Sosyal Medya

Makale

Başkanlık bizi krizden çıkarmaz mıydı?

Kasım seçimleri ile birlikte muhalefet hem kurumsal planda örgütsel açıdan, hem de aydın çevresinde psikolojik olarak dağılmış gözüküyor. AKP’nin ‘merkez’ parti olma istidadı göstermesiyle birleÅŸtiÄŸinde, bu geliÅŸme toplumun önümüzdeki dönemde iktidarla ‘yüz yüze’ kalacağının iÅŸareti. DiÄŸer bir deyiÅŸle iktidarın gerçekleÅŸtirmek istediÄŸi reformlar ve deÄŸiÅŸimler açısından, muhalefet ile iliÅŸkiler teknik açıdan gereksinildiÄŸi için önemli. ÖrneÄŸin yeni anayasanın referanduma götürülebilmesi için asgari parlamenter sayısının tutturulması açısından…

Ama AKP’nin toplumsal tahayyüle hitap etmesi beklenen bir gelecek siyaseti oluÅŸturma misyonu da var ve bu noktada parti ile toplum ‘aracısız’ olarak karşı karşıya…

BaÅŸkanlık tartışması bu çerçevenin içinde anlam kazanıyor ve ancak bu mantıkla ele alındığı takdirde gerçekleÅŸme ihtimaline sahip. Haziran 2015 seçimi AKP seçmeninin en az dörtte birinin vasata ikna edilmesi güç bir kitle olduÄŸunu hatırlattı. Bu yüksek standart duyarlılığının zaman içinde, eÄŸitim, gelir ve kentleÅŸmedeki geliÅŸme ile birlikte artacağını tahmin etmek zor deÄŸil. Dolayısıyla AKP’lilerin önünde basit bir denklem var: EÄŸer baÅŸkanlık sistemine geçilmesini istiyorsanız, öncelikle söz konusu demokratik normlara sahip olan AKP seçmenini ikna etmeniz lazım.

Bu ise sırtını ‘yangından mal kaçırma’ mantığına dayayarak yapılabilecek bir ÅŸey deÄŸil. DiÄŸer bir deyiÅŸle, halen yaÅŸanmakta olan ÅŸu veya bu zorluÄŸu, ya da konjonktürü bahane ederek baÅŸkanlığa geçiÅŸin topluma kabullendirileceÄŸini sanmak sadece kendini aldatmak olur. ÖrneÄŸin Suriye’deki kaotik durumun veya Rusya’nın saldırgan tutumunun ‘dirayetli’ bir yönetim gerektirdiÄŸi ve bunun da tek bir kiÅŸinin iradesini öne çıkaran baÅŸkanlık sistemiyle saÄŸlanabileceÄŸini öne sürmek pek akıllıca olmayabilir. Çünkü, tek kiÅŸi iradesini hâkim kılmanın baÅŸkanlık sistemini ifade etmemesi bir yana, tek kiÅŸi iradesiyle ‘dirayet’ üretileceÄŸinin hiçbir garantisi yok. EÄŸer söz konusu iradenin alt kademe tarafından içselleÅŸtirilmesinde sorun yaÅŸanırsa bunun uygulamaya yansıması kaçınılmaz olur ve sonuçta ortaya koca bir devlet dirayetsizliÄŸi çıkabilir. Ayrıca böylesi bir dirayet oluÅŸsa, bütün devlet mekanizması sorgusuz sualsiz o tek adamın iradesinin arkasında buluÅŸsa bile kritik bir soru var: Bu iradenin uzantısı olan kararların doÄŸru olmasının garantisi ne? ‘DoÄŸru’ denen kararların hiçbirinin mutlak bir nesnelliÄŸi yoktur. Onları ‘doÄŸru’ kılan yeterince toplumsal süzgeçten geçirilerek ‘bizim için doÄŸru’ hale getirilmeleridir. Bu ise herhangi bir tek adamı çok aÅŸan bir kurumsal/toplumsal iradenin üretilmesini gerektirir ve yönetim ‘sistemiyle’ deÄŸil ‘zihniyetiyle’ alakalıdır.

Ancak bu türden argümanların temel bir sıkıntısı daha var. EÄŸer baÅŸkanlık sistemini yaÅŸanmakta olan bir sorunun ya da krizin varlığı ile meÅŸrulaÅŸtırırsanız, bu sizin sürekli kriz ihtiyacında olduÄŸunuz algısını üretir. Oysa bu tam da AKP karşıtlarının akıl yürütmesidir… O nedenle eÄŸer baÅŸkanlık sistemi savunulacaksa, önerinin meÅŸruiyetini krizlerde deÄŸil tam aksine normal dönemlerde aramak gerekiyor. BaÅŸkanlık sistemi bir ‘eÅŸiÄŸin’ geçilmesini saÄŸlamak için deÄŸil, Türkiye’yi post modern küresel sistemde uzun vadede baÅŸarılı kılacak bir yönetim modeli olduÄŸu için sahiplenilmeli. Bu ise ‘baÅŸkan’ üzerinde kafa yormayan, doÄŸrudan vatandaşın karar sistematiÄŸindeki rolünü temel alan bir bakışla mümkün. BaÅŸkanlık sistemini ‘baÅŸkana’ indirgeyerek bakanlar sonuçta bu sistemin makbul bulunmamasının tohumlarını ekiyorlar ve galiba pek de farkında deÄŸiller.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.