Sosyal Medya

Makale

Orta kimlik tuzağı

Osmanlı imparatorluÄŸunun sorunu ve temel baÅŸarısızlığı, yaÅŸanan gerçeklikle zihinlerdeki normatif doÄŸrular arasındaki iliÅŸkinin kurulamaması, aradaki boÅŸluÄŸun tamir edilemeyecek ölçüde açılmasıydı. Türkiye de bu açıdan fazla bir yol alamadı. AK Parti’nin çıkışı bu açıdan devrimsel bir adımdı, ama sanki o da olumsuz anlamıyla bugünlerde ‘kadim fabrika ayarlarına’ dönerek tarihsel baÅŸarısızlık çizgisine ilave bir halka eklemekle yetiniyor. 

***

Ülke ve toplumların yaşanmakta olan zamana uyum sağlamasının gereklerinden biri, miras aldıkları veya neden oldukları sorunlara hangi bağlam içinde, hangi ölçüt, norm ve ilkeler çerçevesinde yaklaştıkları. Çünkü hiçbir sorunu salt güç kullanarak çözemiyorsunuz. Meşruiyete ihtiyacınız var ve bu da yaşanan zamana bağlı olarak değişiyor. Dolayısıyla eğer meşruiyet ölçütünüzü o anki dünyaya adapte edememiş durumdaysanız, ne denli güçlü olursanız olun sorunları çözemiyorsunuz.

Ayrıca meÅŸruiyet de ikili bir yapıda ve bu durum kendinizi aldatmanızı çok kolaylaÅŸtırabiliyor. Türkiye’nin Kürt meselesi buna iyi bir örnek… Bugün PKK ile savaÅŸmak, ona karşı güç kullanmak meÅŸru. Ama bu durum, AK Parti iktidarının Kürt meselesindeki tutumunu meÅŸru kılmıyor. Çünkü bu ikinci meÅŸruiyetin muhatabı PKK deÄŸil, Kürtlerin kendisi. Sorun hala çözülmemiÅŸ olarak duruyor, çözülmediÄŸi her gün talep çıtası yükselirken, psikolojik tahammül düşüyor ve sonuçta iÅŸin uzaması iktidarın niyetinin pek de iyi olmadığı ÅŸeklinde yorumlanıyor. Meseleye serinkanlılıkla bakan kimseyi, PKK ile savaşılıyor gerekçesine dayanarak, Kürtçe’nin ana dil iÅŸlevinin devletçe sahiplenilmemesi gerektiÄŸine ikna edemezsiniz. Aynı ÅŸekilde yerinden yönetimin hala ciddi bir biçimde tartışmaya açılmamış olmasını da kolayca anlatamazsınız.

***

PKK’nın varlığı olması gerekenin, neyin istendiÄŸinin tartışılmasını engellemez. Onun ancak uygulanmasını geciktirebilir… Öte yandan bu tartışmanın bizzat kendisi örgütün etkisini ve kalıcılığını sınırlayabilir. Bu durumda iktidarın böyle bir adımı atmamış olmasını nasıl açıklayabiliriz? Acaba tarihten miras kalan kimliksel korkularımız, kadim özgüven eksikliÄŸimiz ya da farklılıkları kendimizle eÅŸitlemekten gocunan bir fıtrat anlayışımız mı var?

Bunu tartışmanın yeri bu yazı deÄŸil… Ama Kürt meselesi baÄŸlamında karşımızda açık bir sonuç duruyor: Türkiye devleti bir sorunu eÅŸitlik temelinde kalıcı biçimde çözmektense, zamana bırakarak eÅŸitsizlik temelinde yapısallaÅŸmasını tercih etmiÅŸ gözüküyor. Buna siyaseti dövüşmek olarak anlayan ve konuÅŸma kültürünü bilmeyen bir Meclis ve esas derdi Kürt meselesinden ziyade ‘devlet meselesi’ olan bir iktidar ekleyin… Dokunulmazlıkları da anlarsınız, bu ‘süreçlerin’ sonuçta niçin baÅŸarılı olamadığını da.

***

Türkiye kendisini beceriksizliÄŸe ve son kertede uyumsuzluÄŸa mahkum eden bir zihni darboÄŸazda debelenip duruyor. Aynen orta gelir tuzağı gibi, bir ‘orta kimlik’ tuzağının içinden çıkamıyor. Bir yandan evrensel uygulamaları öğrenip kullanmaktan gocunuyor, diÄŸer yandan da kendi iradesiyle evrensel kalibrede çözüm üretecek seviyeyi taşıyamıyor… Hem çok önemli ve deÄŸerli olmak istiyor, hem de bunu saÄŸlayacak kalite, incelik ve nüans zenginliÄŸi karşısında ezik ve kavruk kalıyor. Bu eziklikle yüzleÅŸme cesareti olmadığı için de kolaya kaçılıyor… Batı karşıtlığı, maÄŸduriyet hamaseti, ‘üst akıl’ söylemi sayesinde baÅŸarısızlık kamufle olur, ‘öteki’ nefretiyle yoÄŸrulur, böylece anlayışla karşılanır sanılıyor.

Ama baÅŸarısızlığın üstünü örtmek zor… Zaman geçiyor, sorunlar devam ediyor ve Türkiye kendini küresel akıntıya bırakmış gidiyor… 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.