Sosyal Medya

Makale

Başkanlık ve meşruiyet

Geçenlerde Galip EnsarioÄŸlu PKK/HDP’nin stratejisini deÄŸerlendirirken şöyle demiÅŸti: “Özerklik de olur, özyönetim de… Ama yönteminiz yanlış.” Bu basit cümle bize ÅŸunu hatırlatıyor: Öneriler ne kadar doÄŸru veya talepler ne kadar haklı olsa da, istediÄŸiniz sonucu alabilmeniz onu ‘nasıl’ gerçekleÅŸtirmeye çalıştığınıza baÄŸlı. Çünkü kullandığınız yöntem görüşünüzün ‘hayata geçmesinin’ ne denli meÅŸru olup olmadığını söyler. Görüşünüz kendi başına son derece meÅŸru olabilir ve nitekim onu ilelebet savunmaya devam da edebilirsiniz. Ancak ‘hayata geçmesi’ farklı bir adımdır ve sizi aÅŸar. Farklı bir meÅŸruiyet zeminine ihtiyaç gösterir. Bunun nedeni toplumda size katılmayan ama birlikte yaÅŸamak zorunda olduÄŸunuz, diÄŸer bir deyiÅŸle ikna etmek durumunda kalacağınız kiÅŸi ve grupların varlığıdır. Onların sizinkine aksi olan görüş ve talepleri de en az sizinki kadar meÅŸrudur. Dolayısıyla kendi içinde birçok meÅŸru görüşün karşılıklı olarak ele alındığı bir ortamda, nihayette hangi fikrin galebe çalacağı da bir ‘toplumsal’ meÅŸruiyet zemine oturmak durumundadır. Böylesi bir meÅŸruiyeti elde edebilmek diÄŸer fikirlere ‘nasıl’ yaklaÅŸtığınızla, kendi pozisyonunuzu ‘nasıl’ savunduÄŸunuzla, kısacası ‘nasıl’ davrandığınızla, yani yönteminize içkin olan tarz ve zihniyetle iliÅŸkilidir.

Bugün Kürtlerin haklı taleplerinin PKK yüzünden meşruiyet zaafına uğraması AKP için de uyarıcı olmalı. Yönetim sistemi tartışmasında yöntem demokratik norm ve teamüllerin dışına çıkarsa, bunun maliyeti içerikten fedakarlık olarak tecelli eder. Diğer bir deyişle sırf yanlış davrandığınız için doğru olan fikrinizin gerçekleşme ihtimalini de ortadan kaldırabilirsiniz. Doğru davranmak ise farklı düzlem ve zeminlerde meşruiyeti pekiştiren bir bakışa sahip olmanızı ve bunu operasyonel bir stratejiye dönüştürmenizi gerektirir.

Türkiye’nin yönetim yapısını özgürlükçü ve demokratik bir anayasa çerçevesinde dengeli ve iÅŸlevsel bir baÅŸkanlık sistemine oturtmak için karşımızda en az dört farklı düzlem bulunuyor. Birincisi parti içindeki ikna sürecidir. ErdoÄŸan’ın karizması sayesinde tüm partinin baÅŸkanlık sistemini savunacağı beklentisine oturan bir bakış, olayın hazmedilmesini zorlaÅŸtıracağı gibi, baÅŸkanlık savunusunu bir kariyer ve oportünizm fırsatı haline getirebilir ve bu da parti içi iliÅŸkilerin yozlaÅŸması demektir. AKP’nin bu baÄŸlamda açık ve samimi bir tartışmaya, ihtiyaç olan sahici koordinasyona fırsat yaratan bir ortama ihtiyacı var.

Ä°kinci düzlem Meclis’in kendisidir. Referanduma gitmek için yeterli oyun olmadığı bir parlamentoda, baÅŸka partilerden adam devÅŸirme türünden AKP’ye ilkesel olarak aykırı yollara da tevessül edilemeyeceÄŸine göre, diÄŸer partilerle ve özellikle CHP ile medeni bir konuÅŸma gerçekleÅŸtirmek gerekiyor. Böylece yönetim sistemi meselesini partiler üstü kılmak, Türkiye’nin çıkarlarını öne alan bir bakışta anlaÅŸmak ve rasyonel olanı seçmek mümkün hale gelebilir. 
Üçüncü düzlem, sonuçta referanduma gidileceÄŸine göre, tabii ki toplumdur… Yeterli sayıda insanın sadece sizin fikrinizin doÄŸru olduÄŸuna inanması yeterli deÄŸil. Aynı zamanda sizi ‘beÄŸenmesi’ de gerekiyor… Nihayet son düzlem dünya kamuoyudur. Türkiye’nin bir bütün olarak iyi bir ‘iÅŸ’ çıkardığına, evrensel anlamda kabul edilebilir bir çizgi üzerinde kendisine yeni bir gelecek inÅŸa ettiÄŸine tanık olunmasında büyük yarar var.

Bütün bu farklı düzlemlerde yöntem, yani kullandığınız stratejinin parçası olan dil, söylem ve tarz belirleyicidir. Bunlar sizin zihniyetinizi ortaya koyarken, demokrat zihniyetin sergilenmediÄŸi bir durumda önerinizin ‘demokratikliÄŸinden’ söz etme imkanınız da olmaz.

Not: YiÄŸit Bulut benimle ilgili konuÅŸunca kifayetsiz alem de hareketlendi. Hayırlı bir geliÅŸme… Hepsini gerçek halleriyle görüyoruz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.