Sosyal Medya

Makale

Türk usulü

Modernlik bizim için bir ‘adam olma’ macerasıydı ve halen de öyle. Meret yerinde durmuyor, her gün yeni usuller çıkarıyor. Biz de onun gerisinde kaldıkça ‘aslında adam olan biziz’ deme ihtiyacı içinde kıvranıyor ve zaten bu halimiz nedeniyle bir türlü ‘adam gibi’ modernleÅŸemiyoruz.

Belki de mesele aslında ta başından beri modern olmak deÄŸil, adam olmaktı… Mesele iç dünyamızda bir türlü adam olamadığımızı bildiÄŸimiz için modernlikten medet ummamızdı.

Bu macera üç yüz yıldır devam ediyor ve aradaki fark hala aynı… Ä°ÅŸin özünü anlamakta ve itiraf etmekte zorlanıyoruz. Ä°ÅŸin özü usulün fikirden ve kiÅŸiden çok daha deÄŸerli olmasıdır. Usulün temel alınması birden fazla fikrin ve yolun varlığını meÅŸru kıldığı gibi, aralarındaki tercihin de sadece usul kurallarına tabi olduÄŸunu söyler. Bu aynı zamanda geleceÄŸin kimsenin tekelinde olmadığı anlamına gelir. Kısacası usule hürmet kiÅŸinin haddini bilmesini ima eder, tevazu gerektirir…

***

Biz bunu beceremiyoruz… Ãœstelik beceremediÄŸimizi de itiraf edemeyip üste çıkmaya kalkıyoruz. Usulün zamanının gelmediÄŸini, henüz ‘kurtuluÅŸ savaşı’ verdiÄŸimizi, düşmanlarımızın ‘üst akıl’ halinde görünmez ve bilinmez hale geldiÄŸini, ‘yerli ve milli’ olmak gerektiÄŸini, bunun için de en ‘yerli ve milli’ olanın, hatta ‘fıtraten otantik’ olanın etrafında toplanıp onun rehberliÄŸinde yürümekten baÅŸka çıkar yol olmadığını kendimize vazedip duruyoruz. Haliyle bu hezeyan söz konusu kiÅŸinin de gururunu okÅŸuyor, gerçekten de bilgi ve aklının herkes için yeterli olduÄŸunu sanıyor. Etrafı bu duyguyu güçlendirdiÄŸi ölçüde, kendi doÄŸru gördüğünün dışındaki her fikir ve uygulama bir zaman kaybı, bir yanlış yol, giderek bir fitne olarak görülebiliyor.

Böyle bir beÅŸeri atmosferden usul çıkmaz… Nitekim çıkmıyor da. Ama usul diye bir ÅŸeyin varlığından ve gereÄŸinden de haberdarız. O nedenle kimseye benzemeyen bir fıtrat sahibi olduÄŸumuzdan hareketle, ‘bize has’ bir usul olduÄŸunu savunuyoruz. Buna ‘Türk usulü’ diyoruz. Evrensel usullerden çok farklı ama aslında derinlerde çok daha kıymetli ve bize uygun bir usul… YerleÅŸik, kiÅŸilerden bağımsız ve kurumsallaÅŸmış usullerin olmadığı, tek bir kiÅŸinin kendi cemaatçi dünyasında ihtiyaç saptamasıyla buna uygun usulü keyfince koyabildiÄŸi bir varoluÅŸ hali.

***

Batılılar buna yüzyıllardır horlama amacıyla ‘alaturka’ deseler de, biz bunun ‘yerli ve milli’ bir haslet olduÄŸunu biliyoruz. EÄŸer herkes bu ‘Türk usulüne’ uysa aslında hiç sorun çıkmayacak… Gücün sahibi söyleyecek, diÄŸerleri aynen yapacak ve ‘millet’ için en doÄŸrusu olduÄŸuna kuÅŸku duyulamayacak bu emirler sayesinde muasır medeniyete hemen eriÅŸeceÄŸiz. Ama ne yazık ki bazıları gücün sahibi olmamalarına karşın kendi fikirlerinin deÄŸerli olduÄŸu vehmine kapılıyor ve konumlarına saygı gösterilmesini isteyebiliyorlar.

Ä°ÅŸte bizde bu gibi durumlarda kriz çıkıyor. Aslında ortada alıp verilemeyecek bir durum yok… Sonuçta iki kiÅŸinin konuÅŸup anlaÅŸmasından söz ediyoruz. Ama ortada usul yok… Sadece güç var ve o da dengesiz. Çözüm tek: Gücün sahibi ne derse nihayette o olur. Eziyeti uzatmanın da gereÄŸi yok… Çünkü bir ÅŸey deÄŸiÅŸmeyecek.

Geçenlerde birileri ‘siyasal ÅŸizofreni’ gibi bir laf etmiÅŸti, iÅŸte tam da öyle… Buradan hayırlı bir ÅŸey çıkar mı derseniz, kırk yıldır birbirini tanıyan, yıllarca birlikte çalışmış iki kiÅŸi bile bir diÄŸerini yönetemezken, Türkiye’nin yönetilebilmesini beklememek lazım derim. Ama olsun… Zamanımız bol, biraz daha fıtrata uygun gidebiliriz. Ayrıca durum o kadar da abartılmasın... Nihayette kalibremiz bu ve zaten de buydu.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.