Sosyal Medya

Makale

Hilafetin yeni tanımı?

Hilafetin kaldırılması, Ä°slam dünyasında hep bir ukde olarak kaldı. Bunun Ä°slam dünyası adına bir zaaf, hilafetten rahatsız olan sömürgeci dünya adına bir baÅŸarı olduÄŸunda kimsenin şüphesi yoktu. 

Ancak hilafetin bir ülkenin tasarrufunda bulunuyor olması da, bazı İslam toplumlarında, özellikle sömürgeci Batı etkisinin yoğun hissedildiği aydın çevrelerde muhalefet tohumları oluşmasına yol açmıyor değildi.

Birinci Dünya Savaşı sonrası, birçok alanda olduÄŸu gibi hilafetin kaldırılması boyutu ile de Ä°slam dünyası için edilgen sürecin baÅŸlaması demekti. Bu dönemin tamamını “Ä°slam dünyasının Ä°slam dünyası olmasında ciddi zaaflar yaÅŸandığı dönem” olarak tanımlamak mümkündür.

Sonraki 100 yılı ben “Ä°slam dünyasının Ä°slam dünyası olma mücadelesi” olarak nitelerim. Bence halkların derununda bu arayış hep olmuÅŸtur. Buna “Ä°slam dünyasının birliÄŸi” arayışı da dahildir.

Denebilir ki bu yüzyılda “Ä°slam birliÄŸi”nin ifadesi anlamında hilafet de “Ãœmmet” de hiç gündemden düşmemiÅŸtir.

Bizde, hem “Ãœmmet”e, hem “Hilafet”e yönelik eleÅŸtirilerin farkındayım. Bu eleÅŸtirilerin en rasyonel olanı “hayal deÄŸerlendirmesi” Ã§erçevesinde getirilenlerdir. Onun ötesinde laik savrulma ile Ä°slam ve Müslümanlarla ilgili her olguya mesafe hatta düşmanlık tavrının etkili olduÄŸu söylenebilir. Şöyle diyeyim: Bir tavır, “Olsa iyi olur, ama...” diye baÅŸlar, bir baÅŸka tavır ise “Ä°slam’la ilgili mi, olsa da olmasın, isterse Türkiye’nin çıkarına olsun” tavrıdır. Bu tavır eÄŸer sömürgeci çıkarlarıyla alakalı deÄŸilse, tedavi kabul etmez bir ÅŸekilde Ä°slam düşmanlığı ile alakalıdır.

Bana göre Türkiye Cumhuriyeti’nin damarlarında bir “Ä°slam alakası bizim pozitif gücümüzdür” yaklaşımı vardır. Mustafa Kemal PaÅŸa’nın, hilafet kaldırılırken “Åžu anda gücümüz yok, Ä°slam ülkeleri yarın bağımsızlıklarını kazanır, yeni bir birliktelik iradesi doÄŸarsa neden olmasın!” yaklaşımı, sadece içerdeki muhalefeti önleme söylemi deÄŸildir. Mustafa Kemal PaÅŸa’nın “Türkiye’nin stratejik derinliÄŸi”ni görmemiÅŸ olması düşünülemez. Ama o gün bu stratejik derinliÄŸi reel hale getirme imkanı yoktur.

Ben, Ä°slam Konferansı sonra Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı’na “Gelecekte Ä°slam ülkeleri bağımsızlığını kazanır, yeni bütünleÅŸme arayışlarına girer” tasavvuru çerçevesinde bakmak istedim.

Baktığımızda bu yapının içinin dolmasının bile ne kadar zor olduÄŸu gözleniyor. Ä°slam ülkelerinde bugün bile yönetimler seviyesinde “Hadi bir Ä°slam birliÄŸi oluÅŸturalım” fikrinin karşılık bulmadığı gözleniyor. Neden? Çünkü tıpkı birinci dünya savaşı döneminde olduÄŸu gibi, birçok Ä°slam ülkesinde yönetici kadroların zihin dünyası, “Ä°slam bütünleÅŸmesi”ne karşı olan dünya güçleri tarafından sürülüyor.

Halen zirve Ä°stanbul’da. Dün CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ile Kazakistan CumhurbaÅŸkanı Nazarbayev’in birlikte hazırlayıp yayınladıkları bir bildiri var. “Ä°slami YakınlaÅŸmaya Ä°liÅŸkin Ortak Bildiri” baÅŸlığı ile yayınlanan bildiride, “Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı üyelerini, Ä°slami yakınlaÅŸmayı desteklemeye ve gelecekte Ä°slam ümmeti için yeni bir platform oluÅŸturmaya davet ederiz” ifadeleri yer alıyor.

Bu bildiri önemli bir iradeyi yansıtıyor.

Zirvede, ilişkileri sancılı İslam ülkelerinin -ki bunlar arasında Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır gibi büyük İslam ülkeleri de var- birbiriyle ilişkilerinin düzeltilmesi çabalarına da tanık olunuyor.

Belli ki bir hayli mesafe alınmasına ihtiyaç var. “Ä°slami yakınlaÅŸma” ve “Ä°slam ümmeti” ifadelerinin içinin dolması bile ciddi emeÄŸi gerektiriyor.

Dileyelim Türkiye’nin dönem baÅŸkanlığı ve CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın samimi gayretleri, önümüzdeki iki seneyi gerçekten bir sıçrama dönemi haline getirsin. Ne diyelim, ümmet olsun, o zaman dünya baÅŸka bir dünya olacak, Türkiye baÅŸka bir Türkiye olacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.