Sosyal Medya

Makale

Kim Bu Cahiller…

Cehalet kavramını bugünkü dil ile ifade edersek bilgisizlik olarak betimleriz. Bu doğru bir tanım mı? Cehalet ile bilgi mi yoksa bilme edimi mi karşıttır. Cehalet bir kere insan açısından yorumlarsak kaçınılmaz bir olgudur. Hakikatin kuşatılamaz oluşu ile ve hakikatin birçok farklı yansımasının varlığı insanı hep bir cehaletle karşı karşıya bırakır. Ama cehalet daha çok yeterli bilgi ve gözleme sahip olduğu halde bu bilgiyi ve gözlemi kendi çıkarına yanlış okumaya verildiğini gözlemleriz. Ve biz ne kadar cahilsin derken aslında ne kadar kabasın anlamını verdiğimizi de unutmayalım…

Demek ki cehalet, kendi içinde birçok farklı anlam katmanına sahiptir. Yoksa hikmetin babası olan kişinin cehaletin babası olarak betimlenmesini nasıl anlayabiliriz ki! O zaman cehalet, kişinin; yaratılmasının anlamı üzerinde düşünmeyen ve bunu dikkate almayan veya bu düşünmeyi başka arayışlara taşıyarak insanlara zarar verecek ve onları insanlıklarından uzaklaştıracak girişimlere kapı aralayan tavır ve davranışlara ve bu tavır ve davranışları besleyen düşünüşe verildiğini söyleyebiliriz. İnsanın sahip olduğu bilginin dışında kalan herhangi bir bilme edimine cahil oluşu bir gerçekliktir. Bu da bize cehalet kavramının nereye kadar olumsuzlandığını gözlemleme imkânı tanır. Yani insanın bir şeyi bilmemesi o kadar da olumsuz kabul edilecek bir olgu değildir. Bu insana yüklenecek ve onu aşacak bir güce işaret eder ki bu insana zulüm olur. İşte yeni bir kavram zulüm: cehaletle eş değer bir özellik taşır. Belki de cehaletin koyu ve iradi boyutunu işaret ediyor. Çünkü zulüm de bir gerçeği gizleme ve onu gözlerden saklı tutarak varlığını hiçliğe tevdi etmekle ilişkilidir. Cehalet ise hakikati örten bir özellik taşır. Eğer insan kendi bilgisizliğinin farkında olursa bu kişiyi cahil mi sayacağız yoksa aslında cehaletinin farkındalığı onu bilme edimine mi taşır? İşte bize cehaletin bir başka boyutunu gözler önüne sermiş olacaktır. Çünkü insan, bilgisiz olduğu için cahil değil, bilgisizliğinin farkında olmadığı ve böylece hayatı başkalarına zindan kıldığı için cahil sayılır.

İşte bu noktada ‘mürekkep yalamış cahiller’ deyimi bize başka bir kapı aralayacaktır. Demek ki mesele cehaletten kurtulmak ise salt bir bilme edimi yetmiyor… Bir tavır ve duruş ile ilişkili bu cehalet… Yani hakikat karşısında kendi yetersizliğini kabullenmek bilmeye tekabül ederken bir sürü şey bildiği halde tavır ve davranışını olumsuz kurgulamak ise cehalete tekabül ediyor. Bu da bize cehaletin öyle her zaman bilgi ile ilişkili olmadığını gösterir. Yani bir toplumda cehaletin ortadan kaldırılması eğitim ve öğretim ile ilişkili boyutu olmakla birlikte salt o değildir. Cehaletin tam karşıt kavramı iman kavramıdır. Hatta Kuran çoğu yerde imanın karşıtı ve zulümle eş değer olarak kullanır. Bunu hesaba katmadan cehaleti salt bir bilgisizlik olarak değerlendirmek büyük bir yanlışlık olur.  Yoksa okumuş cahilleri anlamak zor olurdu.

Kuran ilim kavramını vahiy olarak tanımlıyor. Cehaleti de bigayri ilim; yani vahiy dışındaki kaynaklardan elde edilen bilgi olarak tanımlıyor. Bu temel gerçeği göz ardı etmeden bu kavramı anlamaya çalışmalıyız. Vahiy dışı bilgi, deney, gözlem ve akıl yürütme faaliyetlerine denk düşer. Eğer bütün bu bilme faaliyetleri vahyin kılavuzluğuna tabi değilse sadece cehalet üretirler. Bunu da açık bir şekilde ifade etmekte yarar var. Çünkü bir bilmenin anlam ile bütünleşmesi için o bilmenin hangi istikamet üzere yorumlandığı ile birebir ilişkilidir. Bu yüzden heva ve hevesini ilah edineni gördün mü? İlahi hitabı cehaletin aynı zamanda bilme konusunda bir başka kaynağa müracaat ederek Allah’a ortak koşma gibi büyük bir cehli ortaya koyduğunu ikaz ederek bildiriyor. O zaman cehalet imansızlık olarak tanımlanabilir. Bu noktada imanlı bir kişi bilgi sahibi olmasa da cahil olarak addedilemez; bilakis o iman üzerinden bir nura sahiptir ve karanlık bir boyutu yoktur. Çünkü iman bir nur ile o kişiyi aydınlatır. Ama inkâr ise onu hem kendisine yabancılaştırır ve hem de Yaratıcı ile diğer varlıklara da yabancılaştırarak koyu bir karanlığın girdabına sürükler. Bu da bize bazı kavramları yeniden düşünmek için bir ihtar olarak yorumlanmalıdır.

Kullandığımız kavramın neye tekabül ettiğini iyi düşünmeliyiz. Mesela; aydın olarak kabul edilen Cumhuriyet rejimi müdafilerinin halkı cehaletle suçlamasının arka planını hesaba kattığımızda tam tersinden aynı manada kullandıklarını söyleyebiliriz. Halk niye cahil o aydın kişilere göre; çünkü onlar cumhuriyetin temel değerlerine inanmıyorlar ve bu konuda bir çaba içinde de değiller. O yüzden bu halk onlara göre cahil… Peki, gerçek ne? Halk mı cahil yoksa o aydın denilen kişiler mi cahil? İşte bu kavramı anlamlandırırken istikametiniz anlamı da belirleyici oluyor. Tıpkı ilahi hitap; ‘Yöneliminiz nereye?’ sorusu ile bu anlamı iyice belirginleştirdiği gibi… Benim gibi bir mümin için bu iman eden halk aydın ama bu kendilerine aydın denilen kişiler ise cahildirler. Çünkü halk kadar bile kendi dinlerini ve kültürlerini anlamadıkları gibi bu konuda bir çaba ve gayret içinde de değiller…

Bütün bu tartışmaları bir akademisyenin ben bu halkın sağduyusuna güveniyorum demesi üzerine çıkan fırtınadan hareketle yazma gereği duydum… Akademisyeni tanımıyorum. Ama uzun zamanlardır benimde aynı kanaatte olduğumu belirtmekten kaçınmayacağım. Ve gerçekten de bu halkın sağduyusu olmasaydı Türkiye şu an çok büyük badirelerin ortasında kalakalacaktı… Hâlbuki aydın denilen şu okumuş yazmış kesim ise her seferinde bizi daha büyük bir belanın ortasına atmak için nasıl çırpındıklarının hikâyesi ile hafızalarımız doludur.  

Cumhuriyet kuruldu kurulalı, bu batı sevdalıları; halkı hep kendileri gibi olmadıkları için aşağıladılar. Onları cehaletle suçladılar, köylülükle suçladılar, kabalıkla suçladılar, barbarlıkla suçladılar. Ama bu suçlama hiç bitmedi. Halk ne zaman siyasete girse ve orada bazı şeyleri değiştirmeye başlasa o zaman da rejim elden gitti diye feveran etmeye başladılar. Şunu sormalıyız: cumhuriyet tarihi boyunca suç işleme oranları; özellikle de toplumsal cinnet halini oluşturan suçlar veya bilinçli adam öldürmeler, soygunlar, yol kesmeler vesaire kimler tarafından daha çok yapılmıştır? Okumuşlar değil mi? Suç örgütlerini onlar kuruyor, şiddeti onlar kurumsallaştırıyor. İnsanları ayrım yapmadan onlar öldürüyor. Ama buna rağmen halka cahil demekten de vazgeçmiyorlar. İşte bu sadece onları suçüstü yakalamak için yeter bir şart aslında…

Evet, her seferinde suçüstü yakalanıyor bu bilgili cahiller… Tıpkı bu sefer yakalandıkları gibi…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.