Sosyal Medya

Makale

Gerçeküstü liderler dönemi mi?

Cumhuriyetin diÄŸer rejimlere yeÄŸlenmesinin temel nedeni halkın bir deÄŸer olarak görülmesi. Bu onu hem daha az kırılgan, hem de daha meÅŸru kılıyor. Teoriye göre halk kamusal alanın gerçek sahibi olarak, kendisini her konuda ve bütün farklılıklarıyla özneleÅŸtirecek, nasıl yönetileceÄŸi meselesine damgasını vuracaktır. Bunun yolu da siyasetten geçiyor… Siyasetin önü ne kadar açık olur, sürekliliÄŸine ne kadar güvenebilirseniz cumhuriyeti de o denli 
pekiÅŸtirirsiniz.

Teori budur ama örneÄŸin bizdeki Cumhuriyet rejimi siyasete tahammül göstermekte çok zorlanan bir ideolojiye dayanır… Bunca yaÅŸananlardan sonra artık Kemalizm analizi yapmanın fazla bir cazibesi yok. Kabaca söylersek doÄŸruyu bilenlerin doÄŸruyu bilme ihtimali olmadığı düşünülenler üzerinde kurduÄŸu bir yönlendirme ve ÅŸekillendirme pratiÄŸi… Bu yaklaşım bugün çoÄŸunlukla darbeler ve vesayet rejimi üzerinden tanımlanıyor ama daha temelde halkın siyasete müdahil olmasında önemli bir caydırıcılık iÅŸlevi gördü. Halk muhtemelen Osmanlı geçmiÅŸinden de gelen alışkanlıkla siyasetten uzak durmanın hikmetine inanma noktasına geldi.

***

Siyasete olan mesafe, Kemalizm’in laik ve Türk karakterine tepki olarak, kolay bir biçimde çeperde sosyolojik karşılığını buldu. Zaten cemaatçi özellikler gösteren Ä°slami muhafazakarlık ve milliyetçi Kürtçülük kendi içine kapanıp, kozasında bekleyen kurt misali doÄŸru zamanı ve doÄŸru ortamı bekledi. Ne var ki bu bekleme süresinde bir taraftan da yaÅŸanıyordu. Bu hayat zihinlerde giderek ‘eziyet’ kelimesi ile ifade edilebilen bir bütünlük olarak sunulmaya, üzerinde konuÅŸulmaya baÅŸlandı. Halkın merkeze alınmayan her bölümü kendi kimliÄŸini maÄŸduriyet üzerinden kurdu ve bu duygunun ortaklığı cemaatsel ya da etnik dayanışmayı besledi. Bu maÄŸduriyetin halkın siyaset yapma alışkanlığı olmayan bir ortamda giderilmesi ise, merkezin ideolojik zırhını yırtıp parçalayacak tarihsel ve belki de bir miktar ‘ilahi’ lideri bekliyordu…

***

Bugün Öcalan ve ErdoÄŸan’ın diÄŸer liderlerden farkı bu arka planın manevi ihtiyacına cevap olarak algılanmalarında ve onların da bu iÅŸlevi yerine getirebilmesinde. Ancak liderlerin ortaya çıkması siyaseti mümkün kılsa da, siyasetin kalibresinin otomatik olarak artmasını garanti etmiyor. Bunu beklemek de pek gerçekçi deÄŸil… Çünkü liderler de ellerindeki kolay imkanları deÄŸerlendirmeye daha eÄŸilimli olabiliyorlar. Önünüzde sizi iktidarda tutacak kolay bir yol varken, daha doÄŸru diye zoru niye seçesiniz?

Dolayısıyla liderlerin ilk tutamağı maÄŸduriyet oluyor. Kendilerini yüzyıllara dayanan bir maÄŸduriyete verilen tarihsel cevabın otantik öznesi olarak görüyorlar. Tabii takipçileri de öyle görüyor… Bu sosyolojik ve ideolojik tepkinin merkezin demokratikleÅŸmesi açısından son derece iÅŸlevsel olduÄŸuna kuÅŸku yok. Ancak aynı zamanda siyaseti de maÄŸduriyet retoriÄŸine hapsetme riski taşıyor. MaÄŸduriyet önce araçsallaÅŸabiliyor, ardından suistimal edilebiliyor… Bu siyaset o denli cazip ki iÅŸ maÄŸduriyet üretimine de dönüşebiliyor ve üstelik bu maÄŸduriyetin gerçeklikle iliÅŸkisinin az olduÄŸu durumlarda dozu sürekli artırmak gerekiyor.

***

Sonunda gerçek üstü bir maÄŸduriyet hikayesini sürdürmeye ÅŸartlanıyorsunuz… Söyleminiz o denli kırılgan ki, onu sürekli geniÅŸleterek korumak, her gün iman tazelemek, ‘heyecanı’ eksik olanları hain ilan etmek durumunda kalıyorsunuz. MaÄŸduriyet gerçeküstü düşmanların iÅŸi olarak sunulunca, lideriniz de gerçeküstü bir kahraman olarak yeniden üretilmek zorunda oluyor. Ama bu arada halkın siyaseti yine bir baÅŸka baharı bekliyor, çünkü ‘kötüleri’ kenara itmekle cumhuriyet olmuyor.      

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.