Sosyal Medya

Makale

Çorap söküğü gibi...

OrtadoÄŸu... Ä°slam coÄŸrafyası. Her ÅŸey çorap söküğü gibi.. Bir ip çekiyorsunuz ve her ÅŸeyin yeni baÅŸtan kurgulanması gerekiyor.

Türkiye’de yaşıyoruz. Türkiye bu coÄŸrafyanın kalbi ve olan biten her ÅŸeyin Türkiye’ye bir yansıması var, Türkiye’nin tavırlarının da bölgede oyun oynamak isteyen her güç için dikkat çekici bir özgül ağırlığı mevcut.

Türkiye olarak belki en ağırlıklı Müslüman ülkeyiz ama buna rağmen her şeyi belirleme gücünden mahrumuz, bizim dışımızdaki herhangi bir İslam ülkesinin de olayları bir istikamete akıtma gücü bulunmuyor.

Ä°slam ülkeleri arasında, “Bu coÄŸrafya bizim coÄŸrafyamız, burada en belirleyici irade bize ait olmalı” gibi bir çıkış yapma imkanımız da bulunmuyor, çünkü öncelikle böyle bir ortak irade mevcut deÄŸil, sonra da bu iradenin tasarruf edebileceÄŸi ve her ÅŸeyi belirleyecek bir kuvvet bulunmuyor.

Bir mesele daha, “Hangi Ä°slam?” etrafında oluÅŸan, her türlü “Ä°slam karşıtı provokasyon”a açık ve ucu kitlesel ölümlerle sonuçlanan “Ä°slam içi savaÅŸ” Ä°slam dünyasının gücünü darmadağın ediyor.

İslam dünyasının kendi göbeğini kesecek güç ve irade bütünlüğünden yoksun olmasının yanında, dünyada bu coğrafyayı tek başına tanzim edecek başka güç de yok. Bu coğrafya ile ilgilenen, burada hayati çıkarlarının var olduğuna inanan, hatta ekonomik çıkarlardan öte, küresel hesapları sebebiyle, sadece yerkürede sahip olduğu stratejik konum sebebiyle bu coğrafyada etkinlik kurma çabasında olan güçler var.

Türkiye’yi bugün yöneten kadronun Ä°slam dünyasındaki yapılanmayı tabii bulmadığı açık. Ä°slam dünyasından öte, bu yapılanma içinde Türkiye’nin konumunun bile kendi özgün çıkarları ekseninde belirlenmediÄŸine inandıklarını düşünebiliriz. Ä°stenen ÅŸu: Türkiye de bu çemberi kırsın, Ä°slam dünyası da.

Bunu dediğinizde ve herhangi bir yerde başlayan kıvılcımın bu istikamette bir yeniden yapılanmayı sağlamasını arzu ettiğinizde, akışı bu yöne çevirecek bir gücün devreye girmesi gerekiyor, o gücü bulamıyorsunuz.

Söz gelimi Arap Baharı’ndan bu yana devreye giren umutlar, yıkımlar ve bugünkü kaos her ÅŸeyi apaçık ortaya koyuyor.

Denklem karmakarışık oldu, denebilir.

Rusya ile Åžanghay BeÅŸlisi’ni konuÅŸuyorduk. Ä°ran’a nükleer pazarlıklarda islami hassasiyetler adına sahip çıkmıştık. Amerika ile Avrupa ile her ÅŸeyi yeni baÅŸtan konuÅŸalım diyecek bir özgüven vardı içimizde.

Mısır’da darbe oldu, Amerika onu kutsadı. Suriye bataklığa döndü, Amerika “Ne yapayım benden bu kadar” dedi. Filistin gündemin alt sıralarına düştü. Sınırımızda Amerika-Rusya desteÄŸinde bir PKK kantonlaÅŸmasının kapısı aralandı. DAEÅž, garip biçimde Amerika’yı, Rusya’yı, Ä°ran’ı aynı mevziye taşıdı. Sonra mülteciler oldu, Avrupa kapılarını zorlayan mülteci sorunu, Batı dünyasının önüne yeniden “Türkiye gerçeÄŸi”ni çıkardı. Amerika Suriye ile ilgilenmemezlik edemedi, bu defa o da “Türkiye gerçeÄŸi”nin ihmal edilemeyeceÄŸini gördü. Oralarda bir yerlerde NATO vardı, Türkiye o yapının içindeydi, NATO Suriye denkleminde nerede duracaktı? Amerikan yönetimi ile ErdoÄŸan-Ak Parti yönetimi arasında taa Ä°ran’la iliÅŸkilerden bu yana soÄŸuk rüzgarlar esmiÅŸti ama OrtadoÄŸu denince Türkiyesiz olmazdı. Hele Rusya’nın Ukrayna-Kırım ve Gürcistan atakları da görününce Türkiye’siz hiç mi hiç olmazdı. Amerika ErdoÄŸan-Ak Parti soÄŸukluÄŸunu ayrıca insan hakları-medya özgürlüğü gibi alanlarda da sıcak tutma eÄŸilimindeydi. Mısır’da aramadığını Türkiye’de sorun edinmekteydi. Kuzey Irak’ta bir dargın-bir barışık oyunu oynanmaktaydı.

Velhasıl...

MüthiÅŸ bir alaboranın içerisindeyiz.  

En son geldiÄŸimiz nokta, Batı ile daha yakın durup, bölgenin deÄŸiÅŸimi en az zararla kapatmasını saÄŸlamak. Tabii ki “En az zarar” dediÄŸimiz ÅŸeyin de bünyesinde çetin ihtimaller taşıyabileceÄŸini unutmadan...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.