Sosyal Medya

Makale

Anayasa bizi toplum yapar mı?

Yeni bir anayasa yapmaya doÄŸru gidilirken, satır aralarında gezinen bir gerçeÄŸi açıkça vurgulamakta yarar var: Bu Türkiye halkının kendi iradesiyle yapacağı ilk anayasa olacak. Ä°lk kez birileri halkın ne istemesi gerektiÄŸini ‘bilerek’ kendi zihinlerindeki anayasayı kotaramayacak. Aksine, anayasa halkın önüne konacak, tartışılacak ve insanlar kendi kanaatlerini oluÅŸturmuÅŸ olarak tercihlerini yapacaklar. AK Parti yetkilileri bu noktada olumlu bir sınav verdiler. Anayasa Meclis’te oy birliÄŸi ile kabul edilse bile, referanduma gidilecek ve meÅŸruiyet doÄŸrudan halkın bilinçli seçimine dayanacak.

***

Buradaki kritik mesele halkın ‘bilinçli’ tercih yapmasına ne denli izin verileceÄŸi… Karşılıklı kutuplaÅŸma siyaseti devam eder ve özellikle medya buna alet edilirse, ister taraftar ister muhalif olsun kimsenin yeterince bilgi sahibi olamadığı, kavramadığı bir anayasa için oy vermek durumunda kalınabilir. Taraftarlık psikolojisi ve liderlere yaranma çabaları, böyle bir süreçte gerekli olan saÄŸduyulu bir tartışma ve anlama ortamını zehirleyebilir. Daha önce örneklerini gördüğümüz üzere, farklı görüşlerin bir kazan/kaybet modeli içinde araçsallaÅŸtırılması, beÄŸenilmeyen yaklaşımların bel altı ahlaksızca hücumlar üzerinden itibarsızlaÅŸtırılmaya çalışılması, bu tarihsel fırsatın kaçmasına neden olacaktır. Hele yine pek yabancı olmadığımız ÅŸekilde, karşılıklı olarak ‘ihanet’ söylemlerinin kullanılması ve tabanların hamaset üzerinden pekiÅŸtirilmesi, ortamı bir zımni iç savaÅŸ atmosferine de taşıyabilir.

***

Dolayısıyla yeni anayasanın ÅŸekillenme süreci birbirine epeyce zıt sonuçlar üretme potansiyeli olan bir döneme iÅŸaret ediyor. Bu anayasa siyasi bilek güreÅŸini kazanan tarafın halka kendi damgasını vurmasını mı, yoksa gerçekten de bir toplumsal sözleÅŸmeyi mi ifade edecek? Soru budur… Türkiye’nin bugüne dek beceremediÄŸi ve birçoÄŸumuzun henüz içine sindiremediÄŸi alternatif ikincisidir. Çünkü meselenin temelinde bizim henüz bir ‘toplum’ olamamış olmamız yatıyor.

Bizans’tan bu yana cemaatlerden oluÅŸan bir halk olarak yaşıyor ve birbirimize de cemaatçi mantıkla bakıyoruz. Dolayısıyla kendi kimliÄŸimizi, kendi istek ve tercihlerimizi, kendi maÄŸduriyetlerimizi önemsiyoruz. Bize benzemeyenle yan yana yaÅŸama tecrübemiz çok kadim olmakla birlikte, bize benzemeyenle ‘birlikte’ yaÅŸama isteÄŸimiz zayıf. Farklı olanı merak etme, iliÅŸki kurma, dinleme ve anlama alışkanlığımız neredeyse yok. Oysa tarihi geri çevirmek mümkün deÄŸil ve tarih bu coÄŸrafyada farklılıkları yaratan ve besleyen bir dinamiÄŸe sahip olmuÅŸ. Bugün karşımızda sadece farklı etnisite ve mezhepler yok. Farklı yaÅŸam biçimleri, deÄŸer sistemleri ve zihniyetler var. Toplumsal sözleÅŸme bütün bu farklılıkları kuÅŸatan bir zemine oturabilir ancak… Bunun yolu da kamuoyuna açık bir tartışmanın, birbirini duyarak ve dinleyerek yapılabilmesi ve söz konusu sürecin de aceleye getirilmemesidir.

***

AK Parti sadece ‘doÄŸru dürüst’ bir anayasa yapma sorumluluÄŸu ile karşı karşıya deÄŸil. Bu anayasanın bir toplumsal sözleÅŸme iÅŸlevi görebilmesini saÄŸlayacak ortamı da saÄŸlamak, en azından bunu engellemek isteyenlerin tuzağına düşmemek zorunda. Aksi halde ne ihtiyaç duyulan meÅŸruiyet zemini oluÅŸur, ne de toplum anlamlı ve motive edici bir gelecek seferberliÄŸi için teÅŸvik edilebilir. Unutmamak lazım ki, etrafında ve kendi içinde düşmanlar gören ve üreten bir yaklaşım galebe çalarsa, bu coÄŸrafyadan umut verici bir gelecek tasavvuru çıkmaz. Ortak geleceÄŸi olmayan bir halkın ‘toplum’ olması da ham hayalden ibaret kalır ve sonuçta hamasi ‘millet’ söylemine tutunup yerimizde sayarız… 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.