Sosyal Medya

Makale

Ben o çiçeği bir daha hiç görmedim

'O zaman bu bizim kardeşlik sırrımız olsun' dedi.



Çanağı beyaz, yaprakları morlu sarılı o çiçeğin bir adı vardır mutlaka. Fakat ben hala bilmiyorum. Üstelik o çiçeğin aynısından görmeyeli de tam 29 yıl olmuş. Demek ki ben Cemil'i en son o gün görmüşüm.

Niyeyse babamın izin vereceği tutmuştu o gün. Hatta bilet paralarının yanında iyi sayılabilecek bir harçlık da vermişti. Cemil'le 19 Mayıs Stadı'nın yanındaki dış sahalarda amatör maçları izleyeceğiz, akşamına da Ankaragücü'nün maçına gideceğiz. Gençlerbirliği ile oynuyoruz. Tabii ki yeneceğiz.

87 Mayısının üçüncü günü. Hava pırıl pırıl… Neredeyse seher vakti düşüyoruz yola. Ä°lk maç dokuzda baÅŸlayacak ve ben hiçbir maçı kaçırmak istemiyorum.

Stadın tam karşısında otobüsten indiğimizde nedense Cemil şöyle dedi: 'Çaya gidek mi la? Yüzeriz.'

'Maçlar ne olacak' falan dedimse de dinletemedim. AkÅŸamki maça yetiÅŸmek ÅŸartıyla kendimizi ODTÃœ otobüsünün içinde bulduk. Cebimizde para, elimizde annelerimizin koyduÄŸu yolluklar ve yaÅŸ onbir. Her ÅŸey çok uygun, her ÅŸey çok güzel…

İmrahor Deresi'nde yüzdük, Eymir Gölü'nün kenarında oturup yolluklara yumulduk. En son duyduğumuz okul esprilerinin üzerinden geçtik. Hangi kızın daha güzel olduğu konusunda uzun uzun tartıştık. 'Bruce Lee mi daha iyi Wang Yu mu' konusunda çok daha uzun müzakereler gerçekleştirdik. Yine de vakit öğlen bile olmadı.

Cemil yerinde duramaz ki. 'ODTÜ'nün ormanına gidek mi la?' diye sordu bu sefer de. 'Her yer orman işte la bebe' dedim demesine, ama Cemil dinlemedi ki. Zaten Cemil'in laf dinlediği nerede görülmüş ki?

İşte çanağı beyaz, yaprakları morlu sarılı o çiçeği o ormanın derinliklerinde gördük. Hemen birer tane kopardık. 'Hiç böyle çiçek görmedim la. Ulus'taki çiçekçide bile yok' diyen Cemil'e hak verdim. Ben de görmemiştim böylesini. Niyeyse şöyle dedim: 'Bu çiçekten kimseye bahsetmeyelim gardaş. O zaman bu bizim kardeşlik sırrımız olsun.'

Kahkaha attı Cemil. 'Gardaş o ne la öyle, kız mıyız biz?' Eh, ben de kahkahaya kahkahayla karşılık verdim.

İyi oynadı o gün Ankaragücü. Daha doğrusu ilk yarının başında Ahmet'le Haluk birer tane çaktılar. Kaleci Arif günündeydi. Çok top çıkardı. Gençler 88'de attı bi tane ama yetmedi. Öyle böyle aldık maçı.

Gecekondu takımı tribüne çağırdı. Hikmet getirdi takımı. 'Gururluyuz güçlüyüz Ankaragüçlüyüz' yaptık takımla karşılıklı. 'Hayati abi, formanı atsana' diye bağırdı Cemil. Sesini duyuramadı.

Kalabalığın arasına karışıp aktık çıkışa. Baktım, parmağını emiyor Cemil. Okkalı da bir küfür de salladı tabii. Çıkıştaki demire çizdirmiş parmağını. Epey bir kanıyor. O söylenmeye devam ederken demirdeki çıkıntıyı buldum. Parmağımı sürttüm. Kesilmedi. Bi daha sürttüm. Bu sefer incecik aktı kan. Uzattım: 'Gardaş, kan kardeşi olak la.'

Uzatmadı parmağını Cemil. Hatta kaşlarını çatıp şöyle dedi: 'Gardaş ben hastayım biliyon. Şimdi kandan sana da bulaşır falan.'

Kahkaha attım: 'Mal bebe. Senin kalbin hasta… Kanla ne alakası var?' Cemil gülmeme karşılık vermedi. 'Olsun' dedi, 'yine de bulaÅŸtırmayalım birbirine. Ama yine de kan kardeÅŸi olmuÅŸ sayılalım.'

Dönüş yolunda hiç konuşmadık. Hâlbuki Ankaragücü'nün nasıl oynadığını, Gençler'i nasıl parçaladığını bağıra çağıra konuşmamız lazım gelirdi. Cemil başını otobüsün camına yasladı ve sustu.

O gece öldü Cemil.

Ağırlaşmış birden. Sami Ulus'a götürmüşler. Oradan Numune'ye. Doktorlar çok uğraşmış. Kalp cevap vermemiş.

Okuldan döndüğümde öğrendim. Çorum'a götürmüşler cenazeyi.



O çiçeğin adını hala bilmiyorum. Bir daha da görmedim zaten. Ne Eymir Gölü'ne gittim bir daha ne ODTÜ ormanına. Ara sıra Cemil'i hatırlıyorum fakat. Öldüğü gün kan kardeşi olduğum arkadaşımı. Ben 40 yaşına geldim işte. Fakat o hala 10 yaşında ve hala bana 'kız mıyız la biz' deyip sırıtıyor. Kardeşlik sırrımızı ise hala koruyorum.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.