Sosyal Medya

Makale

Öyle ise hep beraber: Kahrolsun Amerika!

Canım hiç yazı yazmak istemiyor.

Söz söylemenin kifayetsizliğini yaşıyoruz.

Yaşadıklarımız gelip bir yerlerde tıkanıp kalıyor.

“Bir yanlışlık gördüğünde elinle düzelt” diyordu peygamberimiz.

O olmazsa “dilinle”.

O da olmazsa “kalbinle buÄŸz et” diyordu.

Üçüncü seçenek ‘ Ä°manın en düşük noktası’ydı.

“Yanlışlık” kelimesi yetmiyor yaÅŸadıklarımızı anlatmaya.

‘Kötülük’ kelimesi bile çok masum kalıyor.

Yanlışı düzeltecek ellerimiz şimdi kim bilir nerededir

Hangi meşguliyetin zebunu olmuştur hiçbir şeye gitmeyen ellerimiz

Elimizden bir ÅŸey gelmiyor.

Elimizde bir ÅŸey yok.

Çünkü ellerimiz ziyadesiyle dolu, ziyadesiyle meşgul.

Dünyaya sözde nizam vermeye kalkanlar gündemi ellerimize tutuşturdukları ile belirliyorlar.

Ä°ÅŸ, ihtiyaç, mülkiyet… Adına ne derseniz deyin artık.

Kalem kayıp gidiyor parmaklarımızdan, hastalığımız klavye aşamasını çoktan geçti.

Åžimdi soruyorum kendime

Hangi yazgıyı yazıyla değiştirebildin

İçimde cevap vermenin bütün kanalları tıkalı.

Tuhaf bir iştahsızlık var.

“Dilinle düzelt fenalığı’ direktifi karşısında dilime davranıyorum.

Dilim sanki dilim dilim.

Oysa ben ne kadar da çok severdim yalnızlığımın kürsüsünden agoraya inip “ey!” demeyi.

Şimdi dilimin ucuna kadar gelip dayanan şeyleri söylemeye dilim varmıyor.

Sanki söylersem kovaladıklarım büsbütün üzerime gelecekmiş gibi korkuyorum.

İnsan kovaladıklarından kaçıyorsa yerini kaybetmiş demektir.

Yerimi mi kaybettim ne

Yo, hayır, yerimiz yüreğimizdir, onu kaybetmediğim için buradayım.

“Ãœlkemdeki kuÅŸlardan ne haber vardır”

İşte bu soruyu soramıyor bir türlü içim.

Ülkem düğün evinden cenaze evine dönüşmüş.

“Dönüşmüş” dedim, oysa “dönüştürülmüş” diyecektim.

İçim dilime dolaştı.

Dilim içimi aÅŸtı, içimin sınırlarını…

Canım hiç yazı yazmak istemiyor.

Yazdığım her şey canımı yakıyor.

Elim dilime gitmiyor, dilim elime anlatamıyor meramını.

Hiç olmazsa yürekten “buÄŸz” etmeliyim, biliyorum.

‘Hiç olmazsa’ diye bilerek söyledim; ama her sokağın başı da sonu da “hiç”.

Her taraftan parçalanmış çocuk yüzleri vuruyor kıyılarıma.

En çok da kahvaltı sofrasında, akşam yemeğinde.

Hükümet şiddetle kınıyor olup biteni.

İçimdeki buğz dağı gözle kaş arasında eriyor.

Türkçe sözlü hafif acılar koridorunu kimseye sürünmeden geçiyorum.

Katil dolapta saklıyor kendini.

Ekranlarda, manşetlerde, tahliye edilmiş yüreklerde saklıyor kendini katil.

Katil tatile çıkmıyor.

Elimi dilime dilimi kalbime yaslayarak yumruk yapıyorum, utanç duvarı gibi her seferinde yolumuzun üzerine çıkan katilin suratının tam ortasına yerleştirmek için.

 O imanın en alt kademesi olan buÄŸzla: Kahrolsun Amerika!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.