Sosyal Medya

Makale

Yazık oluyor bize hocam

Nurettin Yıldız Hoca'nın Itri hakkında verdiği vaazı dinlerken aklıma Selahattin Yusuf'un o cümleleri geldi. Osmanlı kültür ve medeniyetini konuştuğumuz bir televizyon programında tam tamına şöyle cümleler kurmuştu Selahattin: 'Allah göstermesin, Süleymaniye Camii yıkılsa ve geriye hiçbir planı kalmasa biz bu mabedi Itri'nin Tekbir bestesinden ve Yahya Kemal'in 'Süleymaniye'de Bayram Sabahı' şiirinden hareketle yeniden, mükemmelen inşa edebiliriz.'

Söz konusu vaaza Nurettin Hoca, bence nefis bir Türk-İslam geleneği olan Enderun Teravihi'ni yerden yere vurarak başlıyor. Hocaya göre bu teravih, Osmanlı padişahları ve şehzadeleri üşenmesin de teravih kılsın diye icat edilmiş. Üstelik müziğin makamlarına da 'fonksiyon' diyor hoca, ama bu bahs-i diğer. Bunu söyledikten hemen sonra hoca bu kez de Itri'nin bestelediği salavata 'bidat' diyor. Yine hocaya göre 'müziğin katılmadığı yere şeytan destek vermiyor.'

Bu aşamadan sonra hoca, Efendimiz (sav)'in ashabına sadece bir kere cemaatle teravih kıldırmasının gerekçesini de 'o muhteşem ibadetin heyecanını, o meleklerle baş başa secde ediş anını ashabıyla bile paylaşmak istemedi. Dayanamazsınız, kaldıramazsınız diye korktu' cümlesiyle izah ediyor. Sonra da altın vuruşu yapıyor: '1400 sene sonra ümmeti geldi, müzik notalarıyla teravihi eğlenceye döndürdüler. Bir de Müslümanlara bunu izzet-i ikram olarak sunuyorlar şimdi. Kimin nesiymiş bu? İmam-ı Azam mı böyle teravih kılmış da ritüel uygulamayı yeniden başlatmışsın sen? İmam Ebu Yusuf'u mu böyle gördün sen kılarken? Halid bin Velid'i böyle namaz kılarken mi duymuştun? Hayır efendim. Hilafet makamını hak etmediği halde işgal eden Osmanlı'nın son yeteneksiz padişahlarının zevk-i sefasını ibadet diye bana sunuyorsun. Bu kıldığı, ritüel dediği teravih yüzünden o devletin çöktüğünü niye hatırlatmıyorsun? Sarayında fısk-ı fücurdan vakit bulmuş da uyduruk eğlence iki rekat namaz kılmış diye Osmanlı Sarayı, peygamber sarayı mı? Sen bunu Dolmabahçe Sarayı'nda balo salonunda kılınmış namazdan alıntıladın.'

Åžimdi burada, dini ilmi benden fersah fersah ileride bir hoca ile 'müziÄŸin helalliÄŸi, haramlığı' tartışmasına girmeyeceÄŸim. Sadece, 'Efendimiz(sav) Medine'yi teÅŸrif ederken Medine halkının çalıp söylediÄŸi 'Talaal bedru aleyna' isimli kaside müzik midir deÄŸil midir? Müzik deÄŸilse nedir? Müzikse Efendimiz(sav) bunun çalınıp söylenmesine niçin müsaade etmiÅŸtir?' diye soracağım. Ya da 'ertesi gün Uhud Savaşı'nda ÅŸehit olacak Hanzala'nın düğününde Efendimiz(sav), tef eÅŸliÄŸinde kılıç oyunu oynayan ashabına niçin müdahale etmedi?' diye soracağım. Ya da, Efendimiz(sav), Hz. AiÅŸe'nin isteÄŸi doÄŸrultusunda ona müzikli bir eÄŸlenceyi mübarek omuzlarında izlettirmiÅŸ midir, izlettirmemiÅŸ midir?' diye soracağım… Elbette Nurettin Yıldız Hoca, bütün bu soruların cevabını usulünce, gereÄŸince verecektir bana. Bundan hiç şüphem yok.

İzninizle bir mantık yürütmede bulunacağım. Hoca, ilgili vaazı verirken, genel kanaate göre Fransızların icat ettiği, iki yakası olan, bu yakaları birbirlerine tutturmak için bir düğmesi bulunan beyaz, güzel bir gömlek giyiyordu. Şimdi hocanın cümleleri ile sorayım: 'Hocam. Silsile-i meratıb ile bağlı olduğunuzu bildiğim İmam-ı Azam'ı böyle gömlek giyerken gördünüz? İmam Ebu Yusuf'u mu böyle gömlek giyerken gördünüz siz? Halid bin Velid'in böyle bir gömleği olduğunu mu duymuştunuz?'

Soruların kulak tırmaladığını biliyorum. Hatta kimileriniz 'böyle soru mu olur' bile demişsinizdir ki bunda da haklı olursunuz. Lakin ben de aynısını hocamıza soruyorum bu noktada: Itri'nin beste haline getirdiği salavatı şerifeyi 'çalgısız' olarak terennüm etmenin nasıl bir zararı var? Teravihte, 4 rekat arasında yine çalgısız olarak Allah sevgisinden, Resulullah aşkından söz eden bir ilahi dinlemenin dine, giydiğiniz gömlekten daha mı çok zararı var? Bu ilahiyi dinleyerek kafirlere mi benziyoruz mesela? Elbette sizin malumunuzdur, gömlek ve pantolon giyerek kafirlere benzediğimiz yönünde çok sayıda fetva verilmiş geçmişte. Nasıl yapacağız sevgili hocam?

Vallahi derdim ne Nurettin Yıldız Hoca'yı yıpratmak, ne de bir çeşit fitne çıkarmak. Derdim, bu 'verili din dili'nin bizi götürdüğü tuhaf yeri işaret etmeye çalışmak.

Geçenlerde yine yazmıştım. Dinin ürettiği kültürü 'dinin cüzü' sayamayacağımızı elbette biliyorum. Ancak, bütünüyle kültürden arındırılmış bir din ihdas etmenin bizi götüreceği yerin katının katısı bir katolisizm olacağını da biliyorum.

Nurettin Yıldız gibi toplumu ve toplulukları etkileme gücü yüksek isimlerin bu meselelere biraz daha kafa yorması gerekmez mi?

Gerekir. Niçin gerekir biliyor musunuz? Sosyal medyada 'Nurettin Yıldız'ın askerleriyiz' kampanyası yapan (ki isimlendirmeye katılmasam da çok doğru, amacı çok güzel bir kampanya idi) delikanlıların pek çoğunu şahsen tanıyorum. Playlistlerinde aynı anda Nurettin Yıldız vaazı ile Sagopa şarkıları var. Video paylaşım sitelerinde Nurettin Yıldız vaazı izledikten hemen sonra Arif'in Manchester'a attığı golü yahut Rihanna'nın son klipini izliyorlar. Yani dini Nurettin Hoca'dan, eğlenceyi ve neşeyi seküler alandan devşiriyorlar.

Oysa her zaman söylediğim gibi, İslam kendi içerisinde bağlısına yetecek eğlenceyi de, bundan daha önemli olarak neşeyi de sağlama kabiliyetinde olan bir dindir. Yeter ki kılıç oyunu, Talaal bedru aleyna, Itri, Enderun Teravihi falan elimizden alınmasın. Yoksa sonuç belli: Arama motoruna 'the funniest fails' yazıyoruz. Yazık oluyor bize hocam.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.