Sosyal Medya

Makale

Türkiye oyunun neresinde?

Senaryosunu Ä°ran’ın yazıp yönettiÄŸi, baÅŸta ABD ve Rusya olmak üzere en önemli aktörlerin rol aldığı ‘yeni OrtadoÄŸu’ oyununda, Türkiye de ağırlığını koymak üzere uÄŸraÅŸ veriyor. Oyunun ilk perdesi ‘kar maksimizasyonu’ mantığını yansıtıyordu. Arap baharları baÅŸlamıştı. Toplumsal dinamikler demokratikleÅŸme yönünde ağırlık koymakta, Baasçı ve vesayetçi rejimler sarsılmaktaydı. Bu aynı zamanda küresel post modern dünyada anlamlı olabilecek yeni bir Ä°slami anlayışın gerekliliÄŸini de ortaya koymaktaydı. Bunu saÄŸlayabilecek tek ülke ise, Osmanlı’nın doÄŸrudan varisi ve geleceÄŸin muhtemel AB üyesi Türkiye idi. AKP iktidarı geniÅŸleyen ve melezleÅŸen bir orta sınıf üzerinde yükselmekte olduÄŸu ölçüde, bireyselleÅŸen ve zihni sekülerleÅŸme yaÅŸayan yeni bir muhafazakârlığı temsil ediyordu. OrtadoÄŸu devlet yapılarının AKP Türkiye’sini model alma ihtimali ne kadar var bilinemezdi… Ama OrtadoÄŸu toplumlarının Türkiye toplumunu model alma eÄŸilimi çok açık olarak gözlemlenebiliyordu. Dolayısıyla AKP bölgedeki yönetimleri ikinci plana iterek doÄŸrudan toplumların beklentilerini taşıyan bir OrtadoÄŸu siyaseti üretti. DiÄŸer halklar için sorumluluk alacağını baÅŸtan beyan ederek uzun vadede zımni bir öncülük iÅŸlevine soyundu.

Bu amaç açısından Türkiye’nin baÅŸarısız olduÄŸunu söylemek güç… Ancak beklenen baÅŸarının elde edilemediÄŸi de açık... Bunun nedeni OrtadoÄŸu’da hiçbir toplumun hayallerin peÅŸinden gidecek inisiyatif ve gücü elde edememesiydi. Arap baharı bir ‘kışa’ dönüşürken, yönetimler askeri despotizmler ÅŸeklinde yeniden yapılandılar. Ortam bir savaÅŸ atmosferine doÄŸru kaydı. Türkiye’nin bu açıdan göreceli bir dezavantajı olmasa da, esas avantajı olan ‘yumuÅŸak gücü’ anlamını yitirmiÅŸti. Tam bu noktada savaÅŸ ortamı PKK’nın Suriye’de kanton üretme stratejisine yönelmesine neden oldu ve bu durum örgütün Türkiye’deki çözüm sürecine direnç göstermesiyle sonuçlandı. PKK Suriye ile Türkiye’deki kaderini birleÅŸtirme yönünde bir strateji geliÅŸtirirken, bunun anlamı Türkiye’de de yeniden silahlı mücadelenin baÅŸlatılmasıydı. 
Söz konusu geliÅŸmeler Türkiye için ‘ikinci perdeyi’ ifade etti ve yaklaşım ‘risk minimizasyonuna’ döndü. Suriye’deki tehlikeli gidiÅŸin durdurulması gerekiyordu. Suriye muhalefetini bitirecek ve Esad’ı ayakta tutacak dengenin deÄŸiÅŸmesi lazımdı. Ama daha kritik olarak mülteci akınının önünü kesecek, sınırları güvenceye alacak bir korunmuÅŸ bölgeye ihtiyaç vardı. Dahası PKK’nın Türkiye’nin istikrarını bozma giriÅŸiminin önünün alınması ve nihayet IŞİD’in Türkiye’den uzak durmasının saÄŸlanması gerekiyordu. Bu sıkışma AKP iktidarının ‘savunmaya’ geçmesiyle sonuçlandı. Lüzumsuz risk alınmadı. Koalisyon güçlerinin bilgisi ve onayı olmayan hiçbir adım atılmadı. Sabırla saÄŸduyunun hâkim olması beklendi. 
Ne var ki olaylar saÄŸduyu yönünde deÄŸil, tam aksi yönde ilerledi. Ä°ran ve Esad’ın IŞİD’i bitirme gibi bir niyetinin olmadığı belli olunca ABD ağırlık koymaya yeltendi ve Rusya oyuna büyük bir müdanasızlıkla dâhil oldu. Hedefi belliydi ve gizlemedi. Bu Türkiye için ‘üçüncü perde’ demekti… Hayallerin ve korkuların dünyasından gerçeklere dönüldü. Bugün Türkiye OrtadoÄŸu’da yeniden ve gerçekçi bir aktör… Hedefleri, ilkeleri, ortakları ve eylemlerinin olası sınırları belli... Savunma ve korunma güdüsü bu yeni pozisyonun esası. Ama sınırlı da olsa bölgede kendi gerçek gücünü iÅŸbirliÄŸi içinde büyütüp pekiÅŸtirecek kanallar da bundan böyle daha belirgin bir biçimde açılacak. Hayat Türkiye’ye bu büyük oyunun içinde gerçekçi bir ‘orta yol’ üretmiÅŸ durumda…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.