saldırıyı doÄŸrudan doÄŸruya milletin dayanışma ruhuna yapılmış bir suîkast olarak görmek lazım.
Ãœlkeye yönelik tehditler karşısında yekvücut olduÄŸumuz takdirde, uluslararası güç odakları tarafından yönlendirilen terör örgütlerinin etkisiz hale geleceÄŸini bilmeliyiz. Unutmayalım, peÅŸpeÅŸe gelen “Trablusgarp”, “Balkan SavaÅŸları” ve “Birinci Cihan Harbi”nde çok büyük kayıplar verdiÄŸimiz halde, ordumuz dağıtılıp tersanelerimiz iÅŸgal edildiÄŸi halde yılgınlığa düşmeyerek, pes etmeyerek, bir “Milli Mücadele” daha vererek imparatorluÄŸun yıkıntıları arasından bir “Cumhuriyet” inÅŸa etmeyi baÅŸardık. Åžimdi onu da elimizden almak istiyorlar ama biz yine aynı milletiz. Aynı kararlılık ve dayanışmayla bu hain saldırıları da göğüsleriz.
“Milli Mücadele”yi baÅŸlatan önderler arasında birçok görüş ayrılığı ve belki de eskiden kalma husumetler olduÄŸu halde, bunlar bir tarafa bırakılarak, tek bir hedefe odaklanarak milletin bekasına yönelik saldırıları bertaraf ettik. Milletlerin hayatında öyle kader anları olur ki farklı siyasi mensubiyetler ortak bir iradeye dönüşmeden ayakta kalmak imkânsız hale gelir. Bugün yaÅŸadığımız hâl budur. Biribirimize daha fazla güven duymamız, biribirimize daha fazla sırt vermemiz ÅŸart. Yüz yüze kaldığımız tehlike çemberini aÅŸmanın da, ülkemizin geleceÄŸini birlikte tasarlamanın yolu da bu dayanışma halini muhafaza etmekten geçiyor.
“15 Temmuz darbe giriÅŸimi”nin akamete uÄŸratılmasıyla ülkemiz bir uçurumun kenarından döndü ama bunun bizim için taşıdığı hayatî anlamı kendimizden baÅŸka kavrayan da pek olmadı. BaÅŸkalarının anlamak istedikleri de şüpheli. Darbeye “darbe” bile diyemeyen, dikkatleri baÅŸka taraflara odaklamak isteyen sözde müttefiklerimiz bile var. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” kabilinden taktik gerekçelerle bugün yanımızda olduÄŸu görüntüsü veren ülkelerse ayrı bir husus tabii. Uzun vadeli dostluklar tesis etmek, ülkemizin etrafında bir güvenlik çemberi oluÅŸturmak, iÅŸbirliÄŸi imkânlarını olabildiÄŸince geniÅŸletmek elbette önemlidir ama bizim kendi içimizde inÅŸa edeceÄŸimiz güven iliÅŸkisi hepsinden çok çok daha önemlidir.
Dünya sisteminin krizi derinleÅŸirken, küresel güç odakları yeni bir sistem için taÅŸları döşerken bizim de önümüzde aÅŸmamız gereken kritik eÅŸikler var. Bu eÅŸiklerde yekvücut olamadığımız takdirde paramparça olma ihtimalimiz de var. Bu yüzden olaÄŸanüstü süreçlerden geçerken son derece hassas ve dikkatli davranmaya mecburuz. Böyle süreçlerde tek bir ferdimizi bile 'güvensizlik' içinde bırakmamalıyız. “Hukukun üstünlüğü”, “Suçun ve cezaların ÅŸahsiliÄŸi” ile “Adalet'in tesisi”devlet olmanın gereklerinden olduÄŸu gibi toplumsal güven iliÅŸkimizin de temelidir. Bu temeli saÄŸlam tuttuÄŸumuz müddetçe hangi düşman bizi zincire vurabilir?
Henüz yorum yapılmamış.