Sosyal Medya

Makale

G-20: Deccallerden insanlara geçiş mümkün mü?

Nostradamus'un kehanetleri üzerine yapılmış, Orson Welles'in sunduÄŸu bir belgesel var. Temel mesajı ÅŸu: Nostradamus bugüne dek birçok olayın olacağını gizemli dörtlükleriyle anlatmış olduÄŸuna göre, gelecekte ne olacağını da bize söylüyor olabilir… 16. Yüzyılda yaÅŸamış olan bu meÅŸhur kâhinin öngörülerine göre dünya üç deccal (antichrist) görecek ve bunlar büyük felaketlere sebep olup, her yeri ateÅŸ ve kana bulayacaklar. Konunun uzmanlarına bakılırsa bu deccallerden ilki Napolyon, ikincisi ise Hitler'di. Nostradamus üçüncü deccal için de bazı detaylar sunuyor. Buna göre bu kiÅŸi Orta DoÄŸu'dan çıkacak ve Batıyı bir bütün olarak karşısına alarak Amerika ve Avrupa'daki birçok büyük kenti yerle bir edecek. 1994'de baÅŸlayacak olan bu dünya savaşı 1999'da deccalin ölümü ile bitecek ama yerel savaÅŸ ondan sonra 27 yıl daha devam edecek. Sonrasında ise tahmin edeceÄŸiniz üzere bin yıl sürecek olan bir huzur ve barış yaÅŸayacağız.

Belgesel bu son bölümü üçüncü sınıf filmlerden alınmış karelerle sunuyor. Ä°slami bir 'sultanı' Batıyı vuracak füzeleri ateÅŸleme emrini verirken izliyoruz. Belgesel kötü bir anti-Ä°slam propagandasına dönüşme istidadı göstermeye baÅŸlamışken neyse ki bitiyor. Bugün birçokları için Nostradamus'un son kehaneti de doÄŸru çıkmış sayılabilir. Sadece artık tek bir deccalden deÄŸil de, sayısız deccal üretme potansiyeli taşıyan bir coÄŸrafyadan söz ediyoruz. Deccallik bir kiÅŸi özelliÄŸi olmaktan çıkıp lanetli bir coÄŸrafyaya iÅŸaret etmiÅŸ oluyor. Bu laneti üzerinde taşıyan milyonlar ise evlerinden ve yurtlarından kaçarak birer minik deccal ÅŸeklinde Batıya tutunmaya çalışıyorlar…

Türkiye bu arka plan önünde dönem baÅŸkanı olduÄŸu G-20 toplantısına ev sahipliÄŸi ediyor. Milli geliri en yüksek ülkelerinden yirmisi, kimliksel ve kültürel özellikleri de dikkate alınarak, dünyanın daha yaÅŸanabilir bir yer olabilmesine katkıda bulunmaya çalışıyorlar. Ancak bunun çoÄŸunlukla göstermelik bir çaba olduÄŸunu herkes biliyor. Çünkü bugünün küresel post modern dünyasının sorunlarına, hala adı konmamış bir soÄŸuk savaşın modernist ulus devletlerinin perspektifi içinden bakılıyor. Söz konusu yaklaşımın ahlakı hiçe sayan, çıkarcı ve pragmatist bir düsturu var: Herkes için iyi olanı yakalamak gerçekçi olmadığına göre, benim için kötü olmayanla yetinmek gerekir…

Herkes böyle baktığı ölçüde, dünyanın bütün temel sorunları ülkeler arasında bir 'sıcak patates' misali elden ele dolaşıyor. Herkes kendi eli yanmadan kucağına düşmüş olanı bir baÅŸkasının kucağına itiyor. Ne var ki bu itilenler çoÄŸu zaman somut insanlar… Yığınlar hayatlarını, uzuvlarını, yakınlarını, evlerini, maddi imkânlarını ve her türlü gelecek tasavvur ve umutlarını bu duyarsız ama 'düzeyli' iliÅŸki ağı içerisinde yitiriyor.

Bugün G-20 için en yakıcı konu göçmenler… Bir adım ötesinde ise Orta DoÄŸu'daki hesaplanmış ve izin verilmiÅŸ kaosun geleceÄŸe nasıl evrileceÄŸi var. Bu platformun üyeleri Suriye'li göçmenlere birer deccal muamelesi yapmaya devam mı edecekler, yoksa onların insan gibi yaÅŸamalarında kendi sorumlulukları da olduÄŸunu kabul edip gereÄŸini yapacaklar mı? Orta DoÄŸu'nun parsellenmeye ve radikalleÅŸmeye açık tutulmasına faydacı bir biçimde mi bakacaklar, yoksa orada insani bir düzen oluÅŸturmanın ancak dünyanın oraya insani yaklaşımıyla mümkün olabileceÄŸini anlayıp buradan ortak bir tutum çıkarabilecekler mi?

Nostradamus yıkım ve ölüm habercisi olan bütün kehanetlerinin engellenebilir olduğunu söylemişti. Bugünün yıkım ve ölümünü yaşayan bizler güçlülere baktığımızda ne yazık ki o kadar iyimser olamıyoruz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.