Sosyal Medya

Makale

Başkanlıkta makulü aramak

Önünde refah ve gelişme yönünde potansiyeller olan ve küresel dinamiklere uyum göstermesi halinde sıçrama şansı yakalayan bir ülke için hızlı ve etkin yönetimin ne kadar önemli olduğu açık. Başkanlık sisteminin bu açıdan parlamenter sisteme bariz bir üstünlüğü var. Ancak başkanlık türü bir yönetimin toplumsal kabulü, değişimin bir meşruiyet zemini üzerine oturmasını, toplumun geneli açısından makul ve sağduyulu bulunmasını gerektiriyor.

Söz konusu meÅŸruiyeti üretmenin birkaç koÅŸulu var. Birincisi, sistem ‘makul’ bir yetki ve sorumluluk dağılımına dayanmak zorunda… Yani hem yasama ile yürütmenin karşılıklı hareket alanları iyi çizilmeli, hem de yürütme içindeki görev dağılımı net bir biçimde yapılmalı. Ama asıl önemlisi bu görev, yetki ve sorumluluk paylaşımı toplum tarafından ‘doÄŸru’ bulunmalı. Ä°kincisi, karar süreçlerini ‘makul’ bir denetim mekanizmasıyla destekleyerek, hem yürütmenin kullandığı iradenin sonradan etkin bir biçimde denetlenebilmesi, hem de alınan kararların sonuçları tam oluÅŸmadan formel bir toplumsal deÄŸerlendirmeye tabi kılınması saÄŸlanmalı. Üçüncüsü, seçim sistemi ve yasamanın yapısı temsilde adaletten taviz verilmemesini garanti etmeli… 
Bu koÅŸulları içeren bir baÅŸkanlık sisteminin Türkiye toplumu tarafından tercih edilmemesi zor… Hele bunu zaten yüzde elli oy almakta olan siyasi parti öneriyorsa, neredeyse karşımızda bir ‘yumuÅŸak geçiÅŸ’ var demektir. Ama durum pek de öyle gözükmüyor. Yapılan saha çalışmalarında epeyce uzun bir süreden bu yana aynı sonuçlar alınıyor. BaÅŸkanlık sistemine ‘evet’ diyenlerin oranı kabaca yüzde 35 civarında. Bu sorgulanması gereken bir durum, çünkü AKP seçmeninin de üçte birinin baÅŸkanlık sistemine geçiÅŸi onaylamadığını söylüyor. Öte yandan AKP’ye oy vermeyenlerin tümünün kategorik olarak bu yönetim sistemine karşı olduÄŸunu iddia etmek de zor. EÄŸer soruyu Türkiye için deÄŸil de, baÅŸka bir ülke için sorsaydık muhtemelen AKP dışındaki partileri destekleyenler içinde de en azından on puanlık bir kesim baÅŸkanlığı tercih edeceklerdi. 
Dolayısıyla AKP’nin önünde açık bir soru var: Ä°lk bakışta yüzde altmışa kadar çıkabilecek olan bir destek niçin 35’te kalıyor? Cevap iki unsurdan oluÅŸuyor, çünkü hükümetin karşısında iki farklı kesim var. AKP’li olup da baÅŸkanlık sistemine ‘evet’ demeyenler yapılan iÅŸin ‘kalitesiyle’ ilgililer ve bu geçiÅŸin doÄŸru yapıldığına ikna olmak ihtiyacındalar. Yukarıda sayılan koÅŸulların dikkate alındığının görülmesi ve ‘makul’ bir önerinin üretilmesi bu grubu ikna edecektir. Ancak referandumda ellinin üzerinde oy almak için bu yeterli olmayabilir. Çünkü AKP seçmeninin içinde de belki beÅŸ puanlık bir kategorik baÅŸkanlık karşıtlığı olabilir… Bu nedenle muhtemel bir referandumda AKP’li olmayanların da oyuna ihtiyacı var. Onlar ise sadece iyi bir baÅŸkanlık sisteminin önerilmesini yeterli bulmayabilirler. Çünkü bu grubun esas sorunu AKP/ErdoÄŸan karşıtlığına kadar giden bir ruh haline sahip olmaları… EÄŸer bu kesimden bir destek üretilecekse önce söz konusu ruh halinin normalleÅŸmesi gerekiyor. Bu da ErdoÄŸan’ın baÅŸkanlık tartışması içinde ne kadar ve nasıl yer aldığıyla ama muhtemelen genel tutumu ve yarattığı algıyla yakından baÄŸlantılı. 
Ä°yi bir baÅŸkanlık sistemine geçiÅŸ ülke açısından gerçekten de yararlı olabilir. Ama ortaya çıkacak önerinin gerçekten de ‘iyi’ olması, toplumun içine sinmesi, makul ve saÄŸduyulu bulunması lazım. Ancak bu yeterli deÄŸil. Sistem tartışmasının gerilimi artırıcı deÄŸil, azaltıcı bir iÅŸlev görmesi, herkes için iyi olanın arandığı mesajının açık olarak görülüp benimsenmesi gerekiyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.