Sosyal Medya

Makale

Evet, dokunulamayanlar olmamalı

DoÄŸrudur, birileri ülkenin problemlerini halletmek yerine, daha bir halledilemez ve kanlı hale dönüşmesi için ve cerahatin bütün bünyeye yayılması, bünyenin tamamının hayatiyetini tehlikeye atacak bir septisemi’ye, kan zehirlenmesi’ne dönüşmesi için ellerinden geleni yapıyorlar; bol bol barış türküleri söyleyerek..

HDP’nin bir milletvekili son günlerde Diyarbekir’e gitmiÅŸ.. Devletin zulmünü anlatacakmış halka...

Ama halktan bazı kimseler nihayet itirazlarını, patlarcasına dile getirmişler. Videosunu izledim..

Ä°nsanlar, tarif edilmez acı ve hışımlar içinde, ‘Bizi, barış diye kandırdınız. Size oy verdik. Ama böylesine bir oyuna getirileceÄŸimizi tahmin edememiÅŸtik. Her ÅŸeyi devlet yaptı diyorsunuz. Devletin bir kez bile evlerimize roketlerle girdiÄŸini, evden eve tüneller kazdığını görmedik. Bunların hepsini siz yaptınız.. Selahattin DemirtaÅŸ ve diÄŸerleri otellerini, kafetaryalarını, inÅŸaatlarını yükseltiyorlar. Gitsinler, bu eylemleri oralarda yaptırsınlar. Olan bize oluyor. Demokrasiniz buysa, istemiyoruz böyle bir ÅŸeyi..’ diyorlar.  

Sözkonusu milletvekili ise ‘Ben ne yapayım?’ diye çaresizliÄŸini beyan ediyor. Halktan insanlar ise ‘Ne demek, ne yapayım.. Belediye sizin elinizde deÄŸil mi? Temizleyin bu pisliÄŸi! Bize bunu yaÅŸatmaya hakkınız  yok.’ vs. diyorlar.

***

Geçenlerde, bir ilin belediye baÅŸkanı olan bir dost, uçakta Ä°stanbul’a gelirken, 28 Åžubat 1997 Askerî Darbesi ve Zorbalığı günlerinde, müslüman hanımların direniÅŸleri içinde deliÅŸmen tavırlarıyla yer aldığı bilinen ve ÅŸimdi de HDP milletvekilleri arasında yer alan bir hanımla yol boyunca konuÅŸtuÄŸunu  ve sanki bazı ÅŸeyler konuÅŸulursa, dinleyebilecek birisi olduÄŸu intibaı edindiÄŸini söyledi. Ama bu satırların sahibi, o hanım ve benzeri üç-dört ismin; barış türküleri çığırarak savaÅŸ çığırkanlığı yapan ve uluslararası entrika merkezlerinin alenî desteÄŸiyle bir büyük fitne hareketine dönüşen bir yapılanma içinde kalmayı içlerine nasıl sindirebildiklerini hâlâ da anlamış deÄŸildir.

***

EÄŸer mes’ele, son 100 yıla varan dayatmacı, tepeden inmeci, kemalist-laik-türkçü bir resmî ideoloji zulmüyle, ülkemizin bütün halklarına olduÄŸu gibi, kürd halkına da zulüm yapan rejimle hesaplaÅŸmak ise; Mesûd Barzanî’nin 22 Mart günü söyledikleri öğreticidir.

Evet, Barzanî ÅŸimdiye kadar birçok liderle yaptığı konuÅŸmaları hatırlatarak, hiçbirisinin, ‘kürd mes’elesini ErdoÄŸan kadar iyi anlamadığını’ söylüyordu.  

Barzanî’nin bu tespitlerine, ErdoÄŸan’ın kavmiyet, ırk, kan bağı gibi konulara genel hatlarıyla yaklaşımını ve onun söyleyemediÄŸi bazı ince noktaları da bildiÄŸini düşünen birisi olarak katıldığımı belirtmeliyim.

***

Bu vesileyle dokunulmazlıkların kaldırılması gündemde..

Bu konuda, şimdi değil, ikibuçuk ay önce, 11 Ocak tarihli yazımızda değinip özetle şöyle demiştik:

‘Açıkça, ülkenin bütünlüğüne kasteden ve güvenlik güçlerine roketlerle, ağır silahlarla yaptıkları saldırıları destekleyen ve onlarla dayanışma içinde olduklarını söyleyenlerin karşılıksız kalması düşülemez.

Ama dokunulmazlıkların kaldırılması bir çare olur mu?

Hemen belirtilmeli ki, hayır! (...)

‘AÅŸağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık..’ misali bir durum..

Bu durumda, dokunulmazlık kurumuna, temelden yeni bir bakış açısıyla yaklaşılabilir. (...) milletvekili olanlara giydirilen bu dokunulmazlık zırhı, sadece Meclis içi çalışmalarda, kürsü dokunulmazlığıyla sınırlı tutulup; dokunulmazlıklar toptan kaldırılmalı, ayrıca izne baÄŸlı olmaksızın, bir genel düzenlemeyle herkese dokunulmalıdır. (...)’

‘Mâsuniyet’ ya da dokunulmazlık, nedir?

- Bir halkın kendilerini temsil etmeleri için seçip, Meclis’lere gönderdikleri kiÅŸilerin temsil faaliyetleri esnasında kendilerini tehdit ve baskılar altında görmemeleri için onlara giydirilen bir kanunî zırh..

***

BaÅŸbakan DavutoÄŸlu’nun konuya bir defaya mahsus olmak kaydıyla da olsa, benzer bir çözüm önermesi yerindedir. Daha ileri bir düzenleme de düşünülmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.