Sosyal Medya

Makale

Tartışmanın özü neydi?

Bülent Arınç, kendi oluÅŸturduÄŸu anafordan kurtulmak için çırpınırken, eski iddialarını tekrarladı, tuhaf bir uslûbla; 30 Ocak akÅŸamı, CNN Türk’teki bir programda. 
 
O, Hükûmet’le HDP temsilcileri arasında yapılan ‘Dolmabahçe Müzakereleri’nin her merhalesinden CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın haberdar olduÄŸunu söylüyor ve ‘( ...) Oturma düzeni dahil, kimin nasıl konuÅŸacağı, taraflar o konuda anlaÅŸtılar. CumhurbaÅŸkanı’nın haberinin olduÄŸunu biliyorum, tahmin ediyorum. Bana söylendiÄŸi kadarıyla Sayın BaÅŸkanımız da, Sayın Yalçın AkdoÄŸan da geliÅŸmelerden anında kendisini bilgi sahibi kıldıklarını ifade ettiler’ diye konuÅŸuyordu; bir ara, ‘yeni yetme’ diye yukardan baktığı ama aynı Hükûmet’te ‘BaÅŸbakan Yardımcılığı’nı paylaÅŸtığı kiÅŸiye dayanarak.
 
Ve devamla, ‘Ben kendisiyle konuÅŸmadım, Sayın BaÅŸbakanımızın, Sayın Yalçın AkdoÄŸan’ın verdiÄŸi bilgilerden Sayın CumhurbaÅŸkanımızın bu konuda haberdar edildiÄŸini ben onlara atfen söylüyorum. Herhalde onlar da yalan söyleyecek deÄŸiller. (...) Bu iÅŸlerde de ben ânı ânına kendisine bilgi verilmeden bir ÅŸey yapılacağını zannetmiyorum. (...)’ diyordu.
 
O kadar önemli bir konunun bir BaÅŸbakan Yard. ve Hükûmet Sözcüsü tarafından, bir takım rivayetlere dayanılarak takip edilmesindeki ‘ciddiyet’ karşısında ancak susmak gerekiyor.
 
Bülent Bey, bazı konularda ise daha bir inandırıcılık kazandırmak için, ‘Bilirim ama konuÅŸmam...’ demeyi de ihmal etmeden.. Halbuki, ‘Bilirim ama konuÅŸmam.’ dediÄŸi konuları, hele de Ankara’nın siyasî mahfillerinde üç aÅŸağı-beÅŸ yukarısıyla, bilmeyen yoktur.
 
***
 
Bu konuda, Tayyîp Erdoğan ise G. Amerika yolculuğu sırasında şöyle diyordu:
 
‘O televizyon programını izlemedim ama duyunca da ciddî mânâda üzüldüm. (...) Ben Dolmabahçe konusunda (...), ‘Onlarla aynı fotoÄŸraf karesinde olmanız doÄŸru olmaz. Çünkü onları muhatap almak, ciddî mânâda size zarar verir. Sizler hükümetsiniz, onlar hükümetin muhatabı olamaz’ demiÅŸtim. Nitekim benim BaÅŸbakanlığım döneminde de gerek BeÅŸir Bey gerek Sadullah Bey, zaman zaman bazı görüşmeler yaparlardı. Görüşme Parlamento’da olurdu ve özel yapılırdı. Ne resim verilirdi, ne dışarıya açıklama yapılırdı. Ama Dolmabahçe’de öyle bir ÅŸeyin yapılmış olması, karşı tarafın hadiseyi bir ‘mutabakat’ gibi lanse etmeye kalkması tabiî çok ciddî bir yanlış olmuÅŸtur. Dolayısıyla, bundan benim haberimin olduÄŸunun, bunun benim müsaademle yapıldığının iddia edilmesi kesinlikle dürüst bir hareket deÄŸildir. DoÄŸru bir hareket deÄŸildir. Kaldı ki o zat, benimle çalıştığı zaman bunları konuÅŸmamıştır.(...)’
 
***
 
Evet, müzakereler elbette olur, olabilir. Ama hele de, hiçbir yetkisi olmayan bir tarafla yapılan bir müzakerenin kamuoyuna, bir ‘mutabakat’ / uzlaÅŸma’ gibi, âlâ’y-ı vâlâ ile yansıtılması yanlıştı.  
 
***
 
Mes’elenin daha da önemli olan tarafı ise ÅŸu:
 
Osmanlı Devleti, Balkanlar’daki düzeni saÄŸlamakta zorlanmaya baÅŸladığı dönemde, 1808’de Balkanlar’daki (müslüman) halkların önde gelenleriyle, âyan ile bir müzakere oturup ‘Sened-i Ä°ttifak’ı imzalıyor ve bunu dünyaya bir ‘güçlülük gösterisi’ olarak takdim ediyordu. Halbuki, bir devletin kendi tebâından, vatandaÅŸlarından bir gruptan, sıradışı bir ‘itaat’ sözü alıp, ‘Ä°ttifak Senedi’ imzalaması, aslında, bir büyük iç zaafı gösteriyordu ve ‘Duvel-i Muazzama’ denilen Avrupa devletleri de esasen onu o ÅŸekilde anlamışlardı.
 
Tayyîp Erdoğan da o tarihî hatanın tekrarlanmamasına dikkat ediyordu.
 
Arınç’ın ErdoÄŸan’a hitaben yayınladığı ‘açık mektubu’nda dile getirdikleri ise içinde bazı doÄŸruları da olsa bile, bildik duygu yüklü sözler.  
 
***
 
Ama Bülent Bey’in açıklamalarını yaptığı TV kanalı, mahiyeti herkesçe bilinen bir medya grubuna aitti ve oradaki sözleri ‘rüşvet-i kelâm’ kabilinden deÄŸil de samimîyse daha da ÅŸaşırtıcı olan, o medya grubunun patronuna övgüler düzmesi ve yeni dostlar oluÅŸturma çabasıydı.
 
Eskiler boÅŸa dememiÅŸler: ‘Yola beraber çıktıklarını yolda bulduklarınla deÄŸiÅŸirsen; hem yolunu kaybedersin, hem de dostlarını..’

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.