Makale
İslam Zirvesinin Ardından Nenelerin Masallarında Buluşmak
Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı’nın 13. Zirvesi olaÄŸandan farklı bir enerji ile baÅŸladı fakat yine olaÄŸan görüntüler ile sona erdi. Küresel boyutta önemli bir ‘bütünleÅŸme hareketini’ oluÅŸturması gereken Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı bu defa da uluslararası iliÅŸkilerin öznesi olmaya aday bir görünüm sergileyemedi. TeÅŸkilatı oluÅŸturan devletlerin iktidar aygıtları, kendi siyasal beka endiÅŸelerini yine her ÅŸeyin önüne geçirdiler. Mezhebî, etnik, sosyal, kültürel, coÄŸrafi, ekonomik ve siyasal farklılıklar, Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatının ana fikrini oluÅŸturan ‘bütünleÅŸme’ akışkanlığını tıkamakta, her bir ülkenin ‘devlet ve iktidar aklı’ mevcut bu farklılıklarını bütünden ayrı durmak için kullanarak muhtaç olduÄŸumuz özeleÅŸtiriye kendilerini kapatmaktadırlar.
13. Zirvenin ev sahipliÄŸini yapan Türkiye’nin Akparti Ä°ktidarı ile birlikte Ä°slam coÄŸrafyasına geri dönmesi, Türkiye’nin Ä°slam Dünyasında merkezi bir devlet olduÄŸunu hatırlaması bakımından önemlidir. Bununla birlikte Ä°ran ve Mısır’ın da Ä°slam Dünyasının doÄŸal merkezi devletleri olduklarını hatırda tutmak da önemlidir. Ä°slam Dünyasının bütünleÅŸmesi Türkiye, Ä°ran ve Mısır’ın etkinlik mücadeleleri ile deÄŸil, bu devletlerin anlamlı müştereklerde buluÅŸması ile mümkün olacaktır. Fakat devlet ve iktidar aygıtlarının kendi öncelikleri ile makro planda tutarlı bir bütünleÅŸme hareketlerini ortaya koyabilmeleri oldukça zor gözüküyor.
Ä°slam Dünyasının bütünleÅŸmesinin daha anlamlı bir yolu var; Ä°slam coÄŸrafyalarında insani akışkanlığı arttırmak ve ‘bütünleÅŸmeci’ ortak aklı oluÅŸturmak. Müslüman zihnin devlet ve iktidar aygıtlarının önceliklerini aÅŸabilecek bir reflekse sahip olabilmesi için öncelikle farklı coÄŸrafyalarda yaÅŸayan Müslümanların aralarında sahih bir ünsiyetin oluÅŸması gerekmektedir. Bu aÅŸamada okumuÅŸ ve yazmışlarımıza büyük görevler düşüyor; ünsiyeti arttırarak kardeÅŸ olabilmeyi saÄŸlayacak ilmi, kültürel ve sosyal havzaların yeniden oluÅŸumuna katkı saÄŸlamak. KardeÅŸ olabilmenin temel ÅŸartı; devlet ve iktidar aygıtlarının siyasallaÅŸtırdıkları mekânları bu defa yaÅŸayan bir içkinlikle doldurabilmektir.
Mekânın siyasallaÅŸmasında; mekân, yaÅŸanılan içkin bir gerçeklikten ziyade, iktidarın tecessüm ettiÄŸi bir alan tasavvuruna karşılık gelmektedir. Ä°ktidarın siyasal varlığı, egemen olduÄŸu mekânı varlığı ile doldurmak istedikçe mekân, içkin bir gerçeklik olmaktan çıkarak, metafizik algılamalar ile yüklü siyasal bir aidiyete dönüşüyor. Åžehirlerin, kasabaların, köylerin, daÄŸların, ovaların, yaylaların, ırmakların, yolların, patikaların sahibi vardır. Bu sahiplilik, siyasal egemenliÄŸin tartışılmaz bir unsurudur. Fakat mekân ve yer isimleri çoÄŸu kez siyasala ait bir atıfta bulunmaz. Zira tarihselliÄŸi içerisinde mekân ve yer isimleri aynı zamanda siyasala ait olmayan bir gerçeklik taşır; mekân, sürekli deÄŸiÅŸen egemenlerini alt eden kadim bir varlıktır. Mekânların gerçekliÄŸi, sürekli deÄŸiÅŸen sakinleri ile zenginleÅŸir sonrakilerine aktarabilecekleri eski yeni masallar hediye eder. Mekânların anlattıkları masallarda bütün halleriyle insan vardır. Siyasala ait çok az ÅŸey barındır. Bu çok az ÅŸeyden kasıt; iktidar olgusunun taşımış olduÄŸu beka vehminin bir eleÅŸtirisidir. Masallarda ÅŸah, padiÅŸah, kral ve prenslerin kendilerinin ve hükümferma oldukları ülkelerinin isimleri yoktur. Ama adaleti, iyiliÄŸi, saflığı, kahramanlığı ve fıtratı temsil eden bir ‘KeloÄŸlan’, bir ‘Behram’, bir ‘Ali Baba’, bir ‘Alaaddin’ her zaman için vardır ve var olacaktır.
Yüce daÄŸların çevrelediÄŸi Kafkasya’dan, ÅŸirin Azerbaycan’dan, küskün Ermenistan’dan, gücenik Gürcistan’dan, hayal ÅŸehri Tebriz’den, ilmek ilmek umut dokuyan Ä°sfahan’dan, boynu bükük Buhara’dan, ilmini ve irfanını kaybetmiÅŸ Semerkant’tan, bahtsız Afganistan’dan, susuz kalmış Hicaz’dan, Gazi Bosna’dan, mirasını talan ettirmiÅŸ Arnavutluk’tan nenelerin anlattıkları masal sesleri yükseliyor. Masallar hep aynı; Ä°ranlı bir nenenin kucağında Arap bir çocuk, Hicaz çölünün soÄŸuk bir gecesinde Arap bir ninenin kucağında sarıp sarmaladığı bir Azeri balası. Ya da selam verilerek girilen bir mecliste Hz. Ali’nin cenklerini anlatan Afganlı bir ninenin sizi torunlarından ayır etmeyeceÄŸinin garantisi… Güney Asya’da kaplan hikâyelerine karışmış bir Arap tüccarının kadirÅŸinaslığına tesadüf ettiÄŸinizde uzaklıkların da bir anlamı kalmıyor.
Siyasal gerçekliliklerin bunaltıcı ümitsizliğinden kaçarak ninelerin masal hakikatinde buluşmaya ne dersiniz?
Henüz yorum yapılmamış.