Makale
Müslümanların Savrulması
Dağınık bir toplumuz. Nereden bakarsak bakalım her parça bir uç, her uç bir başka yöne bakıyor. Müslümanların temel sorunlarından biri, dağınıklıkları. Bu, mezhep ve tarikat kolları ile ilgili tek sorun değil. Kollar o kadar çok ki. Kim bir grup oluşturuyor, medya üzerinden kendini pazarlıyor veya bir eylem içinde bulunuyor ise anında az ya da çok taraftar buluyor. Taraftarlar fanatik bir bağlanış içindedirler. Onlar daha ileri hamlelerde bulunuyorlar.
Müslümanlar batı düşüncesinin kuşatmasında. Pozitivist düşüncenin sarmalında. Hemen her şeyi akılla çözme çabasında. Ama bu akıl kendisine ait ve özgür değil özgünlük ise hiç yok. Düşünüş biçimleri neredeyse aynı.
Bu dönemde sünnete, tasavvufa, kültür tarihine, medeniyete ve büyük birikimimize karşı bir savaş açılmış. Günümüz Müslümanların büyük medeniyetimizin birikimini yok sayarak özgünlüğe varacağını sanıyor. Bu, batı düşüncesinin Müslümanlar üzerine abandırdığı düşünme biçimi. Kendi kendini yadsıma.
Batı toplumları geçmişlerine ait en küçük kalıtları, kalıntıları deşerek kendisine bir tarih yapmaya çalışıyor. Bu tarih etrafında bir bilinç oluşturuyor. Müslümanlar ise büyük birikimlerini bir çırpıda silip atıyorlar.
Sünneti terk ediyorlar, namazların sünnetlerini terk ediyorlar. Bir tek farzlar ile yetiniyorlar ama farzlardaki sünnetlerin farkında değildirler. Tam bir cehalet örneği.
Kadının örtünmesine karşıdırlar bu yeni modern yani radikal Müslümanlar. Terk etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kur’an’ın icazını, insan ruhuna hitap eden güzelliklerini yadsıyorlar. Bid’at diye bir uydurmanın tuzağındadırlar.
Ä°nsanların ruhlarına hitap eden, baÄŸlayıcı olan güzellikleri ortadan kaldırıyorlar. Kuru, içi boÅŸ bir iskelet olan bir Ä°slâm’ın peÅŸindedirler. Cahiliye toplumlarının ÅŸartlarında bir ortam içinde bir yol bulmaya çalışıyorlar. Bugünün cahiliyesinde insanlığa ve ruhuna hitap eden bir Ä°slam’ın deÄŸil yüzyıllar öncesinin koÅŸullarında bir bakışla bakıyorlar.
Bugünün insanı çok farklı bir konumda. Bir zamanlar dizlerinde bilgisayar olan yeni kuşağın ruhsal gereksinimlerinin nasıl karşılanacağını düşünülürken bugün onu çok aşmış yeni durumlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Dünya artık ceplerinin içinde. Yeni hayat anlayışları, sınırsız tutkular. İnsanı uçurumlara sürükleyen sınır tanımayan tüketimler.
Bu insanlar modanın esaretinde. En tutumlu, en mazbut Müslümanlar bile yeni dünyanın çarkında. Ayaklarındaki ayakkabılar, gözlükler, çantalar, evlerinin eÅŸyası, konuÅŸma biçimleri. Müslümanlar bu yeni hayata nasıl karşılık veremeyeceÄŸini kestiremiyor. Bocalıyor ya da kendini iyice kaptırıyor. Kapılan bu insanlar yeni bir Ä°slâm arayışında. Bugünün pozitivizmine, aklına, algısına Ä°slâm’ı yeni bir uyarlama çabasında. Böyle olunca da Ä°slâm’ın özünden uzak yeni bir Müslüman tipinin oluÅŸumu gerçekleÅŸiyor.
Kadınları başörtüsüz, erkekleri pervasız, sınırsız tüketim ile lüks içinde yüzen yeni Müslümanlar. Bunlar sünneti ve onun inceliklerini terk ederek yeni bir alan açıyorlar. Yeni alanda ise kendileri değil başkalarının önerdiği, dayattığı bir karakter ortaya çıkıyor.
Müslümanlar kendi uygarlıklarını, kültürel birikimlerini yıkıyor onun yerine ne olduğu bilinmeyen, önerisi ve mantığı olmayan yeni bir din oluşturuyorlar.
Peygamberin sünnetiyle ruh kazanan İslâm değil, modern ve pozitivist ve materyalistlerin ruhunda ne olduğu belli olmayan bir İslâm.
Ä°slâmsız Ä°slam. Emperyalizmin tek hedefi bu. Ernest Renan’ın meÅŸhur bir hedefi vardı. Müslümanları Ä°slâm’dan kurtarmak. Åžimdi Müslümanlar kendileri dinlerinden uzaklaşıyorlar. Bu dini savunur gibi görünenler bunu asıl yapanlar. İçi boÅŸ, kültürsüz, medeniyetsiz, birikimsiz bir iskelet Ä°slâm oluÅŸturuluyor.
Henüz yorum yapılmamış.