Sosyal Medya

Makale

Bir yaralı kimliği tedavi çabası -II-

Dünkü yazımda, Mardin- Artuklu Ãœniversitesi’nde, Rektör Prof. Ahmed Ağırakça’nın inisiyatifiyle ve ‘Kürt Sorunu ve Ä°slam(cılar)’ baÅŸlığı altında düzenlenen sempozyum ve çalışma grubundan söz edilmiÅŸti. 

Özetlemeye çalışalım:

Ancak, önce şu konu açıklığa kavuşturulmalıydı.

Kürd Mes’elesi’ne Ä°slam’ın bakışı mı, Müslümanların mı?

Çünkü, proÄŸramın açıklanan isminde, ‘Kürd Sorunu ve Ä°slam(cılar)’ denilmiÅŸti.

Ancak ‘Ä°slam(cılar)’ denilen kesim kimlerden oluÅŸuyordu.

EÄŸer Ä°slamcılardan maksad, dünyaya bakış ve yaÅŸayış tarzlarını Ä°slam’a göre belirleyenler idiyse, böyle olmayan müslümanlar da olabilir miydi?

Keza, bu konuyu temelden çözmüş olan Ä°slam’ın böyle bir mes’elesi sayılabilir miydi? Çünkü, Ä°slam, ‘Ä°nne ekremekum indallahe etqakum (Hucûrat Sûresi-13. âyet) ve diÄŸer hükümlerde olduÄŸu gibi, insanlar arasındaki, farklılığın ancak Allah’ın hükümlerine baÄŸlı olup olmamaktan geçtiÄŸini bildirmekteydi.

Ayrıca, Hz. Peygamber’in (S) Vedâ Haccı Hutbesi’nde de ‘Ey insanlar, hepiniz, Beni Âdem’siniz, Âdem ise topraktandır’ diyor; ‘arab’ın acem’e (arab olmayana) veya ‘acem’in arab olana üstünlüğünün olamıyacağını’ da. Böyleyken, dil veya kan soyu birliÄŸi gibi farklılıkları, ‘Ä°slam’ın mes’elesi’ olarak görmek olabilir miydi?

Bu durumda, müslümanların, aralarındaki talî farklılıkları, ‘müslüman üst kimliÄŸi ‘ altında ÅŸekillendirilmeleri imanî bir gereklilikti.

***

Bazı konuÅŸmacılar, ‘Ä°slamcı’ denilen müslümanların Kürd Mes’elesi’ne bakışta geç kaldıklarından ve genç nesillerin PKK’ya kaptırıldığından yakındılar. Ä°lk planda doÄŸru tarafları da var denilebilirdi bu bakışın. Ancak, Kemalist-laik Türkçü rejim, her etnik kökenden bütün müslüman kitleleri sindirmeyi kendisine asıl hedef olarak seçmemiÅŸ miydi?

***

Yazık ki, hattâ İslamî kimliğiyle bilinen niceleri bile, şu veya bu kavmî-etnik yaklaşımlara öncelik tanıyarak, geçmiş 100 yıldaki yanlışları sanki müslümanların inançlarından gelen uygulamalarmışcasına, etnik kökene dayalı rejimlerin zulümleri de müslümanlara fatura etmişlerdi. Bereket ki, bu yaklaşım, Kürd, Türk, Laz, Gürcü, Arab gibi etnik kökenlere mensub olanlarca çürütüldü, ortak bir mazlumiyet ve mağduriyetin yaşandığı dile getirildi.

***

Müslümanların birbirlerine ancak kardeÅŸ oldukları kesin hükümle bildirildiÄŸi halde, artık bu kardeÅŸlik ifadesini bile hafife alanlar bile görülüyordu. Ve kimileri de, PKK isteklerine göre bir düzenleme halinde barışın saÄŸlanabileceÄŸi noktasına kadar bile gelmiÅŸlerdi.. Hattâ, PKK’nın da bir ‘Ä°slamî Hareket’ (!) sayılması gerektiÄŸini söyleyenler bile çıkmıştı... Yani, epeyce karışık bazı  kafalar da vardı, az olsa bile. Bunlardan bazıları, bölgede var olan ağır örgüt baskısının korkusuyla, onlara ÅŸirin gözükmek derdiyle hareket ediyorlardı herhalde.

Bu arada, insanların kendi ana dillerinde eÄŸitim yapabilme haklarının tartışma konusu bile yapılamıyacağı, neredeyse, ortak bir görüş halindeydi. OluÅŸan veya oluÅŸacak bir takım devlet yapılanmaları olsa bile, bu yeni durumlarda bile, asıl korunması gerekenin, Ä°slam üst-kimliÄŸinin unutulmaması ve ârızî durumlara bu aslî kimliÄŸin fedâ edilmemesi de vurgulanıyordu.

***

Bu satırların sahibi, bugünkü resmî adına raÄŸmen, Anadolu coÄŸrafyasının sadece bir etnik unsura aidiyetine dillendiren resmî ideolojinin tarifine bakılarak bu ülke ve devletin sadece Türklere aid sayılamayacağını; Anadolu halkının onlarca etnik kökenden geldiÄŸini ve rejimin Türkler tarafından deÄŸilTürklük adına kurulduÄŸunu; Kemalist-laik-Türkçü rejimin, Türk kavminden olan halkı da Kürd ve diÄŸer kavimlerden daha az ezmediÄŸini vurguluyor ve kezâ, müslüman coÄŸrafyalarında, uluslararası güçlerce yeni bir takım devletlerin oluÅŸturulması halinde bile; müslüman halkların, bu rejimleri bir imanî hassasiyetle, dış siyaset ve savunmada yekvücud hareket etmeleri için konfederasyon halinde Ã¶rgütlenmeye zorlaması gerektiÄŸini hatırlatıyordu.

‘Yaralı kimlik’,  tekrarlayalım, müslümanların ortak kimliÄŸiydi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.