Sosyal Medya

Makale

Habil’i Anlamak ya da Sivil İtaatsizlik

Geçenlerde bir dostum tanıştığı bir Suriyeliden bahsetmişti; “Esad’a/Baas Rejimine karşı ilk başkaldıranların arasındaydım ama bugün olsa asla böyle bir işe girişmem” diyormuş. Aynı mealde birkaç konuşmaya ben de şahit oldum.

Bugün Irak’ta Saddam’ı veya Libya’da Kaddafi’yi mumla arayan yüzbinler belki milyonlar var.

Bu satırlardan Esad, Kaddafi veya Saddam’ın makbul insanlar olduğu fikri çıkarılmasın; bunların zalimliklerini ve caniliklerini hiçbir ehli vicdan inkar edemez.

Sadece şu kadarı var ki; bugün yaşanan kaos ortamı bir önceki zulüm düzeninden daha fazla zarar veriyor insanlara.

Toplumsal değişimler elbette ki sancılı olacak; biliyoruz ki zahmetsiz rahmet yok. Ama bir adım atarken arkasını da iyi hesaplamak gerek. Suriye, Irak ve Libya’da gördük ki Müslümanların ikinci aşama için sağlıklı bir plan ve hazırlıkları yok.

Burada kastım, zulme rıza gösterilmesi veya zalime boyun eğilmesi değil. Kör şiddetle gidilen yolların çoğu zaman daha sıkıntılı durumlar ortaya çıkardığı hepimizin malumu.

Şahsi kanaatim odur ki; eğer Suriye’deki direnişçiler sadece 1 yıl daha silahsız mücadelede ısrar edebilselerdi bugün Esad ya Rusya’ya da İran’a sığınmış devrik bir diktatör olmuştu.

Habil Kabil kıssasını okuruz ama o kıssada dikkatimiz Kabil’in zulmüne odaklanır. Ne yazık ki Habil’in duruşunu hep ıskalarız.

Bugünkü düşünsel yapıda “Habilce Duruş” birçoğumuza anlamsız gelebilir ama Habil’in duruşunu anlamak önemli; belki bugün içinde kaybolduğumuz şiddet sarmalından çıkışımızın yegâne yolu bu olabilir.

Habille beraber Peygamber Efendimizin Mekke’deki 13 yıllık duruşu da bu konuda anlamlı ve örnektir. Özellikle Hudeybiye’de kayıp gibi görünen o anlaşmanın ne kadar doğru bir anlaşma olduğunu zaman net şekilde ortaya koymuştur.

Habilce duruş mümkün müdür? Örneği var mıdır?

Yakın zamanda bir Gandhi hareketi veya İran’da Şah’a karşı başlatılan halk hareketi aslında Habilce duruşun izlerini taşır.

Müslümanların “Sivil İtaatsizliği” gündemlerine almalarının vakti geldi geçiyor bile. Gandhi’de ibret alınacak çok şey var.

Dışarıdan bir çatıyı/binayı şiddetle yıkmak kolaydır ve bu çoğu kez doğrudur. Ama siz binanın içerisindeyken aynı yöntemi kullanmanız halinde sizin de binayla beraber darbe almanız kaçınılmazdır.  

Bugün Suriye’de, Irak’ta, Libya’da yaşadığımız şey aynen budur. Bina yıkılıyor ama biz de binanın içindeyiz.

Müslümanların zulümle mücadele yöntemlerini yeniden gözden geçirme vaktidir.

Müslümanım diyen, İslamca yaşayan ve adil olan biri için zaman hep lehine işler. Acele etmeden, sabrederek inandığı yolda dik durduğu müddetçe hep hedefine doğru yol alır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.