Sosyal Medya

Makale

DUYGU KAÇ KELİMEDİR

Bismihi Tebareke  ve Teala

 

 ''Aynı kelimeleri deÄŸil,aynı duyguları paylaÅŸanlar anlaÅŸabilirler''

                                                                                                     Celaleddin-i Rumi                                                                                                                            

 

                  Kelimeler, duygunun çilehanesidir. Kelimelerle zihin ve duygu arasına bir nevi gravitasyon iliÅŸkisi vardır. Fakat  bu fiziksel bir durum olmadığından hesaba katılabilir ancak hesaplanamaz.

Sınır ve sınırsızlık; Kelimelerin bitip duygulanımın coşkusu, Sidret'ül Münteha. Varlığın, kelimelerle örülü atılmış olduğu kuyuda ihanete uğramanın ve sabrın çığlığı. Fırtınada sallanan, her taraftan dalgaların kapladığı gemide çekilen kısa çöp. Paragraf paragraf balığın kaburgalarında olgunlaşan pişmanlık.

Kararlılık kıyılarına vuran sorumluluk ve huzur.

Kelime aÄŸacından tesviye edilmiÅŸ asa’nın denize vuran duası. Susma orucu.

Putun boynuna asılmış balta ve ateÅŸin yakamadığı tevekkül. Meleklerin üstüne çıkaran kelimelerden basamak basamak merdiven ve iblisin fısıltısına kulak kabartan ÅŸehvet. Sa’y eden hızlı adımlar ve topraktan fışkıran zemzem. Göğe çekilme ve zan avuçlarına bırakılan dört çivi. Tuva vadisi ve eÅŸiÄŸinde çıkarılmış papuçlar. Namaz öncesi abdest, namazda haÅŸyet, belki sonrası davet.

            Kelimeler önemlidir fakat nice anlar kifayetsiz kalırlar. Sevmek kelimesi sevginin öznel limanına demir atabilir mi? Sevmek; insan ya kendisini bulduÄŸu ya da kendisinde bulduÄŸunu sever. Tabi ki bu aradığı ile ilgilidir. Akılsızın sevmesi heva-yapay bir sefa, akıllının sevmesi cefa-vefa ve sahici bir sefadır. 

             Ã–znelerin araçsallaÅŸtığı çaÄŸda, özne-özne iliÅŸkisi deruni anlamını da kaybetmekte. Kelimeler daha da çok acı çekmektedir. Araçsal akıl araçlarla amaçlar arasındaki iliÅŸkiyi ele alır, bununla birlikte, amaçların belirlenmesi konusunu kapsam dışında tutar. Habermas’a göre, birçok filozof için(batı dünyası)için aklın tek türü budur. Bu tür görüşler, siyasetin ‘’bilimselleÅŸtirilmesini’’ teÅŸvik etmiÅŸ ve siyasi problemler tek denetimle ile ilgili problemlere indirgenirken, toplumsal hedeflere iliÅŸkin kamusal tartışma ve görüşme alanı kadük kalmıştır. Habermas bu baÄŸlamda dikkatleri özne-nesne iliÅŸkisinden uzaklaÅŸtırıp, özneler arası iletiÅŸim sürecine çevirmiÅŸtir. Bundan dolayı, Jürgen Habermas’ın epistemoloji (bilgi felsefesi) alanındaki en önemli katkısı, toplumun varoluÅŸunu, iki davranış tarzına emekle (araçsal davranışla), toplumsal etkileÅŸime (iletiÅŸimsel eyleme) baÄŸlı olduÄŸunu öne sürmesinden meydana gelir. Bu durum, ayrı insani çıkarlara tekabül eder ve bu çıkarlar kategorik olarak farklılık gösteren bilgi türlerinin oluÅŸmasını saÄŸlar. Dolayısıyla bilim ve  teknolojiye abartılı önem atfetme ile dünyamızdaki yorum ve iletiÅŸimi sistematik bir biçimde çarpıtılmaktadır.

            Heidegger, konuyu insan gerçekliÄŸi (dasein) üzerinden ontolojik bir mesele olarak ele almıştır. Varlık problemleri bizim dünyadaki varlık tarzımızla ilgili bir problemdir; biz, varlık problemimizi yalnız belli bir biçimde varolmakla çözebiliriz.

(Bir bakıma ‘’En iyiler bir ÅŸeyi, her ÅŸeye tercih edenlerdir. ‘’).Heidegger’e  göre, insanın sahici olması; içten ve kendisine karşı dürüst olması, hayat ve kendisiyle ilgili seçimleri özgürce, tutkuyla, herhangi bir rasyonelleÅŸtirme etkinliÄŸi olmadan yapması anlamına gelir. Ä°nsan ile ilgili üç ayrı varoluÅŸsal yapıdan bahseder:

 1-Existans-Ä°nsanın kendini öne sürmesi, seçim yapabilmesi. Var olması.

 2-Olgusallık-Daha önceden belirlenmiÅŸ ödevlerin varlığının sınırlaması

 3-Düşmüşlük-KiÅŸinin gündelik rutin içinde kaybolması, kendisini gündelik kaygılar  ve düşüncenin hemen hemen hiç olmadığı sıradan meÅŸgaleler içinde kaybetmesi halidir.

            Bu üç yapı zamanın üç boyutuna tekabül eder. Existan (gelecek zaman), olgusallık(geçmiÅŸ zaman), Düşmüşlük(ÅŸimdiki zaman). Zaman önem kazanınca, zorunlu olarak ölüm gündeme gelir. Varlık sorusunu ortaya atmak, varlığın anlamını kavramak için, insan olmanın çeÅŸitli tarzlarını çözümlemek gerekir.

            Batı düşünce sisteminden verdiÄŸimiz bu iki örnekte insanın fıtri varoluÅŸu ve etkilenim alanı ile ilgili ciddi bir sorgulama olsa da gerçekliÄŸe doÄŸru aÅŸama kaydedemiyor. Kavramlara yükledikleri anlam farklı ve ‘’dil varlığın evidir.’’sözüne binaen düşünce ve yaÅŸam tarzında keskin ayrışımlar ortaya çıkıyor. Ä°drak ve anlam, arasındaki tutarlılık farklılaşıyor.

 

          Allah (Azze ve Celle ) ile kul arasına giren her ÅŸey, dünya ile kul arasındaki temkini kaldırır. Veyahut dünya ile aradaki temkin kalktığında; ayartıcı dünya, insanın Rabbi arasına muhakkak nüfuz edecektir. Neyi bildiÄŸiniz, neyi sevdiÄŸinizle ilgilidir. Neyi sevdiÄŸiniz neyi anladığınızla. Neyin istendiÄŸi düşünülmeye deÄŸer.

 Ve’s-selam

Suat Demir

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.