Sosyal Medya

Makale

Hele de, dışsiyasette nice perdeler örtülü iken..

Dünkü yazının devamı mahiyetinde birkaç noktaya daha değinmek gerekiyor.

Bazı okuyucular, ülkenin en üst derece sorumlusu söz konusu olunca, eleştiri bile denilemeyecek derecede mülâyim yazdığımı söylüyorlar, sanki onu her ne olursa olsun suçlamak gerekli ve de haklı görmek ise, bir suç imişçesine.. Halbuki birilerinin birilerini eleştirmek ve hattâ hakkı olduğu kadar, başkalarının da desteklemek hakkının bulunduğu kabul edilmelidir.

Ä°srail’le anlaÅŸmayı baÅŸkaları yapsaydı, onlara da böyle mülayim davranır mıydın?’ diyenler de var;  ‘Ä°slamî ilkelerin reel politikalara fedâ edildiÄŸi’ gibi suçlamalarda da bulunarak.. Ama bu gibiler, yıllardır en zâlim bir kuÅŸatma altında direnmeye çalışan mazlûm Gazze halkına yardım ulaÅŸtırılmasını da Ä°slamî bir ilke ve sorumluluk olarak görmüyorlar.

Ayrıca, ilahî emirde, kime ‘haÅŸin’ ve kime de ‘merhamet ve ÅŸefkatle yaklaÅŸmamız gerektiÄŸi’ni de gözönüne almadan veryansın ediyorlar..  

Elbette ki, kendi değerlerimizin bağlısı kimselerle, bizim değerlerimize savaş açanları aynı şekilde değerlendiremeyiz, bu açık..

***

Birilerine Resul-i Ekrem’in (S) Hudeybiye Musalahenâmesi’ni örnek gösterdiÄŸimizde, ‘Yahu, bu Hudeybiye’yi böyle tüketmeye hakkınız yok!’  diyenler de var.  Halbuki, Kur’an’ın emirleri ve Hz. Peygamber’in uygulamaları bize örnek olmayacaksa, onları niçin okur-dururuz.. Hudeybiye’den bahsedince bazıları, ‘Siz filanı Peygamber yerine mi koyuyorsunuz?’ diyecek kadar tuhaf akıl yürütmelere bile gidiyorlar.

Halbuki bugün de bir Müslümanın, o örneğin Müslüman tarafında gösterilmesinde ne beis var?

***

Unutmayalım ki,  Hz. Peygamber (S),  Mekke müşrikleriyle savaÅŸmak için yola çıkmıştı. Ama, düşman tarafından temsilciler anlaÅŸma yapılması yolunda gelmeye baÅŸlayınca..

Hz. Peygamber (S), anlaÅŸma yapmaya karar verdi ama daha ilk andan yeni problemler baÅŸladı. Çünkü anlaÅŸma, ‘Bismillahirrahmanirrahîym’  ibaresiyle yazılmaya baÅŸlanınca, müşrikler buna itiraz ettiler. Çünkü onlar Allah’a inandıklarını söyledikleri halde, baÅŸka ilahları da ÅŸirk/ ortak koÅŸtukları için müşrik ve de düşman taraf  idiler ve ‘Bizim, Rahman ve Rahîm sıfatları için ayrı ilahlarımız var..’  dediler.

Bunun üzerine, Hz. Peygamber, sadece ‘Bismikellah..’ (Allah adiyle..) diye yazdırdı ve müşrikler de bunu kabul ettiler. 

Arkasından da, anlaÅŸmanın kâtibi olan Hz. Ali’ye, ‘Bu anlaÅŸma, Resulullah Muhammed ile Mekkeliler arasında yapılmıştır’ diye yazdırınca, müşrikler kendi mantıklarına göre haksız sayılmayacak bir itiraz geliÅŸtirip,  ‘Senin Resulullah olduÄŸunu kabul etsek, sana niye düşman olalım ki..’ diye, o ibarenin de deÄŸiÅŸtirilmesini istediler. Ä°tirazı mantıkî bulan Hz. Peygamber, o ibareyi de sadece, ‘Bu anlaÅŸma Abdullah oÄŸlu Muhammed ile Mekkeliler arasında imzalanmıştır..’ ÅŸeklinde yeniden yazdırdı.

***

Ve sonraki maddeler yazılırken, bir maddeye gelindi ki, onun kabulü çok daha zor idi. Çünkü o anlaşma maddesinin yazıldığı andan itibaren, Mekkelilerden gelip Müslümanlara sığınan birisi olursa, o kişi karşı tarafa, (müşriklere) iade edilecekti.

Olacak ÅŸey miydi?

Nitekim, Hz. Ömer’in Hz. Ebubekir’e gelip, hiddetle, ‘Sabahtan beri nedir bu çektiÄŸimiz zillet.. O Resulullah, biz de Müslümanlar iken, nasıl olur?’ dediÄŸi, onu Hz. Ebubekir’in yatıştırdığı rivayeti vardır, bazı kaynaklarda..

Ve o sırada, Müslümanlara yaralı olarak sığınan Ebu Cendel, anlaÅŸmanın gereÄŸi olarak müşriklere iade edilir.

Böyle zor zamanlarda karar almak kolay değildir.

***

Mevcut anlaÅŸmada da her ÅŸey hep sizin istediÄŸiniz ÅŸekilde olmayabilir, yanlışlar bulunabilir, elbette.. Ama, bunu hemen ‘Ä°slamî ilkelerin terkedilmesi’ ya da ‘Ä°slam’a ve Filistin halkına hıyanet’ gibi laflarla deÄŸerlendirenler ve benzeri yorumları yapanlar, pratik olarak geçerli nelerin yapılabileceÄŸini de söyleyebiliyorlar mı?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.