Sosyal Medya

Makale

Oportünist

Ä°nsan davranışı alanında elde edilen bulguların belki de en çarpıcısı birbirimizi kandırma ihtimalinin olmaması. BaÅŸkaları üzerinde belirli bir intiba bırakmak üzere çeÅŸitli taktikler izleyebiliriz ama aslında karşımızdakiler bizi gerçek halimizle tanırlar. Güç ve çıkar iliÅŸkileri ya da çeÅŸitli endiÅŸe ve tedirginlikler veya mahalle baskısı, ayıp kavramı gibi kimi nedenler yüzünden gerçek algılar dışarı vurulmuyor olabilir. Ama nihayette kimse kendisini gizleyemez ve baÅŸkalarını kalıcı biçimde aldatamaz. Bunun nedeni öteki kiÅŸilerde gördüğümüz özelliklerin ‘insana ait’ olduÄŸu bilgisine içsel olarak haiz olmamız…

Dolayısıyla insanların ‘zorunlu samimiyet’ diyebileceÄŸimiz bir hale mahkûm olduÄŸunu ileri sürebiliriz. Bilimsel çalışmalara göre insanların çevrelerine ve durumlara uyum ihtiyacı zaman içinde iki genel davranış kalıbı üretmiÅŸ. Birinde kiÅŸi çekingen, kendisini sakınan bir ruh halinde davranıyor. Çözümü kendisini rahatlatmak, hayatını kolaylaÅŸtırmak için arıyor, ama bunu baÅŸkalarına benimsetmek gibi bir niyeti olmuyor. DiÄŸerinde ise kiÅŸi kendisi için çözüm üretmek üzere müdahale ederken, bununla yetinmeyip norm koyucu olmaya da çalışıyor. BaÅŸkalarının da kendi önerdiÄŸi ‘doÄŸru’ davranışı uygulamasını istiyor. Sosyal psikolojinin bulgularına göre her iki grubun alt ‘dalları’, çeÅŸitli ama hepsi de samimiyetle kendisini ortaya koyan kiÅŸi tarzları var. 
Ancak bunlara ilave bir davranış kalıbı, giderek karakter bütünlüğü de mevcut. Bu kiÅŸi bir yandan kendi gerçek niyetini gizlemeye çalışırken, çevresini ve olayları da kendi çıkarı doÄŸrultusunda ÅŸekillendirme peÅŸinde oluyor… Bu kiÅŸiye oportünist deniyor. Karşısındakine nasıl davranacağı tamamen kendisi ile o kiÅŸi arasındaki güç dengesi üzerine oturuyor. EÄŸer bir ÅŸekilde ‘astı’ ile muhatapsa otoriter bir yöntem tutturuyor, gücünü her fırsatta gösteriyor ama örneÄŸin eksik bilgi vererek karşısındaki kiÅŸinin kendisine bağımlı hale gelmesini saÄŸlıyor. EÅŸ düzeyli kiÅŸilerle muhatap olduÄŸunda ne kazanıp ne kaybedeceÄŸi muhasebesi yapıyor, karşılıksız bir ÅŸey vermemeye çalışıyor, rakiplerini oyun dışına itmek için yalan söyleyebiliyor, fitne sokabiliyor ve manipülasyon yapabiliyor. ‘Ãœstleri’ ile muhatap olduÄŸunda ise yaltaklanıyor, ‘ne kadar müthiÅŸsiniz beyefendi’ kliÅŸesi çevresinde bir edebiyat üretiyor, pohpohlamalarını kendisini küçültecek raddeye kadar sürdürmekten gocunmuyor. Giderek müptezelleÅŸmeyi bir zül olarak deÄŸil, stratejik bir kazancın gereÄŸi olarak sahneye koyuyor. 
Oportünistlerin peÅŸinde oldukları ÅŸey bir güçlü kiÅŸinin ardına gizlenerek dizginleri elde tutma isteÄŸi oluyor… Pek azı da bizzat birinci adam mertebesine kadar çıkabiliyorlar. Korktukları ÅŸey ise afiÅŸe olmak, gerçek niyetleriyle tanınmak… Birçok oportünist niyetlerini saklı tutmayı becerdiÄŸini sanarak yaşıyor. Bunu beceremediÄŸini hissettiÄŸinde ise sinip gizlenmekle daha ‘cesur’ olmak arasında gidip geliyor. 
Bu kiÅŸiliklerin en hızlı yükseldiÄŸi kurumsal yapılar ataerkil zihniyette olanlar. Çünkü buradaki yöneticiler saygı ve övgüye daha kolay tav olabiliyorlar. Türkiye de esas olarak ataerkil bir toplum. O nedenle içimizde çok sayıda oportünist var. Aralarında kiÅŸisel rekabet olmayacak kadar mesafe olduÄŸunda, bu oportünistlerin birleÅŸip ‘takım’ oluÅŸturmasına, siyasetten pay kapmaya çalışmasına da tanık oluyoruz. Bu safha çoÄŸu zaman karşılıklı dolduruÅŸa gelerek saldırganlaÅŸmayı ama aynı zamanda ne derece gülünç olunduÄŸunu fark etmeyecek kadar ahmaklaÅŸmayı da getiriyor. Ä°ronik olan ÅŸu ki, kazançlı çıkmak için sahnede daha fazla yer almaları gerekiyor, ama sahnede olduklarında da toplum onları daha apaçık biçimde tanıyor…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.