Sosyal Medya

Makale

Yeni bir ülke: Mümkün ve acil

Adba International'ın kapsamlı analizine göre 15-19 Temmuz arasında içinde 'darbe' geçen 7.057.856 adet tweet atılmış. Rapora göre atılan tweetlerin %82'si 'darbe karşıtı', %18'i ise 'darbe yanlısı.'

Bunun, sosyolojik olarak sağlıklı bir veri olup olmadığını uzmanlara bırakıp, buradan hareketle söyleyeceklerimi söyleyebilirim herhalde.

Bir kere, sokakta yan yana yürüdüğümüz beş insandan birinin 'darbe yanlısı' olduğunu bilmek, hangi sebeple, hangi gerekçeyle, hangi saikle olursa olsun çok ürkütücü. Ülkesinin seçilmişlerden atanmışlara geçmesinde hiçbir beis görmemek benim asla anlayabileceğim, anlamlandırabileceğim bir şey değil.

Diğer yandan da şu: Henüz Başbakan Yıldırım'ın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'sokaklara çıkın' çağrısını duymadan sokağa çıkmış, Boğaziçi Köprüsü'ndeki yerimi almış, dolayısıyla başından beri durumu gözlemiş biri olarak diyebilirim ki o gece 'sokağa' çağrısını toplumun her kesiminden insan sahiplenmiştir. Siz bakmayın Bağdat Caddesi'nde bazılarının tanklara alkış tuttuğuna. O eskimiş, köhnemiş bir reflekstir sadece.

'Millet' dediğimiz o aziz topluluğun hemen her yanından, hemen her köşesinden insan (oranları az ya da çok) o gece Türkiye'nin 'Türkiye' olarak kalması için inisiyatif almıştır. Bunun ülkemize sağladığı imkan, bunun geleceğimize açacağı koridor tek kelimeyle muazzamdır.

Bana kimse 'sen de amma uzlaşmacı çıktın' demesin diye söylüyorum. Lafı buradan 'toplumsal uzlaşma' gibi ne idüğü belirsiz bir tanıma getirecek değilim. Merak buyurmasınlar. 'Yeniden bütün unsurlarımızla kocaman bir millet olmak'tan söz edeceğim sadece.

Yine merak buyurmasın kimse. Vallahi 'şu oligarşik sermaye ile işi pişirelim', 'şu beyaz Türklerle kaynaşalım', 'şu kendine özgürlükçü yurdum solcusuyla kanka olalım' demiyorum böyle deyince. Sadece diyorum ki böylesi bir badireyi kimlerle el ele verip atlattığımızı unutmadan usul usul acele ederek yeniden 'bir olalım.'

Şimdi size slogan atmak gibi gelecek ama, ben mesela o geceden sonra hiçbir ülkücüye 25 yıldır baktığım 'rakip takım gözlüğü'yle bakamam. Adamlarla birlikte gittik ölmeye çünkü. Sadece ülkücülere mi? Elbette hayır. 'O gece ben de oradaydım' diyen herkese... Fakat bunu derken de 'farklılıklarımızı bir yana bırakalım, her yer toz pembe olsun' falan da demiyorum. Onun adı saflık. Sadece 'artık üzerinde ittifak ettiğimiz bir vasatımız var. O vasatın adı da vatandır, Türkiye'dir. Her şeyi en baştan ve buradan konuşmaya başlayabiliriz' diyorum. 'Asıl olan bu ittifakmış, kalanı da bizim konuşa konuşa halledebileceğimiz şeylermiş' diyorum. 'Biji serok Recep Tayyip Erdoğan' diyen teyzeyle 'şehitler ölmez vatan bölünmez' diyen delikanlıyı aynı büyük şarkıda buluşturmanın imkanı eldedir' diyorum.

Evet. Bu imkan artık eldedir. Bütünüyle sivil, bütünüyle şeffaf, bütünüyle denetlenebilir, küçük-büyük her türlü klikten, her türlü dar yapıdan, her türlü modern cemaatten arınmış bir devlete ulaşabilirsek, bu başarısız darbe girişimi bu hayırlı işe yol açabilirse 'yeni Türkiye' ideali de, 'yeniden büyük Türkiye' ideali de kolaylıkla hayata geçebilecek demektir.

Bu zor mudur? Bence değildir artık. Gözü olana gün ışımıştır. Devletten bu hain yapılar temizlenirken bir yandan da devletin sivil, daha sivil, daha da sivil hale gelmesi mümkündür.

O gece gördük ki zarar sivillikten ve sivilden değil sivil olmayandan gelmektedir. O halde hadi bir el atalım. Şu tarihi fırsatı kaçırmayalım.

Ne diyordu Pogba: 'Vatan ve millet konusunda ittifak edeceksem laikçiler, PKK ve Fetö'nün yanına İslamcıları da yazmaya çalışan hırbolarla değil işte bu taş gibi halkla ittifak ederim hafız. Yanlış mıyım?'

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.