Sosyal Medya

Makale

Adam asmaca

Kovboy filmlerinin klişelerinden biridir. Tercihen kasabaya 'dışarıdan' gelmiş birisi barda, üzerine pek de vazife olmayan bir kavgaya karışır. Üstelik suçu falan da yoktur. Fakat kasabanın yerlileri, kavganın suçlusunu yeni gelen adam olarak ilan ederler. Barda niyeyse kendisini kasabanın sahibi zanneden yaşlıca biri, o melun, o lanet cümleyi kurar: 'Asalım.'

'Asalım' kelimesi barın içerisinde yankılandığında bardaki ve giderek kasabadaki herkes adeta bir ayinin içerisinde bulur kendisini. Ne için, hangi suçla asılacağı belirsiz 'yabancı'nın mutlak surette derhal asılması gerekmektedir. Kasaba, o ana kadar biriktirdiği tüm kirlerden, kötülüklerden, günahlardan o idam töreni ile kurtulacaktır adeta.

Vecd halinde kasabanın meydanına gidilir. Bir ip ve bir at bulunur. Adamcağız atın üzerine oturtulur, ilmek boğazına geçirilir. Arınmanın heyecanı en üst düzeydedir. Vecd tavan yapmıştır. Birazdan biri asılacak ve her şey olması gerektiği gibi olacaktır. Bütün terslikler, bütün yanlışlıklar bitecektir böylece.

Burada bir duralım.

Adına 'linç kültürü' dediğimiz şey, son yıllarda o denli arttı ki hepimiz boğazımız elimizde 'sıra bize ne zaman gelecek' diye bekler olduk.

Hayır hayır, gerçek hayattaki linç kültüründen bahsetmiyorum. Bu yeni nesil linçler genellikle sosyal medya denilen gayya kuyusunda gerçekleştiriliyor. İnfazlar orada hayata geçiriliyor. Biri ayini başlatıyor ve topluca çıldıran sosyal medya kasabası sakinleri arınmak için kelle istiyorlar.

Linç, gayetle şehvetli bir şey... Yalan yok. Zaman zaman ben dahi bu törenin şehvetine kapılıp bazı linç hareketlerine katıldım. Bir insanın en küçük bir açığını yakalayıp orayı büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm. Ve tabii bunu da genellikle politik karşıtlıklar üzerinden gerçekleştirdim.

Durun yahu durun. Kendi hikâyemi anlatıyorum diye hemen derin bir 'oh' çekmeyin. Zira anlattığım hepimizin hikâyesidir.

Son zamanlarda gelişen başka bir şey daha var. Nasıl denir: Kasabalı, kendi kasabasının insanlarını da asmak istiyor artık. Başka kasabalardan gelen yabancıları linç etmek yetmemeye başladı kimseye. 'Niçin kendi insanlarımızı da asmayalım ki' demeye başladı herkes.

Seneler önce olmuş bir olay buluyorsun ve 'biri ip getirebilir mi lütfen?' Birinin çok başka bir bağlamda söylediği bir cümlesini yakalıyorsun ve 'biri şu ipi ağaca bağlayabilir mi lütfen?' Birinin bambaşka bir sebep ve niyetle kurduğu bir paragraf yakalıyorsun ve 'şunun boynuna ipi geçirelim.'

Burada bir daha duralım.

Söylesene evlat. Kasabanın daralması, bütün şehrin sana tıpatıp benzeyen insanlardan oluşması, hiçbir farklı sesin çıkmıyor oluşu falan seni gerçekten mutlu edecek mi? Böyle bir kasabada mı yaşamak istiyorsun? Böyle bir kasabada yaşama sevinci, neşe, surur olur mu zannediyorsun?

Kendine hiç mi sormuyorsun evlat? İnsafsızca linç ettiğin, kanını dökmek istediğin, kasabandan kovduğun insanın bu kasabadan gitmesini birileri organize etmiş olabilir mi? Birileri 'gölge ediyor', 'ışığımı kesiyor', 'potansiyel tehlike arz ediyor' diyerek böylesi bir linçe yol vermiş, bunu planlamış olabilir mi? Sen, adeta bilinçsiz bir kukla, vecde gelmiş bir kesin inançlı olarak başkasının menfaati gereği suçsuz birini darağacına yolluyor olabilir misin?

'Suçsuz birini' dedim değil mi? Yanlış söyledim. Kasabamızda herhangi bir suçu, herhangi bir günahı, herhangi bir kabahati olmayan birini tanıyan var mı? Bırak kasabayı, ülkede, dünyada var mı böyle biri?

Diyeceğim odur ki; haysiyet cellatlığına, itibar infazına başlamadan önce kendini bir yokla. Göreceksin, çok benzer şeylerin senin de başına gelmemesi için aslında hiçbir sebep yok. Linç dediğin veba gibidir zira. Fena halde bulaşıcıdır.

Ne diyordu Zweig: 'Şimdi öyle diyon da yeğenim, kimin linç edilip kimin edilmeyeceğini biz bilmeyiz. Onu bizim böyüklerimiz bilir.'

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.