Sosyal Medya

Makale

Uçan Balon Sever Mürteci

Uçan balonları görünce hâlâ heyecanlanıyor oluşumu garipsiyorum. Bu nedenle annelerinin yanında yürüyen çocukları kışkırtarak rızkını arayan balonculara kızamıyorum. Hatta ak düşmüş sakalıma inat ipini parmağıma doladığım bir uçan balonla Sarayburnu’ndan denizi seyredip sonrasında Gülhane parkında yürüyebilirim. Belki de Sultanahmet camiinde bir ikindi namazı sonrası ayakkabılığa bağladığım uçan balonuma bakıp gülümseyebilirim…

Son zamanlarda bir iş yapmaktan, bir kişiyle görüşmekten,  yükleneceğim ağırlığı düşünerek çoğunlukla vazgeçiyorum. Bunun akabinde de günden güne ağırlaşan cesedimi bir yerden başka bir yere taşımakta zorlanıyorum. Belki de uçan balona olan alâkam kendi ağırlığımdan kurtulma isteğimdir. Ne kadar hoş bir şeydir, taşırken uçan balonun ağırlığını hissetmiyor oluşunuz. Bu ilişkideki tek sorumluluğunuz balonun ipine sıkı sıkıya sarılmanızdır. Zira ipin ucunu kaçırınca bir dahi görüşememek üzere ardından bakakalırsınız.                                    

Hüzün dolu 1985’in Mart ayı aklıma gelince, bizimle beraberliği bir uçan balon naifliğinde, zahmet vermekten imtina ederek geçirmiş Ahmet Sarıoğlu’nun ardından balonunu elinden kaçırmış bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum ama…

Sahabenin Beni kardeşlerime bağlayan iplerin ucunu sıkıca tutarım. Bazen bu ipler gerilince onları gevşetirim ama asla ucunu bırakmam ilkesi, uçurtma uçurmanın veya uçan balon gezdirmenin hayati bir düstura dönüşmesi değil midir?

Uçan balona bakınca aynı zamanda uçsuz bucaksız gökyüzüne dalıp gönlünüz huzurla dolar. Güneş yüzünüze gülümser. Meleklerin sürüklediği türlü türlü şekillere bürünmüş bulutları fark edersiniz. Martıların yerçekimine inat yaptıklarını hayran hayran seyrederken bir meltem yüzünüzü okşayıp geçer. Ve uçmakta zorlanmayan balona baktıkça ruhunuz, bedeninizin ağırlığına galip gelir, neşelenir, sevinç çığlıkları atıp koşmayı arzularsınız.                                                         

Şu sıralar kızımı okula bırakırken teneffüs zili çalınca bahçeye sevinçle koşup ortalığı neşeye boğan çocuklara bakıp, ezanı duyunca camiye aynı gayretle koşamayışımıza hayıflanıyorum. Okulda müdürler, camide imamlar, anlamsız antlar ve aşağılayan hutbeler…

Resulullah(sav) Müslümanlara yük olmadığı gibi İslam’a çağırdıklarına da ağır bir yük yüklemezdi. O, hayatı zorlaştıran ve insanın insana yük olan sahteliklerin hiçbirine tutunmazdı. O’nun(sav) insanlarla ilişkisi bir uçan balonla onu gezdiren çocuğun haline benzerdi. Yani sünnet olan hiç kimseye yük olmamaktı. Statü ve protokollerden uzak durmaktı. Gündemimiz bu olsa, kaldırılmaz yükleri “kurtuluş reçetesi” diye sunmak yerine bunların altında ezilenlerin dertlerini paylaşarak yüklerinin azalmasına gayret ederdik.

SahabeBiz imanımızı başımızın üzerine bir kuş varmış gibi taşırdık prensibi de imanın kişinin üzerinde bir yük değil bir uçan balon benzeri, ruhunu semaya yükselten bir nimet olduğu anlamını çağrıştırır. Ve başlarının üzerinden uçmasını istemedikleri kuş için titizlenmeleri de uçan balonunu kaçırmaktan korkan bir çocuğun naifliğine denk düşer.

Bu günlerde güneşi daha az görenler “Kış depresyonu” diye bir illete düçar olup asabileşiyorlarmış. Bazıları da keşke ayılar ve yılanlar benzeri bizde kış uykusuna yatsak ta bahar gelmeden uyanmasak diye hayıflanıp duruyorlarmış. Hâlbuki çocuklarıyla oynamayı ihmal etmeyen, büyüklerinin ellerini öpüp hayır dua almayı ertelemeyen ve olabildikçe hiç kimseye yük olmadan çare olmaya çalışanların böyle bir sıkıntıları yok. Onlar çocukluğunda uçan balon gezdirmekten aldıkları dersle etraflarına bir yük değil bir ümit olmaya devam ediyorlar. Sünnet üzere Cuma günleri yaptıkları kabir ziyaretlerinde kaybettiklerini hayırla yâd ediyor ve şu anda yaşayanları bir nimet görüp üzerlerine titriyorlar. Yani ellerinden kaçırdığı uçan balonun arkasından döktükleri gözyaşları onları bundan sonra elindeki uçan balonun ipine daha sıkı sarılmasını tembihliyor…

Hülasa dostlar, beyaz atlara binip arkasından baka kaldığımız o güzel insanların bir uçan balon naifliğinde kimseye yük olmadan ümitvar olarak yaşadıkları hepimize aşikârken;

Yönettiklerimizin üzerinde ağırlığımızı her zaman hissettirmeliyiz safsatalarını,                                   

        Bizi önemli biri gibi gösteren bütün protokol yalanlarının arkasına gizlenmelerimizi,              

        Kaybedince hiçe sayılacağımız sahte statülerle anılmaktaki ısrar edişlerimizi,                           

        Omzumuza ve insanlara ağırlık vermek için takılan apoletleri,

        Kendi rızamızla sökelim ve hafifleyelim.

        Bizi aşağı çeken ağırlıklardan kurtulalım ki yükselebilelim.

        Birine yük olmayı değil bir kardeşinizin yükünü omuzlamayı önemseyelim.

        Onu da bu şekilde hafifletelim ki beraberce arş-ı âlâya doğru yükselebilelim.

        Balonumuz yere çakıldıysa eşitsizliğe yol açan ağırlıklarımızdan kurtulmaya çalışalım.

        Sahip olduklarınızı paylaşalım ki başımızın üzerine konan iman kuşu uçup gitmesin.

Rabbim cümlemizi, insanlara yük olmadan, ümit var yaşayan ve vadesi dolunca sevdiklerinin elinden sıyrılıp cennete doğru yükselerek ardında güzel anılar bırakan bir uçan balon kıvamında yaşayan izzetli kullarının arasına katsın.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.