Makale
Sorulamayan Soru: Kara Murat Gittikten Sonra Ahaliye Ne Oldu?
Başlık değerli okurlara ilgisiz gelecektir. Haklılar.
Fakat yazının ilerleyen safhalarında ilgiyi kurabileceklerini umuyorum.
Trump,‘Yeniden Büyük Amerika’ sloganı ile 2017’de yapılacak ABD BaÅŸkanlık yarışında partisi Cumhuriyetçilerin adayı olmak için elinden geleni yapıyor. Yeniden Büyük Amerika sloganı, Amerikan vatandaÅŸlarının çokça sevdiÄŸi hamaset yüklü bir söyleme dayanmıyor; Amerika’ya dair yaÅŸamsal bir duruma iÅŸaret ediyor: Amerika artık büyük deÄŸil.
Obama’nın ‘Evet Yapabiliriz’ seçim sloganı Amerikan solu aracılığı ile yığınlara belirli bir ümit aşılamıştı fakat buradaki ‘saklı yapılabilirlik’; yığınların ekonomik ve sosyal durumlarında gözle görülür bir iyileÅŸmeyi hedeflemeyi aÅŸan bir niyete tekabül etmekteydi. Bu niyet; ABD’nin artık bir devlet gibi davranmasını, kabuÄŸuna çekilerek devasa iç sorunlarına yoÄŸunlaÅŸmasını ve toplumsal parçalanmasını önleyebilecek tedbirlerin alınmasını saÄŸlayabilecek bir nevi ‘izolasyon’ politikasının yürürlüğe konulması ÅŸansının test edilmesiydi. Olmadı. Zira neoliberal anlayışın artık çeteleÅŸtiÄŸi bir ortamda devletin klasik rolünü oynaması oldukça güç.
Amerika’yı önemli bir özeleÅŸtiriye davet eden ‘Wall Street’i iÅŸgal Et’ hareketini görmezden gelerek deÄŸersizleÅŸtiren neoliberal anlayışın taşıyıcıları Beyaz Anglo Sakson Protestan (WASP) Amerikan üst ve üst orta sınıfı da artık ABD’nin klasik bir devlet olması gerekliliÄŸine inanıyor ve ABD’nin kendi sınırlarına daha doÄŸrusu kendi sömürü hinterlantlına çekilmesini talep ediyor. Bu talebi politik düzlemde seslendiren ise Donald Trump.
Trump’ın siyasal radikalliÄŸi ‘kurucu baba’ denilen kudret ve fikir sahibi nadir birkaç Amerikan baÅŸkanlarından birisi olmaya yetecek mi bilinmez ama yeni zamanların Roma’sı olan ABD’nin çöküş sürecine girdiÄŸini algılayan ‘tüccar sezgisinin’ oldukça yüksek olduÄŸu tartışılmaz. Trump, Amerika’nın kurucu ilkelerine atıf yaparak diyor ki;
-
Amerika üretim gücünü kaybetmiştir. Üretim gücünü tekrar sağlamalıdır.
-
Sadece finansal araçlarla sürdürülebilir bir büyüme imkânsızdır. En büyük sosyal sorun olan iÅŸsizlik ancak reel ekonominin güçlendirilmesi ile makul ölçülerine çekilebilir.
-
Karışık ve adaletsiz vergiler ile kamu finansmanı sağlanamaz. Vergi politikaları adalet doğrultusunda basitleştirilmeli ve kamu fonlarının baş düşmanı olan sosyal devlet anlayışının iması dahi yasaklanmalıdır. Kendi gücü ile ayakta kalabilme kabiliyetine sahip olanlar ancak vatandaş olabilmeyi hak etmelidirler.
-
Zenginliği sağlayan mülkiyet ve teşebbüs kutsaldır ve bu kutsallar fakir ve yetersizlerle paylaşılmamalıdır. Fakirler ve yetersizler aktif suçlu ve baş belalarıdır. Bu baş belaları üretilmiş zenginliklere el koymak için fırsat kollamaktadırlar. Dolaysıyla zengin olmayı bir türlü becerememiş Amerikan Kıtası yerlileri, Asyalılar, Latinler, Katolikler, Müslümanlar asla ülkeye sokulmamalıdır. Bu özelliğe uygun en yakın tehlike Meksika ile olan sınır, duvar örülerek kapatılmalı göçmen akışı durdurulmalıdır.
Kısaca Trump, Amerika’nın çökmemek için Roma olma sevdasından vazgeçmesini istiyor. Trump, Amerika’nın hayatta ve ayakta kalabilmesi için ‘Roma Sendromu’ndan kurtulması gerekliliÄŸine inanıyor. Trump, Amerika’nın efendileri olan kendisi gibi spekülatör ve rantiyeci muktedir kesimi ikna edebilecek mi? DiÄŸer taraftan suskun ve aptal numarası yapan yığınlar harekete geçerek, Trump’un seslendirdiÄŸi tarihsiz, sığ ve sosyal seleksiyona dayalı salt organizmaya indirgenmiÅŸ bir toplumsallığı reddederek, insaniliÄŸi ve tarihi keÅŸfederek kadim dünya ile bütünleÅŸecek bir hamle yapabilecek mi? Amerika’nın hemen her ÅŸeyi ticarileÅŸtirebilen baskın özelliÄŸi, ticaretten arındırılmış böylesi bir sosyal hareketliliÄŸi mümkün kılmamakla beraber, Trump’un ÅŸehre sokmamak için direndiÄŸi siyaset ve ekonomi bilmez ‘asabiyet’ sahibi zinde güçlerin tarih sahnesine çıkması her zaman olasıdır. Yeter ki bu zinde güç, zorla kazandığı özgürlüğü ile birlikte Roma’yı talep eden hala köle ruhlu ‘Spartaküs’ler olmasın. Bir köle için en üst kölelik makamı, muktedir efendisini taklit etmektir.
Nedir Bu Roma Sendromu?
-
Roma kudretini, vazetmiÅŸ olduÄŸu çok dinli, çok dilli ve çok uluslu unsurlarını Roma deÄŸerler bütünü olarak özetleyebileceÄŸimiz kozmopolitan bir anlayış çerçevesinde, merkezi bir devlet aygıtı marifetiyle yöneterek elde etmiÅŸti. Roma deÄŸerler bütünü; kendisini oluÅŸturan unsurlarını merkezi Roma’nın bir vatandaşı olarak gören, hukukun üstünlüğünü ilke edinmiÅŸ emperyal erdem kümeleriydi ve bu deÄŸerler bütünü Akdeniz ve hinterlandında uzun soluklu bir barışı mümkün kılmıştı. Siyasal aktörlerin çürüttüğü Roma deÄŸerler bütünü ile birlikte çürüyen özgün kozmopolitan durum giderek Roma’nın sonunu getirdi. FaÅŸist Roma aristokrasisinin el koyduÄŸu siyaset, farklılıkların uyumu yerine farklılıkların çatışmasını gündeme getirdi. Emperyal erdem kümeleri salt köleci bir zihniyete evrilerek istikrarsız bir Roma’nın doÄŸmasına yol açtı. Amerika BirleÅŸik Devletlerinin ‘Yeni Roma’ rolü ‘tarihselsizlik’ ve ‘nesepsizlik’ nedeniyle sorunlu olarak baÅŸladı. ABD, Yeni Roma rolünü Roma’nın tarihselliÄŸinin tam başından deÄŸil de faÅŸist aristokrasi aÅŸamasından baÅŸlatarak uygulamak istedi. Burada kavramsallaÅŸtırılan ‘FaÅŸist Aristokrasi’; kadim bir geçmiÅŸi bulunan tutarlı bir geleneÄŸe yaslanmış devredilen toplumsal duyarlılık sahibi olma karşılığı olarak deÄŸil de Roma’da siyaset ve demokrasi oyunları ile siyasal seçkin olabilmeyi baÅŸarabilmiÅŸ nesepsizlerin aristokratik payeler ile tiranlaÅŸmalarıdır. ABD’nin kurucu unsurları ve kurucu felsefesi tam da bu faÅŸist aristokratik tanımlamaya karşılık gelmektedir; Puriten faÅŸizmi ile tarihini reddeden nesepsiz Protestanlık. O kadar ki; ABD’nin bağımsızlık savaşı aynı zamanda ataları ile olan savaşıdır. Amerikan siyasal örgütlenmesini biricik modern siyasal örgütlenme olarak gören Fransız düşünür Alexis de Tocqueville, Amerika’nın tarihsizliÄŸine atıf yaparak ‘artık hakikati karanlıkta el yordamı ile arayacağız’ itirafını da yapmaktan geri durmamıştır.
-
Roma merkezi bir yönetim aygıtına sahipti ve Roma’nın tahakküm kurmuÅŸ olduÄŸu ülkeler, askeri garnizonlarının gücüne dayanan merkezden atamış valiler tarafından yönetilmekteydi. Ordu’nun yönetsel unsurları Romalıydı ve yerel unsurlar Roma ordusunun alt ve üst kademelerine kapalıydı. ‘Roma Barışının’ uzun soluklu olmasının baÅŸlıca nedeni iÅŸte bu Roma merkezciliÄŸidir. Roma gücünü kaybedince merkezden tasarlanmış ve donatılmış ordusu da gücünü kaybetti. Merkezi bir ordunun finansmanını saÄŸlayamayan Roma, yerel unsurlarını ordusuna dâhil etmek zorunda kaldı. Orduda etkinlik kazanan yerel unsurlar süreç içerisinde ‘oynak merkez’ fikrini geliÅŸtirerek Roma siyasetinin aktörleri haline geldiler. Gittikçe ‘derebeyileÅŸen’ Roma, siyasete dâhil olan ordu komutanlarının siyasal talepleri ile enerjisini tüketti. ABD’nin Yeni Roma rolü esasında bu zayıf Roma figürüne karşılık gelmektedir. Emperyal emellerini ancak yerli unsurların dinamiÄŸi ile yürürlüğe koyabilen Amerika, vazetmiÅŸ olduÄŸu bölgeleri derebeyileÅŸtirmiÅŸ, istikrarsız, huzursuz bir dünya meydana getirmiÅŸtir. ABD artık bölge devletleri ile ittifak kurabilme kabiliyetini kaybetmiÅŸtir. Sayın CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın ABD’nin asıl müttefikinin kim olduÄŸu sorusu ABD tarafından cevaplanmayacaktır. Zira ABD klasik müttefiklerinin beklentilerini karşılayabilecek güçten yoksundur. Fakat ABD bu yoksunluÄŸuna raÄŸmen düzenleyici rolünü oynamaya çabalamakta fakat bu çaba içerisinde enerjisini de tüketmektedir. Trump’un iÅŸaret ettiÄŸi açmaz da tam budur. Terör örgütleri ve yeni yerel güç dinamiklerini kullanmak, güncel ABD’nin hem çapına hem de kesesine daha uygun gelmektedir.
-
Roma’nın siyasal çürümüşlüğü elbette toplumsal çürümüşlük ile iç içedir. Roma’nın devasa arenaları gladyatörlerin ölümcül gösterilerine tanık oluyor, yüzbinlerce Romalılar gününü arena ve kolezyumlarda geçiriyordu. Ä°ÅŸ o kadar çığırından çıkmıştı ki; gladyatör savaÅŸlarını izleyebilmek için Roma’da senenin 354 günü tatil ilan edilmiÅŸti. Roma’da ekmek, hamam ve Gladyatör savaşı oyunlarını izlemek bedavaydı ve bunları saÄŸlayan Ä°mparator her daim ÅŸeref tribününde yerini almak zorundaydı. Nihayetinde Barbarların Roma kapılarına dayanması, kılıçtan geçirilen Romalı askerlerinin attıkları çığlıklar, arenalarda kendinden geçmiÅŸ Roma halkının gladyatörlere yapmış oldukları tezahüratın gürültüsünden duyulmamış ve fark edilmemiÅŸti. Bir ‘gösteri toplumuna’ dönüşen Amerika devasa toplumsal problemlerini çözmeyi sürekli ertelemek zorunda kalmaktadır. Artan uyuÅŸturucu kullanımı, alt orta ve alt sınıfların eÄŸitim kalitelerinin her geçen gün biraz daha düşmesi, iÅŸsizlik, yılgınlık, artan vergi ve banka borçları, göçmen trafiÄŸini yönetememe, gelir dağılımı adaletsizliÄŸi bu devasa sorunlardan sadece bir kaçı. Dünyaya nizam verme iddiasındaki Amerikan siyasal aklı, daha okul çağındaki çocukların katliam derecesindeki cinnetlerini çözmüş deÄŸil. Her defasında silah satışının denetim altına alınması gevelemeleri ile geçiÅŸtirilen bu cinnet hali nerelere kadar tırmanacaktır? Bırakın sorunun cevabını, sorunun bizatihi kendisi hasıraltı edilmektedir.
Gelelim ‘Bizim Kara Murat’a…
YaÅŸları müsait olanlar mutlaka ‘Kara Murat’ film serisini izlemiÅŸlerdir. YaÅŸları müsait olmayanlar ise televizyonların sıkça yayınlamaktan zevk aldıkları tekrarlarından nasiplenmiÅŸlerdir. Hemen bütün Kara Murat filmleri aynı sahne ile baÅŸlar: Köyün ya da obanın tamamı yakılmış ve yıkılmıştır. Bütün bir ahali kılıçtan geçirilmiÅŸtir. Sadece bir ağır yaralı vardır. Bu ağır yaralı Kara Murat’a katliamı kimin yaptığını söyleyerek son nefesini vermektedir. Kara Murat diÅŸlerini sıkarak intikam yeminini yapmakta ve atını dörtnala düşman üzerine sürmektedir.
Filmin ilerleyen sahneleri tek kiÅŸilik ordu Kara Murat’ın destansı intikam sahneleri ile doludur. Filmin sonunda intikamı alınmış ahali, Kara Murat’ı övgüler arasında yeni akınlarına uÄŸurlamaktadırlar. Burada sorulmayan daha doÄŸrusu bu psikoloji içerisinde sorulamayan soru ÅŸu: Kara Murat gittikten sonra bu ahaliye ne olmaktadır? Zira Kara Murat ardında ahaliyi koruyup kollayacak ne bir siyasal ne de bir askeri düzenek bırakmaktadır. Yeni bir katliamdan onları kim ve nasıl koruyacaktır? Yeni bir Bizans ya da bir eÅŸkıya baskını an meselesidir.
Tarihte yaÅŸanan ve güncelde yaÅŸanmaya devam olunan Ä°slam coÄŸrafyalarındaki sorunlara yaklaşımlarımız tam da Kara Murat’ın her defasında köyü kılıçtan geçirilmiÅŸ olarak bulmasının oluÅŸturduÄŸu intikam duygusu ile ÅŸekillenmektedir. Ve bizler her defasında intikam alan ya da intikam almaya aday bir Kara Murat icat etmiÅŸizdir. Bu icadımızın tutarsızlığının sonuçları ise her defasında bizi derin ümitsizliklere gark etmiÅŸtir.
Son zamanlarda özellikle OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan ve adına ‘vekâlet savaÅŸları’ denilen bir garabeti çözmek için çene yormak ile meÅŸgulüz. Bu garabet çözümlemesinde ileri sürdüğümüz temel soru: ‘Hain kim? ABD liderliÄŸindeki dış güçlerin dahli tartışılmaz. Fakat ‘kadiri mutlak’ dış güçlerin bölgesel müttefiki kim ya da kimler. Daha düne kadar sadık müttefiklerin dahi bu soruyu sormaya baÅŸlamaları garabeti daha da koyulaÅŸtırmaktadır. Dünün yerli iÅŸbirlikçileri ÅŸimdinin Kara Murat adayı olmaya soyunmaları, sureti haktan yana gözükmeleri intikam duygusunun psikolojisi içerisinde kafaları karıştırmaktadır.
Rusya mezalimine karşı Turan Ordusunun kurulduğu müjdesi ile Batılı güçlere karşı İslam Ordusunun kurulduğu müjdesi, Kara Murat figürü kadar hayal mahsulü ve mevcut siyasal akıl ve ufkumuz ile dahi bağdaşmayacak bir seviyesizlik çıktısıdır. Her defasında Kara Muratlara muhtaç olmamak için evvel emirde bir durum tespiti yaparak kendi kaderimize sahip çıkabilmenin yollarının aranılmasını öneriyorum.
-
ABD liderliğindeki dış güçler kadri mutlak değildirler. Yukarıda izaha çalıştığım çöküş süreci içerisindedirler. Fakat nasıl etkin olabilmektedirler? Onların gücü bizim güçsüzlüğümüzden kaynaklanmaktadır. Dış güçler her defasında bölgede işbirliği yapabilecekleri dinamik unsurların beklentileri ile kendi emellerini eşitleyebilmektedirler. Muhalif örgüt ve organizasyon çöplüğü olan İslam coğrafyalarında eleştiriden çok öz eleştiriye ihtiyaç bulunmaktadır. Bugünün muhalifi, süreç içerisinde oluşturmuş olduğu beklentileri ile dış güçlerin emelleri ile çakışabilmektedir. Daha açık bir ifade ile bugünün kahramanı yarının haini olabilmektedir.
-
Bölgesel güçlerin üstünde tutarlı bir siyasanın oluÅŸturulması için entelektüel doÄŸurganlığın arttırılarak siyaseti ‘sekterci’ ve ‘örgütçü’ mantığından temizlemek gerekmektedir. Bu baÄŸlamda geniÅŸ tabanlı siyaset imkânları araÅŸtırılmalı ve bulunmalıdır. GeniÅŸ tabanlı siyaset; farklı düşünce ve yönelimlerin kendilerini temsil edebildikleri daimi mekanizmalar olup, gevÅŸek koalisyon mantığı dâhilinde ‘cephe’ oluÅŸturma gayretlerine artık cevaz verilmemelidir.
-
ÖzeleÅŸtiriyi imkânsızlaÅŸtıran partizan tutumlardan vaz geçilmelidir. Siyaset yaÅŸayan bir olgudur ve ancak yaÅŸayan toplumsallıklarda iÅŸlevseldir. Bütün bir toplumsalı kucaklamayan, grup beklentileri olarak kalan bütün siyasal hareketlilikler neticede hain olmaya adaydırlar. Topluma sahip çıkmak gerekmektedir. Fakat topluma sahip çıkmak onları sahiplenmek anlamına gelmemelidir.
Åžu kırık dökük tespit ve önerilerim bile beni şüpheye düşürüyor. İçimden haykırmak geliyor: ‘Kara Murat benim!’
Selam ve muhabbetle…
Henüz yorum yapılmamış.