Makale
ARTIK DARBELER MEÅžRUDUR
Tuhaflıklar ülkesindeyiz. Neyin ne zaman ne olacağı bilinmez. Nöbetler hâlinde gelen milleti kasıp kavuran dalgalar oldu. Bunlar akıllarımızda.
Emperyalizm güdümlü yönetimlerde ve toplumlarda sağlıklı bir düşünceden söz edilemez. Onlar kendilerini yönetenlere bağımlı olduklarından davranış ve tutumları iradi olmaz.
Coğrafyamızda olan bütün darbeler emperyalizm güdümlü. Bunu sadece Türkiye için düşünmek sağlıklı değil. Kendi başına, kendisini yöneten bir ülke hemen yok gibi. Demokrasi ile yönetilen ülkeler de buna dâhil.
Türkiye’de hemen bütün darbelerin arkasında Amerika var. 1960, 12 Mart 1971, 1980, 28 Åžubat 1997, Nisan e-muhtırası bunların baÅŸlıcaları. Emperyalizmin baÅŸlattığı “Arap Baharı” diye sunduÄŸu dalga da bunlara dâhil.
Ergenekon süreci ile baÅŸlayan dönemin dalgalarını anımsıyorum ÅŸimdi. Her dalga bizi düşündürüyor ve kaygılandırıyordu. Hemen hepsinde de temkinli idik. Bununla belli kadroların tasfiyesi diye düşünülürken, geniÅŸ bir alana yayılmış olması, emir eri, yani kul ve köle olan zavallıların da dalgaya dâhil edilmesine itiraz etmiÅŸtik. Fakat durup dururken, o güne deÄŸin Emperyalizmin güdümünde olan bu kadrolar neden devre dışı bırakılıyordu? Ãœzerinde durduÄŸumu asıl soru buydu? Amerika bu kadroları niçin tasfiye ediyordu? Sorusu basit. Türkiye artık ittihatçı gelenek üzere olanlar tarafından yönetilemiyordu. Müslüman halk kendi akarını bulmuÅŸ ve bir yöne doÄŸru hızla gidiyordu. O zaman kendileri ile uyumlu olabilecek yeni kadroları iÅŸbaşına getirmek gerekiyordu. Bu dönemde öne çıkan kimi kavramlar boÅŸuna deÄŸil. “Ilımlı Ä°slâm”, “Layt Ä°slâm”, “Dinler Arası Diyalog”, “Medeniyetler Arası Diyalog” bunların baÅŸlıcaları idi. Asıl amaç, içi boÅŸaltılmış bir Ä°slâm, “Ä°slâmsız Ä°slâm” gibi temel bir düşünce söz konusuydu. Bunun için söz konusu kadroların tasfiyesi gerekiyordu. AK Parti kadroları bakımından hazırlıklı deÄŸildi. Cemaatin yıllardır eÄŸitim ve kimi kurumlara odaklanması bugün daha iyi anlaşılıyor.
Askerin kimi durumlara olan rahatsızlıkları elbette biliniyordu. Bunlar, 1 Mart tezkeresi ile Amerika Emperyalizminin Güney DoÄŸuya konuÅŸlanması. Girerse bir daha çıkmaz düşüncesi. Ki, bunda da haklıydı. Irak’ta askerin başına çuval geçirilmesi gibi onur kırıcı tutumları,. Kıbrıs’ın Annan Planı ile AB’ye entegresinden de rahatsızdı. Durum böyle olunca geçmiÅŸte Amerikancı olan bu kadroların devre dışı bırakılması gerekiyordu.
Gerçek olan şu ki bugüne kadar darbe yapan askerler Amerika güdümlüydü. Bu sefer onlara karşı bir darbe oluyordu. Oyun içinde oyun.
Bizim itirazımız bu noktada baÅŸlıyordu. Bundan ötürü de ne yazık ki, bizler özellikle iktidar yanlıları ve medyası tarafından “Ergenekoncu” olarak yaftalanıyorduk. DiÄŸer konularda da benzer durumlar ile itham edildik. Åžia yanlısı, Esetçi vs.
Çok şükür ki bugüne değin bu konularda yanılmadık, geri adımımız da olmadı.
Bugün için iki önemli sorun var. Bunlardan birine doÄŸrudan muhatap olanlardanım. Vakit gazetesinde, Abdullah Birisi (Yılmaz Yalçıner) ArÅŸiv sayfasında beni Ergenekoncu, postal yanlısı, Perinçek ile birlikte aynı tribünde olmak ile itham etmiÅŸti. Aynı günlerde merhum Erbakan Hoca için sayfasında Hasan Cemal’in “angut” suçlamalı yazısını da iki kez alıntılamıştı. Ve ben de karşı uzun bir yazı yazmıştım. Kitleleri aleyhimize yönlendiriyordu. Gerek sosyal medya üzerinde ve gerekse doÄŸrudan yüzümüze karşı bu ithamlar az dile getirilmedi. Kaderin tecellisine bakın ki kimler hangi tribünde, kimlerle birlikte hareket hâlinde. Elbette ki bunları sorma hakkımız ÅŸimdi doÄŸuyor. Ve elbette bir “kul hakkı” doÄŸmuÅŸ oluyor. Bizler onlar gibi yapacak deÄŸiliz. Kimsenin nefsimizden ötürü ceza çekmesini istemeyiz. Ä°man etmiÅŸ olan herkese bu anlamda hakkımız helâldir.
Şimdi asıl sorun şu. Bugünden itibaren artık darbeler meşruiyet kazanmıştır. Askerler keyfi isteyince rahatlıkla darbeler yapabilir. Kimse kendini güvende sanmasın. Çünkü aklandılar.
Henüz yorum yapılmamış.