Sosyal Medya

Makale

Derin devlet de yapı da meşru değildir

Devlet, kendisini temsil eden hakiki ve hükmi ÅŸahıslarda, sembollerde ete kemiÄŸe bürünür “devlet” olarak görünür. Yürütmenin başında olan hükümet (iktidar) yetkisini halktan alır. Bu yetkiye dayanarak devleti yönetir. Yönetimde eli ayağı olan bürokratlar da hükümete baÄŸlıdır; yetkiyi kanunlar, yönetmelikler ve belli alanlarda hükümetin iradesi verir.

Yönetme yetkisini halktan alan hükümetlerin ve bürokrasinin -devlet sırrı olan konular dışında- her işi açıktır, şeffaftır, denetime tabidir. Devlet sırrını da yine yetkili hükümetin ilgili birimleri bilir.

Devlet içinde; yetkisini, yönettiği halktan almayan, demokrasilerde sandıktan çıkmayan, yapıp ettikleri gizli ve yetki dışı olan yapılar meşru değildir.

Bu derin yapıları ikiye ayırmak uygun olur:

Birincisi kendilerine göre iyi niyetli, devlet ve millet hayrına faaliyeti amaçlayan yapılardır. Bunların ülkeye ve millete iyilik etme iddiasında bulunmaları kendilerini meÅŸru ve haklı kılmaz. Ãœlkeye ve millete “iktidar gibi, devletin organları gibi” hizmet etmek istiyorlarsa yapacakları ÅŸey, devletin kanunlarına göre yetki almak ve açık/ÅŸeffaf olmaktır. Aksi halde çatışmalar, tasfiyeler, ülkede huzursuzluk ve güvensizlik kaçınılmaz olacaktır.

İkincisi ülkenin ve milletin hayrına, menfaatine değil de kendi çıkarlarına ve/veya ideolojilerine hizmet için oluşan devlet içindeki gizli yapılardır. Bunların ortaya çıkmaları, hedeflerine ulaşabilmek için halktan usulüne göre yetki almaya teşebbüs etmeleri beklenemez. Ülke içinde ve dışında bazı güçler ve çevrelerle işbirliği yaparlar; bu başkalarını kullanırlar, kendilerini de onlara -bilerek bilmeyerek- kullandırırlar.

Programını ortaya koymuÅŸ, hedeflediÄŸi icraatı açıklamış ve halkından yeterli oyu alarak iktidara gelmiÅŸ hükümetlerin, hem kendilerine hem de ülkeye zarar vermesi kaçınılmaz olan “derin yapılara” müsamaha etmemesinden, gücü yettiÄŸi takdirde tasfiye etmesinden daha tabii bir ÅŸey olamaz; aksi halde bu yapılar onu yer ve bitirirler.

Merhum Muhsin YazıcıoÄŸlu'nu, “ÅŸahsına ve grubuna ait menfaati, gerektiÄŸinde kamu menfaati için fedâ etme erdemi”ne örnek olarak zikretmiÅŸtim. Bazıları bunu yanlış anlamış, “devletin bekası için derin devlet tarafından öldürüldü ve o buna razı idi” manasını çıkarmışlar.

Yukarıda maksadımı, neye örnek verdiÄŸimi açıkladım. Åžimdi ÅŸunu ilave edeyim: Turgut Özal'ı, EÅŸref Bitlis PaÅŸa'yı, Muhsin YazıcıoÄŸlu'nu ve daha nicelerini hangi gerekçe ile olursa olsun öldüren derin yapılar canidir, katildir ve cinayetlerinin “kamu menfaati, devletin bekası” ile bir alakası yoktur. Devletin bekası ve kamu menfaati bu deÄŸerlerin öldürülmesini deÄŸil, yaÅŸatılmasını zorunlu kılıyor. Gezi kalkışmasını ve benzerlerini tezgahlayan yapılar da millet-devlet düşmanlarıdır, devletini ve milletini sevenlerin bunlara destek vermesi düşünülemez.

Şimdi de derin yapıların bütün silahlarını üzerine çevirdikleri bir Erdoğan'ımız var; duam onu ve namuslu çevresini Allah'ın koruması, tavsiyem ise milletini, mukaddesatını seven herkesin bu korumaya vasıta ve yardımcı olmasıdır.
(22. 12. 2013).


Not:

Bu yazı üzerine örgütün kitabevi kitaplarımı raftan kaldırıp iade etti ve medyası da aleyhimdeki yazılara hız verdi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.