Sosyal Medya

Makale

Çelik Kapımızın Koruyamadıkları

Finlandiya dönüşü arkadaşıma ‘orada seni en çok şaşırtan neydi?’ diye sormuştum.        O da ‘evlerin dış kapıları ahşap hatta üst kısımları camdandı’ diye cevaplamıştı. Bu pencereden bakınca %98’i Müslüman olan bu tüten son ocakta herkesin dış kapısı çelikten ve dört bir yandan duvara geçen çelik millerden oluşan kilitlere sahip. Kilitli çelik kapımızın açılırken çıkardığı ses ise adeta merkez bankasının ana kasasını andırmakta…

Artık bir şeyi edinmek kadar korumaya yönelik tedbirlere de yöneltiliyoruz. Evimize aldığımız her yeni ürün güvenlik tedbirlerini arttırmamıza sebep oluyor. Hatta bazılarımızın kalıcı konutunun duvarına gömülü çelik kasası mevcut. Apartman girişindeki kameralı ziller yetmemiş olacak ki site girişindeki güvenliklerden izin almadan misafirliğe gidemez olduk. Bunlar hep borçlanarak aldıklarımızın güvenliği için oluşturulan paranoyanın yansımaları…

Peki, hırsızlıktan korunma adına mecbur bırakıldığımız bu kadar güvenlik önlemine rağmen kendimizi güvende hissedebiliyor muyuz? Depreme dayanıklı kalıcı konutunuza hırsız girse neyinizin çalınmasından endişe ederdiniz? Mesela yeni borçlandığınız pencere boyutundaki kavisli smart tv’nizin çalınmasından mı? 10 yıl önce çalınmasından korktuğunuz 70 ekran trinitron Sony televizyonunuzu kendi elinizle eskiciye verdiğinizi ne çabuk unuttunuz. Ondan sonra çıkan plazma, lcd, led tv’lerin hiç birini hırsız çalmamıştı. Aksine çelik kapınızı açıp site güvenlik elemanlarının gözetiminde kendi elinizle yok pahasına elden çıkarıp yeni model televizyonun taksitlerini ödemeye girişmiştiniz.

70’li yıllarda Almanya’dan gelenler Avrupalıların eskimemiş mobilyalarını almaları için birilerine para ödedikleri haberlerine inanamazdık. Şu sıralar bütün belediyelerin, atılan koltuk, yatak ve yemek odası takımlarını toplamak için özel kamyonetleri 7/24 faaliyette…

Konutlarımızda bulunan gömülü çelik kasalarda saklanan takıların modası geçince onları gram fiyatına elden çıkartmanın zararı hesap edilirken almak zorunda kaldığımız güvenlik giderleri ve buna rağmen çekilen endişelerin neden olduğu terapi seansları hesaba katılmaz.

Her erkeğin putu mesabesindeki yeni model otomobili için ödediği kasko, kameralı otopark, alarm ve bakım giderlerini, yeni modelle değiştirmek için araba elden çıkarılırken edilen zarara katılmaması depresyona karşı önlem niteliğindedir. Hele 24 ay taksitle aldığımız akıllı cep telefonunun 8. taksitini öderken bir üst modelinin çıktığı için eskiyen telefonunuzu üçte bir fiyatına sayarak yenilemenizi öneren kampanyaları hangi hırsızlar düzenlemekte?

Bankalarda özel kasalarda korunan değerli(!) kâğıtlarınız, dövizleriniz, altınlarınız bu kadar güvenlik önlemine rağmen değer kaybettiği zaman eksilen miktarın sorumlusu kim?

 Bu üst düzey güvenlik önlemlerine rağmen paranızın eksilmesine neden olan kim?

Değerli eşyalarımızı değersizleştirip gözden düşürüp zararımıza sebep olan kim?

Eşyalarımızın değerini koruyamayacak yeni güvenlik tedbirlerini pazarlayan kim?

Sahip olduğunuzu değersizleştiren, çıkan en yeni modelin tanıtım reklâmları değil mi?

Bedava(!) izlediğimiz dizilerin maliyetleri bu reklâm gelirleriyle karşılanmıyor mu?

Bize hem ürün, hem de güvenlik önlemi satanların aynı kimseler olması rastlantı mı?

Şehrin önlenemez stresinden kurtulmak için eşyalarımızı yenilememizi salık veren kim?

Sahip çıkılamayanları almamız için yarınımızı borçlandırmaktan kazanç sağlayan kim?

İnsanlar sevgi ve güven duygusu üzerinden kalıcı ilişki kurarlar. Sevgi azalıp çoğalabilir ama güven kaybedilince hayat, güvenlik önlemleri adlı sindirilme paranoyasına dönüştürülür.

Bu toprakların sükünte ermek isteyen insanları, evlerine ‘mesken’ veya ‘meskûn mahal’ derlerdi. Kendileri o mutena semtin sakinleri olarak anılırdı. Hatta ihtiyaç sahibi olduğu halde istemeyenlere ‘miskin’ denirdi. (ihtiyaçlarını karşılayamaması sükûnetini bozamamış kişi)        

O meskenlerin ahşap kapıları, akrabalara, komşulara, yetimlere ve ihtiyaç sahiplerine karşı ardına kadar açıktı. İçinde nenelerin ve bebelerin olduğu meskenlerine hırsız girenler, güvenlik tedbirlerini arttırma babından yetime, fakir fukaraya daha çok sahip çıkar, başının gözünün sadakasıyla, maaile kendilerini güvende hissederlerdi.

Peki ya, korkularla sindirilmiş her gün bir yenisi eklenen güvenlik tedbirlerinin alındığı, bilgisayarlarla denetlenen sitelerin içindeki depreme dayanıklı, akıllı, kalıcı konutlarında oturmak için ömürlerini harcayan nenesiz ve bebesiz çekirdek aileler, kendilerini güvende hissedebiliyorlar mı? Tükettiği kadar mutlu olamayan, oluşturulan sahte fobilerle sindirilenler hangi psikiyatrik desteklerle modern yaşama tutunmaya çalışıyorlar?

Sizce hayatımızı çalanlar, önlem alınan hırsızlar mı yoksa bizi onlarla korkutanlar mı?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.